Muhammed Gömük

Muhammed Gömük

Türkiye’de kaç nüve var

Türkiye’de kaç nüve var

Derin devlet hakkında kitap yazıp da ‘nüve’ mefhumuna hiç değinmeyen muhteris kifayetsiz araştırmacı yazarlar var. Aynen Yılmaz Özdil’in Google Amca’ya sora sora Atatürk’le ilgili kitap yazdığı gibi! Esasen Google ve hatta genel olarak internet, tam bir bilgi çöplüğüdür. Birçok bilgiye çok kolay şekilde erişebilirsiniz ancak dikkat etmezseniz çoğunun birbiriyle çelişik olduğunu anlayamazsınız. Bir de internette hiç yer almayan özel bilgiler var ki onları kitaplardan bile değil işin ehlinden birebir öğrenmek gerekir. 

Bu yazımda nüve kavramı hakkında bildiğim hususi malumatı aktarmaya çalışacağım. 

Nüve, kelime anlamı olarak tohum demektir ve derin devlet çerçevesindeki kullanımı da bu minvalde şekillenmiştir. Derin devlet literatüründe nüve diye bulunduğu yerde vatanperver fikirleri filizlendiren, millî duyguları canlı tutan, gayrimillî unsurlarla çarpışan ve nazik durumlarda halkı örgütlemek gibi devlet için olağanüstü yararlılık gösterme kabiliyetine sahip olan özel seçilmiş ve özel yetiştirilmiş kimselere denir. 

Türkiye’de nüveler, onbeş-yirmi yıl öncesine kadar Özel Harp Dairesi ile bağlantılı hareket ediyorlar ve sivil özel harpçiler olarak biliniyorlardı. Seferberlik Tetkik Kurulu’na geçiş sürecinde Özel Harp Dairesinin teşkilatlanmasında yapılan revizyon ile nüveler bağımsız hareket etmeye başladılar ki doğrusu da buydu. Aksi durumda FETÖ’nün Kozmik Oda kumpası ile devletin çok özel sırlarını ele geçirmesi kepazeliğinden görüleceği üzere zafiyetler ortaya çıkabilirdi.

Bu arada içinizi rahatlatacak çok özel bir bilgi vereyim: FETÖ’nün Kozmik Oda operasyonundan önce, Kozmik Oda’daki kasalarda saklanan ve seferberlik halinde silahlandırılacak kişilerden gizli cephane yerlerini gösteren haritalara değin çok özel bilgilerin yer aldığı kayıtlar sahteleriyle değiştirilmiştir ve FETÖ’cüler ABD’ye uydurma bilgilerle dolu yanlış kayıtları götürmüşlerdir. FETÖ’nün Kozmik Oda’ya elini kolunu sallayarak girmesine ses çıkarılmayışının sebeplerinden biri de esasen budur.

Nüveleri tanımaya devam edelim. Özel Harp Dairesi’nin Seferberlik Tetkik Kurulu’na dönüştüğü süreçte üniformalı özel harpçiler adım adım NATO/CIA hegemonyasından sıyrılıp millileşmeye başladılar. Bozkurt armasını kullanmaya başlamaları sanırım bu temayüle en iyi örnektir.

Üniformasız özel harpçilerin dönüşümü ise daha göz kamaştırıcı olmuştur. 90’lardan 2000’lere girerken bir avuç sivil özel harpçi kalmıştı ve 90’ların terör yoğunluklu siyasal çekişmelerinde oldukça yıpranmışlardı, pek çoğu da şehit olmuştu. Aynı zamanda MİT, Emniyet ve Genelkurmay arasında bocalıyorlardı. 2000’lerin başında ilk iş olarak devlet kurumlarıyla organik bağlantılarını kestiler. Emir-komuta zincirinin ortadan kalkmasıyla tamamen sivilleşerek gerçek birer nüve oldular. Ancak o yeniden yapılanma sürecinde bir emir-komuta kademesi içerisinde yer almayan kaç tane nüve (az önceki tabirimle gerçek nüve) derin devlete katıldı, bunu bilemiyoruz. Bu konuda fikir yürütmek için nüvelerin yetiştiriliş şekillerine mercek tutmalıyız.

Her nüve adayı, faal bir nüve tarafından çocukluğunda keşfedilir ve bazen sıkı bazen gevşek bir gözetimle ve tamamen millî duygularla yoğrulmak suretiyle yetiştirilir. Bu itibarla nüveler kendi ardıllarını kendileri belirler ancak yetiştirilme sürecini her nüve adayı başarıyla tamamlayamaz. O yüzden nüvelerin bir tane değil birden fazla eğitip gözettiği nüve adayı vardır. Nüve adaylarına yavru nüve denilir. Yavru nüveler resmî ve gayriresmî tedrisattan geçtikten sonra yetişmiş ve etkin faaliyette bulunmaya hazır hâle gelmişlerdir. Genellikle bir devlet kurumunda işe başlayarak bürokrasiyi, devlette çarkların nasıl döndüğünü öğrenirler. 

Herkesçe malum resmî iş hayatı nüvenin görünen hayatıdır. Ama o görünen ve gayet basit ya da sıradan olan hayat sahtedir; asıl hayatları ise bambaşkadır. Çocukluklarından itibaren “devletin bekası” ve “teşkilatçılık” konusunda sivriltilen nüveler, bu çift hayatı yaşamakta hiç zorlanmazlar; her ortama ve her yaşam tarzına çok kolay adapte olurlar.

Bir başka deyişle nüvelerin görünen sahte hayatları değil görünmeyen gerçek hayatları daha enteresandır. 

Nüveler, iç ve dış tehdit algılama ve karşı koyma uzmanıdırlar. Bu doğrultuda takip, tarassut, analiz, raporlama, cevap verme, yönlendirme (manipülasyon) ve tehdidi yok etme gibi bir dizi faaliyet yürütürler ancak her nüvenin yoğurt yiyişi elbette farklıdır. Bütün bu faaliyetleri başarıyla yürütmek için elbette çok iyi tarih, coğrafya, sosyoloji, psikoloji, siyaset, ekonomi ve hatta hukuk bilmek gerekir. Genel kültürleri, millî şuurları ve maneviyatları da son derece üst düzeydedir.

Nüveler tek çalışır ama hepsinin kendine ait teşkilatlanması vardır. Bu sebeple çok sayıda platform, dernek, vakıf, şirket hatta siyasi parti kurdukları olur. Devlet-i ebed müddet için teşkilatçılık olmazsa olmazdır. Nüveler yönettikleri çok sayıda teşkilat ya da organizasyon üzerinden faaliyetlerini gerçekleştirirler. 2000’li yıllardan önceki barış dönemi faaliyetleri ve savaş dönemi faaliyetleri ayrımı artık önemini yitirmiştir çünkü Türkiye savaş ya da barış diye adlandırılamayan bıçak sırtı bir döneme girmiştir ve kendine yeni pozisyonlar aramaktadır.  

Nüveler nedir, ne yapar, nasıl çalışır sorularına somut cevaplar verebilmek için somut misaller vermekte fayda var. Bilinen en meşhur nüve, Osmanlı derin devletinin adamı olan Mustafa Kemal Atatürk’tür. Doğrudan Padişahlık makamından aldığı emir ve yetkiyle ve o zamana kadarki yetiştirilişinden ileri gelen kabiliyet ve maharetle vefakat binbir zahmetle Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmuştur. Osmanlı derin devletinin hâlen devam ettiğini ancak çok fazla güçlü olmadığını söyleyen bazı istihbaratçılarla karşılaştım; ancak günümüz nüvelerinin hâlâ diri olan Osmanlı derin devleti ile bağlantılarının olup olmadığını öğrenemedim. Gerçi her şeyi bilmenin çok doğru olduğunu da sanmıyorum. 

Nüvelere bir başka misal de Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa’dır. Daha sonra Killigil soyadını alan Nuri Paşa, şahsi teşebbüsüyle silah fabrikaları kurarak 2. Dünya Savaşı’na hazırlık yapmakla kalmamış, bir dizi yarı resmî yarı sivil millî faaliyetler de yürütmüştür. 

Yakın zamanlardan nüvelere örnek vermek istemiyorum; zira bu zamansız ve gereksiz bir ifşaat olabilir.

Nüvelerin gücü ne kadar, nüvelerin potansiyeli nedir şeklinde aklına soru gelenler için de şu kadarını söyleyeyim: Bir nüve; dünyadaki herhangi bir ülkede çok rahat isyan ya da kitlesel hareketliliğe bağlı huzursuzluk çıkarma kabiliyetine; dünyadaki birçok gizli örgüte, gizli servise ve siyasi yapılanmaya sızma ve nüfuz etme gücüne; bir başına koca bir istihbarat örgütüymüş gibi faaliyet gösterebilme potansiyeline sahiptir.

Vaktiyle İrlanda Kurtuluş Örgütü’nü bile kuran nüveler, Hunlar’dan Göktürkler’e, Göktürkler’den Karahanlılar’a, Karahanlılar’dan Selçuklular’a, Selçukluklular’dan Osmanlılar’a ve Osmanlılar’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne değin hep var oldular ve kıyamete kadar var olacaklar.

Türkiye’de kaç nüve var sorusuna gelince… Bunu ancak ve ancak Allah bilir. Benim tahminim ise iki elin parmaklarından çok olmadığıdır. Onlar aramızda dolaşan mütevazı, ağır başlı, babacan ve kültürlü insanlar olarak daima bizimle birlikteler. Biz de onlarla birlikte olmalıyız. Devleti için gönüllü çalışmaya hazır, imanlı ve vatansever kimseler arayan veya yetenekli çocukları araştıran ya da çok zorlu zamanlarda inisiyatif alıp kendini ortaya atan ve milleti düşmana karşı direnişe davet eden birileriyle karşılaşırsanız onlara saygıyla tebessüm ediniz. Çünkü onlar, şehitlikten başka Allah’tan bir dileği olmayan ve vatan aşkıyla yanıp tutuşan gizli kahramanlardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
SON YAZILAR