Tesettürün anlamı yeniden gündemde: “Tesettür bir duruş”

Tesettür kavramının yıllardır çeşitli tartışmalara konu olduğu Türkiye’de, konunun yalnızca kıyafet üzerinden değerlendirilemeyeceği yönündeki görüşler bir kez daha öne çıkıyor. Kavramın, kutsal metinlerde hem kadınlara hem erkeklere hitap eden bir düzeni ifade ettiği; kadınların kullandığı başörtüsünün ise bu bütünün yalnızca bir bölümünü oluşturduğu belirtiliyor. Uzmanlar, tesettürün sadece bedeni örtmekten ibaret olmadığını; davranışlardan bakışlara, dilden kalbe uzanan geniş bir edep anlayışını temsil ettiğini vurguluyor.

Son dönemlerde başörtüsünün kimi zaman moda sektörünün bir parçası hâline gelmesi, kimi zaman da siyasi tartışmaların konusu yapılması eleştiriliyor. Konuya ilişkin değerlendirmelerde, başörtüsünün herhangi bir ideolojik sembol olarak görülmemesi gerektiği, bunun kişinin inancını yaşama isteği doğrultusunda yaptığı özgür bir tercih olduğu ifade ediliyor.

TESETTÜR BİR KIYAFET DEĞİL BİR DURUŞ

Toplumumuzda yıllardır tartışılan, kimi zaman yanlış anlaşılan bir kavram, tesettür. Oysa tesettür, yalnızca başa örtülen bir bez parçasından ibaret değildir; inancın, kimliğin, iradenin ve özgürlüğün dışa vurumudur. Tesettür, Kuran’da hem erkeklere hem kadınlara hitap eden bir kavram olarak geçer. Kadınlar için başörtüsü, bu geniş anlamlı kavramın bir parçasıdır. Yani tesettür, yalnızca “kapanmak” değil; gözün, dilin, kalbin de edebe bürünmesidir. Bu yönüyle, bir ruh halidir aslında. Bugün başörtüsü, kimi zaman moda endüstrisinin bir unsuru hâline geldi, kimi zaman da ideolojik tartışmaların merkezine oturdu. Oysa unutmamak gerekir ki, başörtüsü ne bir siyasi simgedir ne de bir dayatma aracıdır. İnancını yaşamak isteyen bir kadının özgür tercihidir. Tesettür bir engellenme değil, bir kimlik beyanıdır. Başörtüsü takmak, kimine göre cesaret, kimine göre teslimiyettir. Ama en önemlisi, kişinin kendi iradesiyle yaptığı bir seçimdir.