Ahmet Aydınsoy

Ahmet Aydınsoy

SALMAN KHAN DÜNYA OKULU 2

SALMAN KHAN DÜNYA OKULU 2

2001’de Seçkin üniversitelerden birinin öğrenci kabulleri dekanı bir grup öğrenciye: “Neyin hayalini kuruyorsunuz?” diye sormuş. Çocuklardan biri de demiş ki: “Hayal kurmuyoruz, karşılığında bir ödül yok bizde uğraşmıyoruz.”
Bu bağlamda, bu kitabın girişinde kullandığım Platon alıntısına bakalım:

Öğretim unsurları zihne çocuklukta sorulmalı ama herhangi bir zorlama olmamalıdır. Zorlama sonucu edinilen bilgi zihinde yer etmez. O nedenle zorlamaya başvurmayın. İlk eğitimin bir tür eğlence olmasını sağlayın. Bu sayede çocuğun doğal eğilimlerini öğrenmeniz daha kolay olur.

Çocuğun doğal meraklarını keşfetmek ve beslemek eğitimin gerçek amacı değil mi? “Doğal merakları” muğlak bir ifade, tam olarak ne demek istiyor? Bana göre her zihni benzersiz kılan, bazı zihinleriyse çarpıcı derecede özgün yapan yetenek ve perspektif karışımını kastediyor. Bu özgünlük zeka ile bağlantılı ama onunla aynı şey değil. Farklı olmakla ilintili, hatta bazen tuhaf olmakla. Özgünlük inatçıdır ama yok edilemez değildir. Ona ne yapacağını söyleyemezsiniz, yönlendirmek için fazla uğraşırsanız da ya kaçırırsınız ya da öldürürsünüz.

Peki ama öğretebilir misiniz? Açıkçası bundan kuşkuluyum ama aynı zamanda çok yakın bir gelecekte ki hayalî okulumda daha fazla yaratıcılığın ortaya çıkacağından tümüyle eminim. Buna inanmamın nedenleri hiç de gizemli değil. Daha fazla yaratıcılık ortaya çıkaracak, çünkü hem buna izin verilecek hem de bunun gerçekleşmesi için zaman olacak.

Basit gibi görünen şu zaman meselesine bir bakalım. Geleneksel okul günü, öğrencilerin uyanık geçirdiği zamanın yaklaşık yarısını alıp götürüyor. Geleneksel ödevlerde ciddi bir zaman alıyor. Bütün bu zaman boyunca çocukların konsantrasyonu ve çabaları tamamen öngörülebilir sonuçlar almaya yöneliyor. Herkesin çözdüğü problemleri çözüyorlar, aynı yanıtı, tek doğru olan yanıtı bulmaya çalışıyorlar. Hepsi temelde aynı denemeyi yazıyor. Aynı adları ve tarihleri ezberliyor. Başka bir deyişle, uyanık geçirdikleri zamanın yarısından fazlasına yaratıcı olarak değil, tam tersi geçiriyorlar.

Temelleri sağlam kavramış hemen herkesin, neredeyse her kavramı sezgisel olarak anlayabileceğini inanıyorum, umarım bu artık açıktır. Öğrenciler kayda değer herhangi bir şey başarabilmek için öncelikle sağlam temellere sahip olmalı. Ama bu temeli inşa etmek yaşamlarının yarısını kaplamak zorunda değil. Kendine en uygun hızla ilerleyen video dersleri, bilgisayar temelli geribildirim ve daha önce anlatılan takım öğretimi birleşirse temel ders yükü günde 1 ya da 2 saatte halledilebilir. Bu da hem bireysel hem de toplu olarak yaratıcı çalışmalar için 5-6 hatta 7 saat bırakır. Bu şiir ya da bilgisayar kodu yazmak, film ya da robot yapmak, boyalarla çalışmak ya da fiziğin ya da matematiğin tuhaf ve küçük bir köşesinde bir şeyle uğraşmak olabilir. Unutmayalım ki özgün matematik, bilim ya da Mühendislik sanatın bir başka türü, daha azı ya da fazlası değil.

Geleneksel okul gününün bizzat uzunluğu yaratıcılığı engelleyen şeylerden biri ise, bu zamanın yapay bir biçimde derslere bölünmesi de bir başkası. Sonuçta zaman bir sürekliliktir, düşüncenin kendisi gibi zamanda akar. Bir dizi dersin sonunun olması, bu akışı keser, önüne tuğladan bir duvar çıkarır. Öğrencilere öğrenmeyi nerede kesmeleri gerektiğini söyler.  Öğrencinin örneğin Fransız Devriminin nedenlerini biraz daha derinine araştırmak istediği durumlarda. Bu yeterince kötü ama asıl ölümcül olduğu yer, öğrencinin cesur ve yaratıcı bir kanala girdiği, büyük bir proje ile ya da gerçekten yeni bir fikirle boğuştuğu durumlar. Böyle yaratıcı bir çalışma için son tarih konmaz; Deha mesai saatine göre çalışmaz. Birilerinin çıkıp Einstein’a: “Hadi tamam, bağla artık şu görecelik meselesini, Avrupa tarihine geçiyoruz” dediğini, ya da Michelangelo’ya: “ Tavan için zamanımız bitti, git duvarları boya: dediğini düşünebiliyor musunuz? Ama yaratıcılığın ve sınırları iteleyen düşüncenin bu şekilde söndürülmesinin örnekleri geleneksel okullarda sürekli gerçekleşiyor.

Benim hayalimdeki okul, bu açıdan çok farklı. Kavramlar arasındaki sürekliliği ve bağlantıları vurgulayacağım için bir ders ile diğeri arasında tuğladan duvar olmayacak. Herkes kendine en uygun hızda ve kendi isteğiyle öğreneceği için öğrencilere belli bir araştırmayı kesmelerini söyleyecek bir saat olmayacak. Okulumuzun daha yüksek hedefi test hazırlığı değil, derin kavramsal bilgi olduğundan öğrencilere meraklılarının peşinden, istedikleri kadar gitmek için zaman ve imkan tanınacak. Yaratıcılık ortaya çıkacak, çünkü çıkmasına izin verilecek, dememin nedeni bu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
SON YAZILAR