Ahmet Sefa DİKTEPE

Ahmet Sefa DİKTEPE

Mülteci Mevzuuna Dair

Mülteci Mevzuuna Dair

Ülkemiz özellikle on yılı aşkın bir süredir başta coğrafyamızda yaşanan olağanüstülükler ve katliamlar dolayısıyla göçmenlerin sığındığı bir numaralı liman haline geldi. Suriyelilerin öncesinde Afganlar ve Iraklılar başta olmak üzere Ortadoğu’da yaşayan birçok millet ülkesinde yaşanan karışıklıklar nedeniyle devletimize sığındı ve topraklarımızda yaşamaya başladı. 

Nihayetinde Suriye’de patlak veren iç savaş neticesinde kademeli olarak resmi rakamlara göre dört milyon Suriyeliye de şu anda ev sahipliği yapıyoruz. Meseleyi küresel boyutundan önce daha mikro planda ele almanın vicdani kanaat açısından daha doğru olacağını düşünüyorum. Kapı komşunuzun evi alev alev yanmakta, evin üvey(!) babası neredeyse her gün bir cinayet işliyor ve çocukların çığlıkları kulaklarınızı tırmalar vaziyette sizin evinizde… 

Bu insanları evinize alıp kurtarabilecek kudrete sahipsiniz. Ne yaparsınız? Her halde az buçuk vicdanı olan kimse ışığımı kapatır yatarım, bana ne, demez! Eğer derse ki bu onu o caniden daha büyük bir cani haline getirir! Fiili olmasa da ahlaki cani!  Sizce de komşusunun evinde cinayet işlendiğini bildiği halde ışığını kapatıp yatan bir insan katilden daha öte cinayetin doğurucusu değil midir? Mikro plandaki değerlendirme diğer tüm etkenler dışarıda bırakıldığında dahi insanı insan yapan değerlerin ölmediği bir vicdan için o kapıyı komşusuna açmayı gerektirir.

Bugün belki politik bağlamda özelde Suriye’nin genelde de tüm Ortadoğu coğrafyasının neden bu hale geldiği ve bu hale gelirken de Türkiye’nin neler yaptığı/yapmadığı sorgulanabilir. Yangın çıkmadan önce yapabileceği stratejik müdahaleleri neden yapmadığıyla ilgili hükümetten hesap sorulabilir. Fakat bu mülteci meselesinin çözümü bağlamında katkı sağlamadığı gibi sürekli buraya takılmanın da meseleyi çözme konusunda bizi geriye götürdüğünü ifade etmek mecburiyetindeyim… 

Bugün tırnak içinde Suriyeli meselesi üzerinden milletimizin dile getirdiği hoşnutsuzluğu siyasetçiler dâhil herkes görüyor. Fakat bunun çözümü noktasında atılacak adımlar hususunda bir mutabakata varmış değiliz. 

Kimileri diyor ki koyalım kapının önüne ne yaparlarsa yapsınlar, kimileri artık bundan dönüş yok entegre edelim ve birlikte yaşamaya alışalım… Bence bunların hiçbiri çözüm değil hepsi meseleyi başından savmak için kurulan siyasi cümleler… Bu insanları ülkemize alarak gösterdiğimiz alicenaplık örneğini iç siyasette birkaç oy fazla alma gayesiyle hiçbir siyasetçinin örselememesi lazımdır. 

Bizler korumayı, kollamayı kulluk vazifesi bildiğimiz bu insanları tekrar bir ateş çemberi içine atamayız! Ancak Avrupa’nın materyalist gözlükleriyle enayi diye baktığı ve taahhüt ettiği paranın bir kuruşunu dahi göndermediği ahmak bir devlet de olamayız! Ne kadar zaman alacağını bilemiyorum ama ülkemiz uluslararası anlaşmalardan doğan haklarını kullanarak Suriye’de bir tampon bölge oluşturmak suretiyle yine kademeli olarak güvenli bölgelere Suriyelileri göndermelidir. Elbette bunun iktisadi bir maliyeti olacaktır fakat bana göre bu iktisadi maliyet onları kaderine terk etmenin sosyal maliyetinden daha düşüktür, daha anlaşılabilirdir.

Mülteciler üzerinden ülkemizde birçok komplo teorisi de ortaya atılıyor. İnkâr edemeyiz ki sınırlarımızın içerisinde nüfus yoğunluğu anlamında böylesine kalabalık olan bir topluluğu bütün düşmanlarımız istismar etmek isteyecektir. Evet, küresel devletlerin tahriki ve tazyikiyle devletin tam anlamıyla murakabe altında tutmadığı mülteciler kışkırtılarak ülkemizde yeni senaryolar tertip edilebilir. 

Hem devletimiz hem de aziz milletimiz her zaman olduğundan daha müteyakkız olmak zorunda… Fakat “olabilir” mantığıyla gerekli tedbirleri almak yerine, kafayı kuma gömmenin veya köktenci bir anlayışla bize dokunmasınlar da gönderelim ne halleri varsa görsünler demenin devlet ciddiyetiyle bağdaşmayacağı açıktır. Bu mesele medeniyet kodlarımızı yok saymadan ciddiyetle ele alınması ve çözülmesi gereken büyük bir problemdir. Ayrıca milletimiz de bu konu hakkında doğru şekilde bilgilendirilmeli ve devletimizin mültecileri tam anlamıyla denetim altında tuttuğundan emin olmalıdır! 

Ayrıca “Suriyeli” meselesi konu edilerek başlatılan geri gönderme işlemleri çerçevesinde “Göç İdaresi” tarafından Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın da sıkıntıya sokulduğunu müşahede ediyoruz. Yukarıda söylediğimiz şeylerin misliyle fazlası Doğu Türkistan için geçerlidir. Biz dört milyon Suriyeliye kucak açmış, dünyaya merhametiyle yeniden insanlık dersi vermiş bir milletiz… Komşumuza gösterdiğimiz bu alicenaplığı evimizin içinde olana göstermezsek bunda ya bir kasıt vardır ya da gaflet evimizin içini sarmış demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR