Osman Akdoğan

Osman Akdoğan

Fatih'in hocası ile hacı bayram...

Fatih'in hocası ile hacı bayram...

Fatih Sultan Mehmet’in emaneti Ayasofya çok şükür yeniden ibadete açıldı.  Dua ve salavatların 86 yıl aradan sonra yeniden yükseldiği Ayasofya’nın huzuru dünyadaki tüm Müslümanları sarmaya yetti.

Ayasofya’daki zincirlerin kırıldığı bu özel ve anlamlı günlerde Fatih Sultan Mehmet’i ve İstanbul’un fethinde emeği olanları bir kez daha andık. 

Bir çağı kapatıp bir çağı açan komutan Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemseddin ile Ankara’mızın manevi mimarlarından Hacı Bayram-ı Veli’yi anmadan olmaz tabiî ki. 

1390 (H. 792) senesinde Şam’da doğup 1460 senesinde Bolu Göynük’te vefat eden Akşemseddin ile Hacı Bayram-ı Veli’nin pek fazla bilinmeyen ibretlik hikâyesini anlatarak o zatları da anmış olalım.

Fatih Sultan Mehmet´in hocalarından, ünü, kendi büyüklüğüne dayandığı kadar Fatih’in hocası olmasına da dayanan Akşemseddin, Hacı Bayram-ı Veli’nin en gözde talebelerindendir.

İstanbul’un manevi fatihi büyük velilerden Akşemseddin müderrislik görevini bırakarak Ankara’ya geldi. Rastladığı bir kimseye Hacı Bayram Veli’yi nerede bulabileceğini sordu. O da karşı sokakta yanında iki talebesiyle gezen bir zatı göstererek;
“İşte şu gördüğün, dükkân dükkân gezerek para toplayan kişi Hacı Bayram’dır.” dedi.

Akşemseddin’in yüzü buruştu, kalbi sıkıntıyla doldu. Demek meşhur veli Hacı Bayram, dükkân dükkân para topluyor, buralara kadar kendimi boşuna yormuşum diyerek oradan uzaklaştı ve meşhur veli Şeyh Zeynüddin-i Hafi hazretlerine talebe olmak gayesiyle Halep’e doğru yola çıktı. Günlerce yol alan Akşemseddin, Halep’e bir konak mesafeye geldiğinde bir hana indi. Sabah, elleri yüzünde korku, şaşkınlık ve dehşet içerisinde uyandı. Hâlâ gördüğü rüyanın etkisi altındaydı. Sabah namazını eda eden Akşemseddin, Halep yerine, tekrar geri Ankara istikametine döndü. Oysa Halep’e bir saatlik yol kalmıştı. Onu geri döndüren, Akşemseddin hazretleri ile ilgili bir rüya idi ve hep bu düşün tesiri ile yürüyordu.

Rüyasında boynuna takılan bir zincir, Hacı Bayram’ın elindeydi. Akşemseddin, Halep’e gitmek istedikçe, Hacı Bayram zinciri çekiyordu. Tam boğulmak üzere iken uyanmıştı. Rüya, tabiri gerektirmeyecek kadar açıktı. Akşemseddin hızla Hacı Bayram’a gelirken; “Ne yaptım ben!” diyerek kendi kendine söyleniyordu. Ankara’ya gelip, Hacı Bayram-ı Veli’nin dergâhına ulaşınca, onun talebeleriyle tarlada çalıştığını öğrendi. Hemen oraya koştu fakat Hacı Bayram hiç iltifat etmedi. Akşemseddin, diğer talebeler gibi tarlada çalıştı. Yemek vakti gelince, Akşemseddin’in yüzüne bakmadı. Hacı Bayram, hazırlanan yemeği talebelerine taksim etti, artığını da köpeklerin çanağına döktürdü. Akşemseddin, bir onlara bir de kendine bakarak, nefsine; “Sen buna lâyıksın!” diyerek, köpeklerin önüne konan yemekten yemeye başladı. Hacı Bayram-ı Veli, onun bu tevazusuna dayanamayarak; “Köse, kalbimize girdin, gel yanıma!” diyerek gönlünü alıp sofrasına oturttu. 

Sonra; “Zincirle, zorla gelen misafiri böyle ağırlarlar” dedi. Akşemseddin buna çok sevindi ve kendini onun irfan meclisine verdi.
Hocasına tam bağlılığı ve ihlâslı gayreti sebebiyle, kısa zaman sonra Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin halifesi olmakla şereflenen Akşemseddin hazretleri, artık hocası gibi tasavvufta zirveye ulaşıp, halkı irşad etmeye başladı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR