Türk Tiyatrosunun mimarı: Muhsin Ertuğrul’un 46. ölüm yıldönümü
Türk tiyatrosuna damgasını vuran, Batılı anlamda tiyatro anlayışının Türkiye'de yerleşmesine öncülük eden Muhsin Ertuğrul, ölümünün 46. yılında saygıyla anılıyor.
Oyuncu, yönetmen, yapımcı ve çevirmen kimlikleriyle sanat hayatına çok yönlü katkılar sunan Ertuğrul, Darülbedayi'den Şehir Tiyatroları'na uzanan süreçte Türk tiyatrosunun mihenk taşı oldu. Türk tiyatrosunun kurucusu ve en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Muhsin Ertuğrul, 46 yıl önce bugün 29 Nisan 1979'da hayata gözlerini yumdu. Sahne sanatlarını Batılı normlarla buluşturan, yenilikçi ve disiplinli çalışma anlayışıyla tiyatro eğitiminde çığır açan Ertuğrul, Türk tiyatro tarihinin en önemli simalarından biri olarak anılmaya devam ediyor.
ÇOCUKLUK YILLARI VE TİYATROYA İLK ADIMLAR
Mehmet Muhsin Ertuğrul, 28 Şubat 1892 tarihinde İstanbul'un Beykoz ilçesinde doğdu. Osmanlı döneminde saygın bir memur olan babası Hüseyin Hüsnü Bey ve annesi Zekiye Hanım'ın beş çocuğundan biriydi. Henüz küçük yaşlarda tiyatroya ilgi duymaya başlayan Ertuğrul, ilk eğitimini Beykoz Rüştiyesi'nde tamamladıktan sonra Mercan İdadisi'ne devam etti.
Muhsin Ertuğrul'un tiyatro ile tanışması, 1908 yılında Burhaneddin Tepsi'nin kurduğu topluluğa katılmasıyla başladı. Kendi anlatımlarına göre, gençlik yıllarında Direklerarası'ndaki tiyatrolara gizlice giderek oyunları izledi ve bu sanat dalına olan tutkusu giderek büyüdü. İlk oyunculuk deneyimini 1909 yılında Burhaneddin Tepsi Kumpanyası'nda "Şerlok Holmes" adlı oyunla yaşayan genç Muhsin, kısa sürede yetenekleriyle dikkat çekti.
AVRUPA'DA TİYATRO EĞİTİMİ VE DENEYİMİ
Muhsin Ertuğrul, 1911 yılında Paris'e giderek burada tiyatro eğitimi almaya başladı. Paris'teki deneyimlerinin ardından 1912'de Almanya'ya geçerek Berlin'deki Reinhardt Tiyatro Okulu'nda eğitim görme fırsatı buldu. Burada Avrupa tiyatrosunun önemli isimlerinin çalışmalarını yakından inceleme şansı elde etti ve özellikle Max Reinhardt'ın yönetmenlik anlayışından etkilendi.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında dahi Avrupa'da tiyatro çalışmalarını sürdüren Ertuğrul, 1914-1918 arasında Berlin'de Deutsche Theater, Volks Bühne ve Kammerspiele gibi prestijli tiyatrolarda çalıştı. Bu süreçte edindiği Batı tiyatrosu disiplini ve anlayışını Türkiye'ye taşıma hedefiyle 1920'de yurda döndü. Muhsin Ertuğrul'un Avrupa'da edindiği deneyimler, ilerleyen yıllarda Türk tiyatrosunun modernleşmesinde büyük rol oynadı.
DARÜLBEDAYİ'DEN ŞEHİR TİYATROLARI'NA UZANAN YOLCULUK
Türkiye'ye dönüşünün ardından 1927 yılında Darülbedayi'nin (İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun ilk adı) başına geçen Muhsin Ertuğrul, burada tiyatro anlayışını kökten değiştiren yenilikler getirdi. Başta kadın oyuncuların sahneye çıkması olmak üzere, dekor, kostüm, ışık kullanımı ve sahne disiplini gibi konularda yaptığı reformlarla tiyatroya profesyonel bir kimlik kazandırdı.
Ertuğrul'un Darülbedayi'deki çalışmalarıyla başlayan süreç, 1934 yılında kurumun İstanbul Şehir Tiyatroları adını almasıyla yeni bir boyut kazandı. Uzun yıllar bu kurumun genel sanat yönetmenliğini yürüten Ertuğrul, "tiyatro mektebi" anlayışıyla birçok oyuncunun yetişmesine öncülük etti. 1951 yılında Şehir Tiyatroları'ndan ayrılan Ertuğrul, 1954'te Küçük Sahne'yi, 1958'de ise Karaca Tiyatro'yu kurarak özel tiyatronun da gelişmesine katkı sağladı.
SİNEMAYA KATKILARI VE YÖNETMENLİK ÇALIŞMALARI
Muhsin Ertuğrul, tiyatronun yanı sıra Türk sinemasının da öncü isimlerinden biri oldu. 1922-1953 yılları arasında çektiği 29 filmle Türk sinemasının ilk dönemine damgasını vurdu. "İstanbul'da Bir Facia-i Aşk" (1922), "Ateşten Gömlek" (1923) ve "Bir Millet Uyanıyor" (1932) gibi filmlerle Türk sinemasının temellerini attı. Özellikle "Ateşten Gömlek" filmi, Bedia Muvahhit ve Neyyire Neyir'in rol aldığı ilk Türk filmi olma özelliğiyle sinema tarihimizde önemli bir yere sahip.
Muhsin Ertuğrul'un sinemada da tiyatroda olduğu gibi disiplinli ve titiz çalışması, döneminin diğer yönetmenlerinden ayrılmasını sağladı. Filmlerinde genellikle tiyatro uyarlamalarına yer veren Ertuğrul, Batı eserlerini Türk izleyicisiyle buluşturarak kültürel bir köprü kurdu.
ESERLERİ VE TÜRK TİYATROSUNA KAZANDIRDIKLARI
Muhsin Ertuğrul, oyunculuk ve yönetmenliğin yanı sıra çevirmen ve yazar olarak da Türk tiyatrosuna önemli katkılarda bulundu. "Bir Halk Düşmanı", "Hamlet", "Peer Gynt" gibi dünya klasiklerini Türkçeye kazandırdı ve bu eserleri Türk tiyatro repertuvarına yerleştirdi. Ayrıca "Tiyatro Tarihimiz" ve "İnsan ve Tiyatro Üzerine Gördüklerim" gibi kitaplarıyla tiyatro literatürüne de katkı sağladı.
Ertuğrul'un en önemli miraslarından biri de 1957 yılında kurduğu Ankara Devlet Tiyatrosu Yüksek Tatbikat Sahnesi oldu. Burada yetiştirdiği öğrenciler, Türk tiyatrosunun gelecekteki ustalarını oluşturdu. Ayrıca 1962 yılında kurulmasına öncülük ettiği İstanbul Şehir Tiyatroları Çocuk Bölümü ile çocuklara tiyatro sevgisini aşıladı.
SON YILLARI VE MİRASI
Hayatının son yıllarında da tiyatro çalışmalarını aralıksız sürdüren Muhsin Ertuğrul, 1979 yılında İzmir'de bir tiyatro şenliğine giderken geçirdiği kalp krizi sonucu 87 yaşında hayata veda etti. Tiyatro tarihimizdeki rolü ve önemi nedeniyle "Türk tiyatrosunun babası" olarak anılan Ertuğrul'un adı bugün birçok tiyatro salonuna ve kültür merkezine verilmiştir.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.