Muhammed Gömük

Muhammed Gömük

Eğitimde tüccar zihniyeti

Eğitimde tüccar zihniyeti

Bir varmış bir yokmuş. Güzel insanların yaşadığı Türkiye adlı şirin bir ülkenin belli başlı şehirlerinde herkesin bildiği, öğrencisi olmaya can attığı ama öğrencisi olabilmek için sınavlarda ecel terleri döktüğü üniversiteler varmış. Bu ülkede vaktiyle lise öğrencisi olmak bile toplumda saygınlık sebebiymiş. 

Takvim yaprakları savruldukça savrulmuş, yıllar ardı ardına geçip gitmiş ve 2000’li yıllara coşkuyla gelinmiş. Hani uzayda seyahat etmeyi, gezegenlerde koloni kurmayı, robotları hizmetçi yapmayı hayal ettiğimiz ileri teknoloji yılları…

Uzayda keyif çatacağız, robotlarla çiftetelli oynayacağız derken bir de ne görelim… Her taşın altından bir üniversite pırtlamış. Herkes okuyor, herkes… Üniversite mezunu kalmayacak neredeyse! Yüksek lisanslar, doktoralar gırla, cümle âlemde bir sertifika çılgınlığı…

Bunca cümbüş nedendir, eğitim seferberliği var da bizim mi haberimiz yok diye bir bakıyoruz, işin aslı hiç de öyle göründüğü gibi çıkmıyor…

Çoğu yazımda başvurduğum bir metotla, anlattıklarımı somutlaştırıp ete kemiğe büründürme metoduyla işin aslını aktaracağım.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk fakültesi olan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi arabuluculuk eğitimi programı açıyor; bir bakıyoruz, eğitimin ücreti özel üniversitelerin eğitim programlarından daha yüksek! Hayda… Sonra ne yaptı biliyor musunuz? Kontenjan dolmadı diye eğitimi iptal etti. İnternet üzerinden şıkırt diye bir dakikada havale olan ücretleri iade etti mi? Gelin bana dilekçe verin, ben Döner Sermayeye sevk edeceğim, orası da ne zaman ödeme yapar Allah kerim dedi. Aldığım bilgilere göre şu ana kadar ödeme yapılmış değil. Parayı alırken ileri teknoloji tüccar mantığı, iş iadeye gelince yüz yıllık demode bürokrasi mantığı! Güler misin, ağlar mısın?

Arabuluculuk, uzlaştırmacılık, marka vekilliği, konkordato komiserliği gibi işler bence sadece avukatlara özgü olması gereken işler. Ancak avukatlık mesleğinin faaliyet alanını hukuk dışı eğitim alan kişilere de avukatların pastasından pay verilir olmuş. Bu arada yeni meslekler icat edilmiş. Aynen bir zamanlar koruma ve güvenlik görevlisi mesleğinin icat edildiği gibi. Bekçiliğin yerine koruma ve güvenlik görevlisi mesleği geldi; ama sonradan yine bekçilik geldi…

Bu arada ne oldu? İşin püf noktası işte burada! Koruma ve güvenlik görevlisi olmak için ilk eğitimi alanlar dünya kadar para ödedi ve birtakım eğitim kurumları köşelik oldu. Bu verdiğim örnek aslında tüccar zihniyetli eğitim furyasının başlangıcıydı.

Hani dershaneler kapanınca o dershanelerin tabelaları bilmem ne lisesi, bilmem ne koleji diye değişmişti ya… Apartman dairesinde lise, bak sen şu işe! 1996 yılında Kırıkkale’ye gittiğimde Çarşı diye tabir edilen yerde bir apartman görmüştüm; apartmanın ilk üç katı Kırıkkale Üniversitesi’nin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, dördüncü katı ise Hukuk Fakültesi idi. O görüntü öylesine tuhafıma gitmişti ki günlerce düşünmüştüm nasıl olur diye… Apartman katı eğitim kurumları şimdi her yerde karşımıza çıkıyor, hey Allah’ım aklımıza mukayyet ol. 

Eğitimin ticarileşmesine tekrar döneyim. Neden hâlâ her yerde ve hatta daha yaygın olarak apartman katı eğitim kurumları görüyoruz? Dershane zihniyeti bitmedi de o yüzden. Eğitimde planlama yok da o yüzden. Eğitimde denetim ve standardizasyon yok da o yüzden... Dershaneleri kapatmak evet çok güzel bir fikirdi, gerekliydi de… Ancak ondan sonra işin üstüne gidilmedi, altta yatan sebepler irdelenmedi, incelenmedi, araştırılmadı! Önemli olan dershanecilik gibi çarpık bir olguya sebep olan illetlerle savaşmaktı.

Bugünlerde kimi görsem bir telaş, bir telaş… Kimisi konkordato komiseri olmak için çabalıyor, kimisi uzlaştırmacı, kimisi arabulucu, kimisi bilirkişi… Hele bilirkişi olmak isteyenler, bir sertifika eğitiminden öbür sertifika eğitimine koşuyor! Çünkü şimdi bir de nitelikli hesap uzmanlığı çıkmış, onun için de 24 saatlik ayrı bir eğitim gerekliymiş, o da en az bin liradan başlıyormuş. Vay anam vay…

İşin bir de uluslararası boyutu var. Uzaktan eğitim ya da elektronik eğitim denen bir eğitim türü icat oldu. Açık öğretim gibi, oturduğunuz yerden… Ona da karşı değilim, olsun tabii! Ama YÖK’ün denklik vermek için uzaktan eğitim veren ülkenin dilinde belirli sınavlardan yeterli puanı alma şartı var! Neden o uzaktan eğitim kuruluşları bangır bangır reklam yaparken bu şartı gizleyip binlerce eğitim sevdalısının umutlarıyla oynuyorlar? Paraları cukka yapacaksanız yapın da biraz da karşılığını vermeye çalışsanız olmaz mı? 

Uzaktan olmayan yurtdışı eğitimler içinse ekstradan pasaport örnekleri isteniyor, yoksa yine denklik verilmiyor. Ama uluslararası eğitim kuruluşları bunu da hiç ağızlarına almıyorlar. Sen istediğin eğitim programlarını internet sitesinde sepetine ekle, ödemeyi paşa paşa yap, biz de sana afilli bir diploma verelim diyorlar. Diploma da fiziki değil, elektronik. Fiziki istersen yine üç beş dolar toslaman gerekiyor.

Master, doktora candır diyoruz; denklik verilmese de kenarda durmalı, faydası olur, zararı olmaz diyoruz. Haydi ona eyvallah da şu türlü tevil başarı belgesi veren esrarengiz eğitim programları ne oluyor, neye yarıyor, anlayabilmiş değilim. 

Örnek vermek bağlamında sosyal medya hesabımın anasayfasını açıyorum. Çünkü ne kadar eğitim reklamı varsa burada milletin gözüne sokuluyor. Tabii bol süslü laflarla, tam bir pazarlamacı mantığıyla…

Telefonumun ekranını aşağıya doğru kaydırırken sıralayım:

Falanca özel üniversite: Mini MBA sertifika programı (mini nasıl oluyorsa).

Falanca sanal eğitim kurumu: Demiş ki: Son üç ayda yüz bin öğrenci bize katıldı. Ücretsiz online eğitim (maaşallah ne güzel hayır kurumları var).

Falanca özel üniversite: Onaylı yaşam koçluğu eğitimi (yaşam koçsuz hayatı düşünemiyorum bile).

Falanca profesör: Kusursuz gelişim sunumu (ben maalesef epey kusurlu geliştim).

Falanca özel üniversite: Oyun terapisi eğitimi (terapisiz okey mi oynanırmış).

Sponsorlu bir reklam: Konuşarak İngilizce öğren (çok parlak bir fikir).

Falanca işletme akademisinin online eğitim programları: Görüş bildiren eski kursiyerlerin fotoğraflarını ve yorumlarını koymuşlar, hepsi de birbirinden alımlı bayanlar, ona da maaşallah. Bazı eğitimlerin isimleri: Altı şapkalı düşünme tekniği eğitimi, postmodern liderlik eğitimi, CV hazırlama eğitimi, sosyal medya uzmanlığı eğitimi, zor müşterilerle başa çıkma eğitimi… Liste uzayıp gidiyor, eğitim ücretsizmiş ama eğitim sonunda belge almak isteyen program başına elli dokuz lira + kargo ücreti yatırmalıymış!

Online hukuk programları veren falanca sanal site: Girişim hukuku eğitimi, robot hukuku eğitimi, yapay zeka hukuku eğitimi, nasıl İngilizce öğrenirim eğitimi… Bu sitede eğitimler ücretli. Sepete ekleyip parasını ödediğiniz sözüm ona eğitimlerin kısa videolarını erişiminize açıyorlar, hemen arkasından ekranda belgeye benzer bir şeyler çıkıyor, fiziki bir belge ise verilmiyor.

Çok da uzatmaya gerek yok. Ben meramımı anlatabildiğimi sanıyorum. Sizce bu kadar örgün ve sanal eğitim seferberliği toplumu gerçekten bilgili, kültürlü, ahlaklı, kaliteli yapıyor mu? Yoksa bir kısmı tam manasıyla bir umut tacirliği, diğer bir kısmı da şark kurnazlığı ile kolay para kazanma aracı mı? Yorumu size bırakıyorum.

Nerede benim türevim, integralim, cebirim,

Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin eğitim. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
SON YAZILAR