İsmet TAŞ

İsmet TAŞ

Kutsal değerlerimize yapılan saldırılara farklı bir bakış açısı

Kutsal değerlerimize yapılan saldırılara farklı bir bakış açısı

Zaman zaman İslam'a, Hz. Peygamber'e, Kur'an’a yapılan saldırılar, özellikle ülkemiz de şiddetli tepkilere neden olmuş ama sonuç değişmemiştir.

Başta İsveç, Danimarka, Hollanda, Fransa, Almanya, Belçika olmak üzere neredeyse bütün Avrupa, kutsal değerlerimize saldırıyı kendilerine adeta görev edinmişlerdir. Üstelik İslam'ın Peygamberi ve Kitabı; bilimi, hakkı, hukuku, adaleti, birliği, beraberliği, hayrı, kardeşliği, barışı, hürriyeti, insan hak ve özgürlüklerini, ifade özgürlüğünü, yardımlaşmayı, dayanışmayı, sevgiyi, saygıyı, merhameti, hoş görüyü, şefkati, insanın yaşam hakkının kutsallığını sürekli olarak ayetler ve hadislerde emretmiş, insani değerleri ön planda tutmuş olmasına rağmen.

Diğer taraftan, her türlü şiddeti, hurafeyi, taassubu, cehaleti, insan hak ve özgürlüklerine yönelik her türlü şiddeti, kul hakkı yemeyi, yalan söylemeyi, emaneti ihaneti, hırsızlık, soygun, vurgun ve her türlü insani ve ticari ahlaksızlığı reddetmiş olmasına rağmen...

Özetle, yapılan bu saldırılar, insanın huzuru, mutluluğu ve refahının sağlanması için iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan bir dinin, olmazsa olmaz insani değerlerine yapılmış saldırılardır.

Peki neden? İnsan hayatını mükemmel bir şekilde tanzim eden böyle bir dine ve onun Peygamberine, Kitabına saldırılar yapılır?

Kendimizi bütün siyasi tercihlerimizden arındırarak, hangi dine, düşünceye, ideolojiye veya doktrine inanırsak inanalım, bu gerçekler ışığında düşünelim. Hani Allah(c.c) Kitabında; "görmüyor musunuz, duymuyor musunuz, akletmiyor musunuz...?" diyor ya, bizde kendimizi sorgulayalım.

Acaba bu saldırıların nedenleri;

-Başta bilim adamları olmak üzere, insanların akın akın İslam'a yönelmesi olabilir mi?

-Ne yaparlarsa yapsınlar İslam'ın ve onun değerlerini bulandıramadıkları için (Fransa'nın İslam'da Reform çalışmaları gibi) bu tür fiili eylemlerde bulunmuş olabilirler mi?

-Tahrif edilmiş, köhnemiş, insanın problem ve bunalımlarına çözüm bulamayan, insanları kaosa sürükleyen Hıristiyanlık ve Yahudiliğin önlenemez yıkılışını durdurmak için mi?

-Tarih boyunca İslam'ın sancaktarlığını yapan Türk Milletine gözdağı vermek için mi?

-Başta Türkiye olmak üzere, bütün İslam Dünyasına; "Bakın sizin kutsal bildiğiniz değerlerinizi ayaklarımızın altına alıyoruz, yakıp yıkıyoruz. Siz ise cılız bir kaç tepkiden öte gidemiyorsunuz. Acizsiniz, zavallısınız, çaresizsiniz, sizler ancak bizim kölelerimiz olursunuz. Bizler sizin efendileriniziz" mi demek istiyorlar?

-Tarih boyunca kutsal değerlerimize alçakça saldırılar olmuş ama ecdat buna fetihle karşılık vererek, fethedilen yerlere, adaleti, barışı, hürriyeti ve huzuru getirmişlerdir. Ve o yerlerde toplu olarak İslam'a katılımlar olmuştur. Batı dün olduğu gibi bugün de bundan mı korkmaktadır?

-Mehmet Akif'in deyimiyle, "tek dişi kalmış canavar" olan Batı'nın, köhnemiş, bitmiş, tükenmiş medeniyetinin yerine, sevgi, barış, kardeşlik medeniyeti olan İslam Medeniyetinin tekrar canlanacağından mı endişe duymaktadırlar?

-Veya bütün olanlar, Hilal-Haç kavgasının bir sonucumu? Haçlı seferlerinin başka bir versiyonu mu?

- Yüz yıllarca, Haç'ın, Hilal karşısında ezikliğinin, çaresizliğinin, mağlubiyetinin, hezimetinin, yerlerde sürünmüşlüğünün, kendi insanına bile huzur veremeyen Haç'ın tükenmişliğinin, bitmişliğinin bir yansıması, intikamımı bu yapılan saldırılar?

Veya hepsi mi?

O halde düşünme sırası bizde! Kutsal değerlerimize dışarıdan ve içimizdeki piyonları vasıtasıyla yapılan bu saldırılar, bizi yüz yıllardır bu değerlerimizden koparamadılar, koparamayacaklar da.

Biz, İslam'ı rehber edinir, İslam'ı tekrar anlamaya karar verdiğimizde, yapılan bütün bu saldırılar geri püskürtülecek, İslam'ın emir ve yasaklarını hayatımıza uyguladığımızda, (ciddi, samimi, içten ve isteyerek dürüstçe) bilim, adalet, teknoloji, yardımlaşma, barış, kardeşlik, sevgi, saygı, merhamet, şefkat, hak, adalet, hukuk ve insana karşı sorumluluklarımız tesis edilecek, dünyanın on ekonomisi arasında değil, ilk üç ekonomisi arasında yer alacağız.

Bunun örneklerini Türk-İslam Tarihine baktığımızda görürüz.

Dün bunu başarmışsak, bu gün neden başarmayalım. Cephede silah tutan elin iradesi sarsılmışsa, bunu tekrar eski haşmetine kavuşturmakta bizim elimizde.

Düşman düşmanlığını yapacak. İçeriden ve dışarıdan her türlü saldırı olacak. Oturup ağlamak, sızlamak, çaresizim, ezildim, öldüm, bittim, tükendim, edebiyatı yerine;

"Ben Allah'a, kitaplarına, meleklerine, peygamberlerine, ahiret gününe inanıyorum, iman ediyorum. Benim dinim, ilerlemeyi, yükselmeyi, medeniyeti, insan hakkını, huzurunu, refahını emretmekte."
Deyip, uyanmak, ayağa kalkmak, hakkımızı çalanlardan, hakkımızı almak için var gücümüzle mücadele etmek, bir müminin en büyük cihadıdır.

O halde, yüz yıllardır İslam'ın sancaktarlığını yapan biz Türkler, o sancağı tekrar açıyoruz… Daha diri, daha inançlı, daha bilinçli bir şekilde ayağa kalkıp haykırıyoruz!

HAK GELDİ, BATIL ZAİL OLDU..

De ki: "(Artık) Hakk geldi, bâtıl zail oldu. Hiç şüphesiz bâtıl sürekli yok olucudur. (Çünkü Hakk gelince bâtıl batacak. Güneş doğunca karanlık kaybolacaktır.)" Ve yine de ki: “Değişmeyen gerçek geldi, sahte ve tutarsız olan amaçsız ve anlamsız olan herşey de yıkılıp gitti. (Isra-81)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
SON YAZILAR