Alperen Aydın

Alperen Aydın

Kızıl Yıldız ile Gamalı Haç Arasında Türkistanlılar - 1

Kızıl Yıldız ile Gamalı Haç Arasında Türkistanlılar - 1

Geçen hafta, Cengiz Dağcı’nın hayatından bahsetmeye çalışmıştık. Bu hafta ise Cengiz Dağcı’nın II. Dünya Savaşı’nda esaret ve cephe tecrübelerini, Türkistan Lejyonları’nda Türk askerlerinin yaşadığı o derin psikolojiyi anlatmaya gayret edeceğiz. 

Kızıl Yıldız, Turan ellere gözyaşı akıttırırken bir umut ile Gamalı Haç’a sarılan Türkistanlılar neler yaşayacaktır? Moskof mezaliminden ise Alman güdümünde olmak yeğ midir? Bu sorulara cevap niteliğinde bildiklerimizi aktaracağız.

Ruslar, Çarlık döneminden tutun Komunist rejime, o lânet rejimden bugüne, hâlâ Türkistan’a zulmediyor. Cengiz Dağcı anlatıyor; ‘’1943'te Varşova'da bir kahvede, aramızdaki heyecanlı bir konuşma sırasında gayet medeni, Vlasof'cu bir Rus bana şu sözleri söylemişti:

- Sizlerin esir hayatı yaşamanız, Rusya'nın bütünlüğünü korumak demektir. Kırımsız, Kafkasyasız, Türkistansız Rusya, Rusya olur mu hiç? Yalnız istiklâl düşüncelerinize karşı değil, bütün varlığınıza bile, beyaz Rusya da, Kızıl Rusya da karşı oldu; ilerde bu harpten sonra, Rusya ne renk alırsa alsın, bil ki gene size karşı olacak...’’  İşte bugün Kırım’ın işgâli, faili meçhul cinayetler, hak ve hürriyetlerden mahrum bırakma zorbalığı buzdağının sadece görünen yüzü! Görünmeyen yüzünde açıktan zulmedemediği topraklara kurduğu diplomatik baskı, sistematik faaliyetler yer alıyor! Dünün ve bugünün zalim Rusya’sı!

Analarımızın gözyaşıyla, atalarımızın kanıyla, evliya ve mücahitlerimizin kestiği soyuyla tahtını idame ettiren işgâlci Rusya’dan bıkan Türkistanlılar, İkinci Dünya Savaşında Ruslar tarafından Almanlarla savaştırmak amacıyla cepheye sürüldüler. İstemeye istemeye gittiği cephelerde birçok ırkdaşımız öldü. Birçoğu ise Almanlara esir düştü. İşte Cengiz Dağcı da Rusya zorlamasıyla, Almanlar ile çarpışan, sonra da Almanlar’a esir düşen binlercesinden sadece biriydi.
Korkunç Yıllar romanında Rus üniforması içerisindeki psikolojisini Cengiz Dağcı şöyle aktarıyor; ‘’Bizi böyle hayasızca Ruslaştırmak istiyorlar! Çünkü bizden korkuyorlar. Gazetelere iftiharla bakıyorum. Şimdi mesudum. DÜŞMAN ÜNİFORMASI İÇİNDEKİ VÜCUDUM ÇELİK GİBİ SAĞLAM!’’

 Bu romanda Cengiz Dağcı’nın Marksizm’den, Komunizm’den nasıl bıkarak büyüdüğünü de görmek mümkün. Rusya çok büyük bir hata yapmıştı! Türklerin milli duygularına dokunmuştu. İşte Rus işgalindeki Türk ellerinde Ruslara karşı çığ gibi büyüyen nefretin sebebi Rusların milli ve manevi tüm değerlerimize kast etme cüretidir!

Almanlarla savaşırken yanında ölen arkadaşlarının ardından, seneler geçmesine rağmen okuyucularına acıyla bıraktığı bir itirafı beni çok duygulandırmıştı; ‘’Ey, hayatta kalan ve şimdi, ''evlâdım nerede?'' diye ağlayan ana babalar! Bu satırları yazan elle o gün, o güzel yüzlü evlâtlarımızın gözlerini kapadım. İşte Akmescitli Hasan, Duvanköylü Mehmet, Üskütlü Kerim'le Zeki, Özenbaşlı Halil, Yaltalı Hüsnü, Halit, Bekir; Gözleveli Osman...’’
Ve Cengiz Dağcı da Almanlara esir düşer. Gördükleri de Rusların zulmünden çok farklı değildir; ‘’ Pencereden baktım; Azerbaycanlı, silahlı Almanların arasında gövdesi, kandan kıpkırmızı kesilmiş, pantolonunu düşmemesi için tutarak gidiyordu. Milletimin evlatlarının böyle gurur ve iftiharla ölüme gidişini ilk defa görmüyordum. Öldürdüler... Almanlar , kolları dirseklerine kadar kan içinde döndüler. Bundan sonra hayattan, ölümden, insanlardan korkmayacağıma yemin ettim.’’ 

Devam edecek...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR