Girişimcilik hayal mi, gerçek mi?

Girişimcilik hayal mi, gerçek mi?

Bir sabah uyanırsın ve içini tarif edemediğin bir heyecan kaplar. Belki yeni bir fikir geçmiştir aklından, belki de eski bir düş yeniden canlanmıştır zihninde.

Çalıştığın işi bırakarak kendi yolunu çizmek, kalabalıklar içinde kaybolmak yerine kendi adınla var olmak istersin. Riskleri bilirsin ama buna rağmen, bir şey seni durmadan dürter. Çünkü içinde bir hayal vardır: bir iş kurmak, bir marka yaratmak, bir fikirle yola çıkmak… Ve o noktada girişimcilik, sadece ekonomiyle ilgili bir terim olmaktan çıkar, hayatın yeni bir anlamına dönüşür.

Son yıllarda “girişimcilik” kelimesi çok duyulur oldu. Sosyal medya platformlarında başarı hikâyeleri, ilham veren röportajlar, yatırımcı sunumları, kuluçka merkezleri, mentorluk programları… Hepsi kulağa heyecan verici geliyor. Kendi işini kurmak, bağımsız olmak, para kazanırken özgür hissetmek… Ancak perde arkasında çoğu zaman görünmeyen başka gerçekler vardır. Girişimcilik, dışarıdan ışıltılı görünse de içinde yalnızlık, belirsizlik ve bazen hayal kırıklığı barındırır. Birçok kişi için girişimcilik, hayal ile başlar. Ancak her hayal gerçek olmaz.

Çünkü hayal etmek kolaydır, ama hayali yaşanır hale getirmek sabır, bilgi, cesaret ve direnç ister. Pazar araştırması yapılmadan atılan adımlar, planlamadan başlatılan projeler, gerçek müşteriyle buluşmadan çizilen tablolar çoğu zaman hayal kırıklığıyla sonuçlanır. İşin romantik kısmı anlatılır genellikle: “Her şey bir kafede otururken başladı” denir. Ama o kahveden sonra geçen uykusuz geceler, iptal edilen tatiller, kredi kartı borçları, belirsizlikler çoğu zaman unutulur.

Bir girişimcinin en temel yakıtı inançtır. Kendi fikrine inanmak, başkalarının henüz görmediği bir değeri sezmek, eleştirilere rağmen yoluna devam edebilmek… Bu yönüyle girişimcilik, hem zihinsel hem duygusal bir yolculuktur. Çünkü bu yol; reddedilmeyi, defalarca başa dönmeyi, küçümsenmeyi, yanlış ortaklıklar kurmayı, hatalı kararlar almayı da içerir. Ancak bu zorluklara rağmen devam edebilenler, bir fikri gerçeğe dönüştürmeyi başarabilir. Elbette başarı sadece bireysel çabayla açıklanamaz. Bir ülkenin girişimcilik kültürü, hukuki altyapısı, finansmana erişim kolaylığı, eğitim sistemi, sosyal güvenlik ağı bu süreçte belirleyicidir.

Destek mekanizmaları güçlü olan toplumlarda risk almak daha kolay hale gelir. Ancak sistemin desteklemediği yerlerde, girişimcilik çoğu zaman yalnız bir savaş haline gelir. İşte bu noktada girişimcilik, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyolojik bir mesele olur. Bugün birçok genç, kurumsal hayattan uzaklaşarak kendi işini kurma hayali kuruyor. Fakat bu hayalin peşinden gitmek için cesaretten fazlası gerekir. Bilgi, planlama, çevre, zaman yönetimi ve finansal okuryazarlık gibi unsurlar olmazsa olmazdır.

Aksi halde, hayal, hızla bir hayal kırıklığına dönüşebilir. Başarıyı sadece kazançla ölçen bir anlayış, girişimciliğin özünü ıskalar. Oysa bir girişimin değeri, yalnızca para kazanmasında değil, bir soruna çözüm üretmesinde, bir ihtiyaç yaratmasında, bir hayatı kolaylaştırmasında yatar. Bu yüzden girişimcilik, hem hayaldir hem gerçektir. Hayal olmadan yola çıkılamaz, gerçek olmadan yolda kalınamaz. İkisi birlikte var oldukça anlam kazanır. Hayal, bir fikrin tohumudur. Gerçek ise onu toprağa ekip yeşertmektir. Arada geçen süreç, yani emek, işin asıl belirleyicisidir.

Bugün dünyayı değiştiren birçok büyük marka, bir kişinin küçük fikriyle başladı. Ama o küçük fikir, büyük bir azimle beslendi, sabırla korundu, zorluklara rağmen vazgeçilmedi. Girişimcilik işte tam da budur: hayal ile gerçek arasında, akılla cesaret arasında, planla sezgi arasında bir köprüdür. Ve her köprü, geçmeye cesareti olanlar içindir.

 Yazar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.