Ali İLKBAHAR

Ali İLKBAHAR

Arayan çocuk

Arayan çocuk

Her çarşamba benim fabrikada isteyen herkesle görüş yaptığım günlerden bir gün. Her zaman olduğu gibi ilk önce ayakta olanlardan başlıyorum. 

Yarıya doğru 15-16 yaşlarında bir kız çocuğuna sıra gelmişti.

- Buyurun sizi dinliyorum.

- Müdür bey ben anne ve babamı arıyorum. Senin yardımsever biri olduğunu söylediler,  ne olur anne ve babamı bana bulur musun?

- Kızım sen yanlış yere geldin. Nüfus idaresine ve akrabalarına gitmen lazım.

- Müdür bey hiç kimsem yok. Ben yurtta kalıyorum, onlara sordum bilmiyorlar. Bundan 15 yıl önce annem beni caminin bahçesine bırakıp gitmiş. Camiye gelen cemaatten birisi karakola haber vermiş, karakolda polis amcalarda beni yurda teslim etmişler. O zaman üzerimden hiç bir kayıt ve belge çıkmamış. İsmimi yurdun müdürü koymuş. Yıllar yılları kovaladı. Bir gün idareden annemi ve babamı sordum, onlarda sizin dosyanızda hiç bir kayıt yok dediler. Nasıl olur, ben annemi, babamı nasıl bulurum? Ne olur yardımcı olun.

"Bir defa göreyim, bir sarılayım, koklayayım yeter" diyerek, ağlamaya başladı.

- Ne olur müdür amca bana babamı,  annemi bulmama yardımcı ol. Yaşamıyorlarsa hangi mezarda yatıyorlarsa doyasıya ağlamak istiyorum.

Kızım ağlama derken gözlerimden yaşların aktığını gizlemeye çalıştım. Baktım görüş gününe gelen diğer insanların da gözleri dolmuş, hatta bazları da ağlıyordu. Çaresizdim gerçekten annesi, babası kimdi? Bu nasıl ana, baba çocuğunu cami avlusuna bırakır da hiçbir iz bırakmamışlardı Bu nasıl vicdan, bu nasıl evlat sevgisi. Yarın seni arayacağı da ne yapacağı akılına hiç gelmedi mi diye içimden geçirirken hala ağlıyordu. Herkes bir şeyler söylüyor, teselli etmeye çalışıyorlardı.

Ama kız çocuğunun yüreğine ateş düşmüş, ille de annem, babam diyordu. Yanıma geldi elimi öpmeye çalıştı, gözlerimin içine bakarak sizin çevreniz geniş, anamı babamı bulun, yardımınızı esirgemeyin derken yaşlar gözlerinden aşağıya akıyordu.

Bira ara akılıma para vereyim de "Hem harcarsın, hem de anne, babasını bulmada kullansın" diye düşündüm.

Çocuk çaresiz yüzüme bakarak;

- "Müdür amca ben para değil, annemi babamı istiyorum" diye haykırmaya başladı.

Yarabbi ne diyeceğimi, ne yapacağımı şaşırdım.

Çocuğu saran alevin büyüklüğü bana doğru geliyor,  terlemeye başladın. Ya Rabbi çaresiz olmak, bir şey yapamamak ne kötü. Sekreteri çağırdım, elini yüzünü yıkmasını, yardımcı olmasını istedim. Çocuk yüzüme baktı gözleri kızarmıştı, gözyaşları yanaklarından aşağıya süzülüyordu.

- "Müdür amca ne olur ne olur yardım et" derken sekreter koluna girdi. Yan odaya oturdular. Odada buz gibi bir hava vardı. Bazıları gözyaşlarını silerken bazıları ağlayan kız çocuğunu sakinleştirmeye çalışıyor ve şöyle diyorlardı

- Bu nasıl anne baba bir gün kendilerini arayacağa akıllarına gelmedi mi? Bu yavrunun günahı ne. Anne baba sevdası ile dolaşıyor çocuk..

Bir başkası ise,

- Ne olursunuz böyle bir şey yapmayın,  yarın çocuğunuz da sizi ararken nasıl dayanacaksınız?

Bir diğeri de,

-İnsan olan iz bırakırdı. Bu çocuğunu konuşmalarından çok etkilendim ve kendi kendime bu çocuğu cami avlusuna bırakıp giden anne ve baba daha sonra da aramamışsa inanın insanlığımdan utanıyorum.

Ne olur geleceğimizi ateşe atmayalım. Böyle bir yanlış yapmayalım Eğer, bakamayacaksanız çocuk yapmayın 
Ana yüreği buna nasıl dayanıyor.

Ey anne baba yaşıyorsan,  gel bu çocuğa kulak ver, yavruna sahip çık. Bu çocuğun Yüreği yanmasın.

Sakın başkaları da bu hatayı yapmasınlar.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR