Yusuf Sağlam

Yusuf Sağlam

Vezir Nizamülmülk’ten Devlete Nasihatler

Vezir Nizamülmülk’ten Devlete Nasihatler

Gazetemiz köşe yazarlarından Alperen Aydın’ın iki haftadır dikkat çekmeye çalıştığı ‘Nesli İfsada Dur’ başlıklı yazılarını ilgiyle okudum. Mutlaka dikkat edilmesi gereken konular ele alınmış. Günümüzde iyice ayyuka çıksa da tarih boyunca bu düşünceler ortaya atılmış. Söz konusu yazılara konu olan ifsatlar ile tarihte nasıl mücadele edilmiş bir bakalım. Nizamiye Medreseleri’nin kurucusu olan Selçuklu dünya görüşünün temelini atan Vezir Nizamülmülk’ün kaleme aldığı Siyasetname kitabında bozuk itikatlar ile nasıl mücadele edileceğini örneklerle açıklamış. 

SİYASETNAMEDEN ÖRNEK BÖLÜMLER
“… Gerçekten Efendi Melikşah bilsin ki o büyük günde ferman altında bulunan bu kulların cevabını ondan soracaklardır. Başkasına havale edecek olursa, dikkate almayacaklardır. Madem durum böyledir, bu önemli işin idaresini hiç kimseye bırakmamak, halkın işinden gafil olmamak, muktedir olduğu kadar onların ahvalini gizli ve açık sormak, uzun elleri kısaltmak, zalimlerin zulmünü onların üzerinden kaldırmak gerekir; öyle ki O’nun bereketi onun devleti zamanına ulaşır; hayır dua kıyamete kadar onun ruhuna erişir. Fudayl b. İyaz: ‘Eğer benim duam kabul olunsaydı, adil sultandan başkasına dua etmezdim. Zira, kendisinin iyiliği ve Yüce Allah’ın kullarına iyiliği, cihanın bayındırlığı adalettendir.’ demiştir”
***
… Sultan Mahmud, Irak’ı aldığı zamanlarda ‘Deyr Keçin’ isimli yerde bir kadının eşyalarını hırsızlar çaldı. Hırsızlığı yapan bu insanlar, itikadları bozuk, her türlü ahlaksızlığı yapmaktan çekinmeyen bir eşkıya taifesiydi. Kadın Sultan’a gidip hırsızları şikayet etti ve onlardan bahsetti. Sultan Mahmud “Deyr Keçin nerede bulunuyor?” diye sorunca, Kadın, “Ne kadar olduğunu bildiğin ve hakkını verebileceğin kadar vilayet zabt et” dedi. Sultan, “Doğru söyledin” dedi. Ardından, “Bu eşkıyaların hangi kavimlerden olduklarını, nereden gelmiş bulunduklarını biliyor musun?” diye sordu. Kadın onların kim olduklarını anlattı. Bu eşkıya taifesinin, Allah Rasulü’nün faziletli hanımlarına iftira atan, lutîlikte bulunarak haddi aşan, insanları bozuk fırkalara dahle zorlayan, İslami kaideleri inkâr eden bir güruh olduğunu öğrendi. Ve onlara gerekeni yaptı.

Sultan Mahmud neler yaptığını kendisi şöyle anlatmaktadır: “Bu durum bana doğru malum olunca bu işi Hindistan’a yaptığım gazâya tercih ettim, yüzümü Irak’a çevirdim. Hepsi de temiz itikadlı, pâk dinli Hanefi mezhebinden olan Türk askerlerini onların kökünü dünyadan kazımaları için Deyliler, zındıklar ve Batınilerin üzerine memur ettim. Türk askerleri onları kılıç ile helak ettiler. Bazılarını da zincire vurarak zindana attılar. Memuriyeti hep Horasan hacelerine ve mutasarrıflarına verdim. Zira onlar Hanefi ve Şafii mezhebindendirler. Bu iki taife; Bâtıni, Harici ve Rafızî’lere aman vermeyen temiz ve pak fırkalardır. Bozuk itikadlı bir katibin kalemi kağıt üzerine koymasına dahi müsaade etmedim. Bu tedbir ile Irak ülkesini Allah’ın yardımıyla kısa zamanda temizledim. Yüce Allah beni müfsidleri yeryüzünden kazıyayım, adalet ve ihsan ile dünyayı bayındır edeyim diye yaratmış ve halkın üzerine memur etmiştir.”

İDARENİN BOZULMASINI İSTİYORSAN…
“Padişahlar uyanık, vezirler akıllı olmalıdır. Her devirde iki meşguliyeti bir kişiye, bir meşguliyeti de iki kişiye asla buyurmazlardı; böylece işleri hep parlak ve düzenli idi. Çünkü iki meşguliyeti bir adama buyurdukları zaman bu iki meşguliyetten biri daima bozuk ve kusurlu olur. Eğer bir adam gereğince gayret gösterirse, bakımını ciddi olarak ele alırsa, öteki meşguliyette gereğince gayret ve ihtimam gösterirse, bu defa mutlaka kusur ve bozukluk meydana gelir. Baktığın zaman iki meşguliyetli olan kimsenin ikisi de hatalı olurlar. O başarısız ve sorumlu bulunur. Amir daima üzülür. Keza, ne zaman ki iki kişiye bir görev buyururlar, bu ona, o da buna atar. Neticede o iş daima yapılmamış olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR