Ahmet Fidan

Ahmet Fidan

Kitap Okumanın Dayanılmaz Hafifliği

Kitap Okumanın Dayanılmaz Hafifliği

 

 

Ankara’da, mesaiden çıkan, evine dönmekte olan orta direk Ankaralıların itibar ettikleri Kızılay’da belediye otobüsüne bindim. Uzun kuyruğun ön sıralarında bekledim, beklediğime değdi ve otobüste boş koltuğa yerleştim.  Önümde boş bulunan son iki koltuğa iki kibar hanım oturdu.

Konuşmalarından birbirilerini tanıdıkları net şekilde anlaşılıyor.  Sağ tarafta, cam kenarında oturan hanım, çantasını açtı kitabını çıkardı ve okumaya başladı.  Öteki itiraz etti.

-“Sürekli kitap okuyorsun. İki çift laf etmeyelim mi?  Sonra okusan olmaz mı?” diye takıldı. Beriki sağ elinin işaret parmağını kitabın arasına sıkıştırarak arkadaşına döndü ve alçak sesle:

-“Ara veremem. Önemli ve heyecanlı bir yerdeyim. Sonra konuşuruz.” Dedi. Soldaki hanım biraz bozuldu. Yutkundu. Ama içerlediği her halinden belliydi.

-“Şunun şurasında hem komşu hem yol arkadaşıyız. Konuşmamız da en az kitap kadar değerli ve önemli, değil mi?” dedi.

Beriki kitabın sayfasını çevirdi, önceden yaptığı gibi parmağını  kitabın arasına koyarak, kapattı ve :

-“Haklısın. Ama zevkle okuduğum bir kitap. Ara verince konsantrem bozuluyor. Hem sonra konuşuruz.” Dedi. Kaldığı yerden okumaya devam etti. Arkadaşının iyice canı sıkılmıştı. Konuşmak için can atıyordu ama arkadaşını da üzmek istemiyordu.  Üç durak sükûtla geçti.

“İlerleyelim!” ikazından sonra otobüste bir sessizlik hâkimdi. Cam kenarında oturan hanım kitap okuyan arkadaşına döndü. Kulağına eğildi.

-“Kitap her zaman bulunabilir. Ama arkadaşlık bulunmaz.” Dedi. Sonra devam etti:

-“Ben kitap okumam. Hiç okumam. Bir noksanlıkta görmüyorum kendimde.”

Beriki çevresine baktı. Bazı gözlerin ve uzun kulakların kendilerinde olduğunu fark eti. Birkaç cümle söyleyip söylememekte tereddüt etti. Ama öbürü susmak bilmiyordu.

- “Haklı değil miyim?” diye sordu. Kitap okuyan hanımın sinirlendiği her halinde belli oluyordu. Biraz önce arkadaşının kapattığı kitabı elinden çekti, itinayla kapattı,  çevresine baktı, sonra arkadaşının kulağına eğilerek fısıltı halinde:

- “Bu konuların tartışılacağı yer burası değil. Ama haklı olmadığını hemen söylemeliyim. Kitap okumanın mazereti, hele yaşı hiç yoktur. Kitaptan uzak kafa taşıyanların beyinlerinin içi boştur. Büyük bir dost ve arkadaş arıyorsan kitapla tanışman gerekir.  Kitapla dostluğu olmayan korumasızdır. O kendisinin her yaptığının doğru olduğuna inanır.”

Kalabalıklarda başkalarını dinlemek, kulak kabartmak sevimsiz, kötü bir alışkanlık. Hiç alışık olmadığım bir şey yaptım ve Ankaralı iki hanımın tartışmasına istemeden kulak misafiri oldum. Sohbet mi, tartışmamı olduğuna henüz karar veremediğim olayın nasıl biteceğini merak ediyordum. Bu arada tahminen sekiz veya on durak geride kalmıştı.

İşin ilgi çeken yönü, kitap okuyan ve okumayan iki hanımın kısa bir otobüs yolculuğunda bir birlerine karşı tezlerini kıyasıya savunuyor olmaları. Kitap okumanın gereksizliğini savunan hanım, bir sıfır yenik durumda, ne yazık devamını dinleyemedim. Çünkü ineceğim durağa gelmiştim.

İki hanımın tartışması bana “Ben hiç kitap okumam.” Diyen birisini hatırlattı.

 

G Ü N Ü N   H İ K M E T İ

 "Yasalar ölür, kitaplar ölmez."
               Bulwer Lytton

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR