Sağlıklı beslenmenin toplumdaki yanlış algıları
Son yıllarda sağlıklı beslenme kavramı gündelik hayatımızın en çok konuşulan konularından biri haline geldi.
Televizyon programlarında, gazetelerde, sosyal medya paylaşımlarında hatta dost sohbetlerinde bile sağlıklı beslenmeden söz edilmeden geçen bir gün neredeyse yok. Bu kadar çok dile getirilen bir konunun aslında toplumda bilinçlenmeye vesile olması gerekirken, tam tersine çoğu zaman yanlış anlaşılmalara yol açtığı görülüyor. İnsanlar sağlıklı beslenmeyi kimi zaman ulaşılması zor bir hedef, kimi zaman da katı kurallarla örülmüş bir yaşam biçimi olarak algılıyor. Halbuki sağlıklı beslenme, sandığımız kadar karmaşık ve pahalı bir mesele değil. Asıl sorun, kulaktan dolma bilgiler ve yanlış yönlendirmeler yüzünden kavramın olduğundan farklı bir şekilde tanıtılması.
En yaygın yanlışlardan biri sağlıklı beslenmenin pahalı olduğu düşüncesidir. Toplumda yaygın olan bu algıya göre, sağlıklı yaşamak isteyenlerin sürekli organik ürünler tüketmesi, ithal besinler alması ya da yalnızca belirli marketlerde satılan özel ürünleri tercih etmesi gerekir. Oysa işin gerçeği çok daha basittir. Mevsiminde alınan sebzeler, kuru baklagiller, tam tahıllar, yoğurt, peynir ve yumurta gibi temel gıdalarla da oldukça dengeli bir sofra kurmak mümkündür. Üstelik bu besinler hem ulaşılabilir hem de kültürümüzün mutfağına ait ürünlerdir. Sağlıklı beslenmenin pahalı yiyeceklerle sınırlı olmadığını, basit ama dengeli seçimlerle de mümkün olduğunu görmek gerekir.
Bir diğer yanlış algı ise kilo vermek ya da fit bir vücuda sahip olmak için aç kalmak gerektiği inancıdır. Ne yazık ki bu düşünce, hızlı kilo verdirme vaat eden şok diyetlerin etkisiyle toplumda yaygın hale gelmiştir. Ancak açlık üzerine kurulu diyetler uzun vadede hem vücut direncini düşürür hem de psikolojik yıpranmalara yol açar. Sağlıklı beslenme aslında aç kalmak değil, gün boyunca ihtiyacı karşılayacak miktarda besini doğru dengelerle almak demektir. Burada önemli olan süreklilik ve sürdürülebilirliktir. Yani kişi hem doyduğu hem de vücuduna faydalı besinler aldığı bir düzen kurmalıdır. Son yıllarda popüler hale gelen başka bir yanlış düşünce ise glütensiz ya da şekersiz olduğu söylenen her ürünün sağlıklı olduğudur.
Market raflarında ya da sosyal medyada “gluten free” ya da “no sugar” etiketleriyle tanıtılan ürünler, çoğu zaman pazarlama stratejisinin bir parçasıdır. Oysa bu ürünlerin içinde çeşitli katkı maddeleri ya da yüksek yağ oranları bulunabilir. Glütensiz ya da şekersiz olan her ürünün sağlıklı olacağı düşüncesi eksik ve yanıltıcıdır. Sağlıklı beslenme etiketlere bakarak değil, ürünün bütününe dikkat ederek mümkündür. Toplumda sık rastlanan bir başka yanlış da tek tip diyetlerin herkese uygun olabileceği düşüncesidir.
Bir başkasının uyguladığı diyet listesini birebir kopyalayarak aynı sonucu elde etmek mümkün değildir. Çünkü her bireyin yaşı, kilosu, genetik yapısı, günlük hareketliliği ve sağlık durumu farklıdır. Dolayısıyla tek tip diyetler herkese uymadığı gibi, bazen ciddi sağlık sorunlarına da yol açabilir. Aynı şekilde doğal olan her şeyin faydalı olduğu yönündeki inanç da tartışmalıdır. Bal, pekmez ya da kuruyemişler doğaldır fakat ölçüsüz tüketildiklerinde vücuda zarar verebilir.
Sağlıklı olan her şeyin sınırsız tüketilebileceği algısı da gerçek dışıdır. Bu yanlış algıların en büyük kaynağı, hiç kuşkusuz medya ve sosyal medyadır. Özellikle internet üzerinde hızla yayılan mucize kürler, tek bir gıdaya dayalı beslenme yöntemleri ve kısa sürede büyük değişim vaat eden programlar, insanların kafasını karıştırır. Bu tür paylaşımlar bir süreliğine ilgi toplasa da uzun vadede toplumun bilinçlenmesine katkı sunmaz. Aksine yanlış alışkanlıkları pekiştirir, sağlıklı yaşam arayışında olan insanları umutsuzluğa sürükler.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.