İşte tarımda en büyük tehlike

İşte tarımda en büyük tehlike

TAGYAD Başkan Yardımcısı Erhan Ekmen, ülkemiz tarımsal üretiminde en büyük tehlikenin “çiftçinin çok hızla yaşlanması” olduğunu söyledi.

Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Erhan Ekmen, TUİK’in tarımda girdi fiyatlarının arttığını gösteren raporu ışığında önümüzdeki günlerde oluşabilecek gıda fiyatları ve bunun tarımsal üretime etkilerini gazetemize değerlendirdi. Ekmen, ülkemiz tarımsal üretiminde en büyük tehlikenin “çiftçinin çok hızla yaşlanması” olduğunu söyledi.

Ekmen, “ÜFE TÜFE arasında mutlak bir denge olmalıdır. Eğer fiyatlar bir tarafta daha çok artarsa sonuçları üretimde dalgalanmalar, dolayısıyla üreticide zarara ve işten çekilmeye, tüketicide ise alım gücünde bozulmaya neden olacaktır. Bu nedenle aslında TUİK tarafından açıklanan bu değer nerede olduğumuzu ve nereye gitmekte olduğumuzu göstermesi açısından çok önemlidir” uyarısı yaptı.

haber1-004.jpg

ÜFE-TÜFE DENGESİ

Dr. Ekmen, “Tarımdaki Girdi Fiyatları sadece üreticiyi ya da ondan ham madde temin eden sanayiciyi değil, bütün bir toplumu, özellikle de Tüketiciyi ilgilendirir. Bu nedenle öncelikle Tarımsal girdi fiyat endeksi (Tarım-GFE) ne demek ve ne işimize yarar konusuna değinmekte fayda var. Tarımsal girdi fiyat endeksi (Tarım-GFE), çiftçinin tarımsal faaliyetlerini yapmak için üretim ve yatırım amaçlı satın aldığı girdilerin maliyet unsuru olarak değişkenliğini izleyen bir göstergedir. Ama bu değişkeni tek başına ele alırsanız bakış acınız kısıtlı kalabilir. Bu nedenle ÜFE ve TÜFE ile birlikte değerlenme yapmak gereklidir. ÜFE yani Üretici fiyat endeksi, belirli bir referans döneminde ülke ekonomisinde üretimi yapılan ve yurt içine satışa konu olan ürünlerin, üretici fiyatlarını zaman içinde karşılaştırarak fiyat değişikliklerini ölçen fiyat endeksidir. Aylık ve yıllık enflasyon rakamının belirlenmesinde kullanılır. TÜFE yani Tüketici fiyat endeksi ise; tüketicilerin hizmet sektörü ile beraber satın alığı mal gruplarının fiyat değişimlerini gösterir. Aralarındaki fark ÜFE’nin hizmet sektörünü dikkate almadan yatırım malları ve toptan satış ürünlerindeki fiyat değişimleri dikkate almasıdır. ÜFE TÜFE arasında mutlak bir denge olmalıdır. Eğer fiyatlar bir tarafta daha çok artarsa sonuçları üretimde dalgalanmalar, dolayısıyla üreticide zarara ve işten çekilmeye, tüketicide ise alım gücünde bozulmaya neden olacaktır. Bu nedenle aslında TUİK tarafından açıklanan bu değer nerede olduğumuzu ve nereye gitmekte olduğumuzu göstermesi açısından çok önemlidir” ifadelerini kullandı.

haber2-001.jpg

ARTIŞ ÇEŞİTLİ NEDENLERE BAĞLI

Ekmen TÜİK verilerine göre, “Ülkemizde tarımsal üretimdeki girdi fiyat artışlar yüzde 107’lere yaklaştığı, üretici bazında genel fiyat artışlarının da yüzde 114’lere geldiği, buna karşın tüketicinin ödediği fiyatlara bu büyük oranların sadece yüzde 67’lik bir artış şeklinde yansıdığı iddia ediliyor. Ürüne ve iklime göre bu durum bitkisel ve hayvansal üretimde değişiklik gösterse de genel olarak üreticinin bir ürünü üretebilmek için bütün bir yıl içinde tek bir faaliyet gerçekleştirildiğini söyleyebiliriz. Burada ürün denilen şeyin bir canlı olduğunu sağlıklı büyümesi için gerekli şartların ve sürenin olduğunu unutmamak gerekir. Yani bu ürünün geçen sene ekim zamanında üretimine başlanması ve daha sonraki sürelerde çeşitli üretim faaliyetlerinin gerçekleştirilebilmesi için gübre, tohum, ilaç, mazot, ekipman gibi neredeyse tamamı yurt dışından tedarik edilen girdilere bir de sulama, elektrik, işçilik gibi ilave maliyetlere ihtiyaç duyulmaktadır. Geçen sene ağırlıkla son 3 aylık dönemde dünya fiyatlarındaki artışlar, dövizdeki kur artışları, enflasyona bağlı fiyat artışı nedeniyle yukarıda sayılan tarımsal girdi fiyatları iki katından fazla artış göstermiştir” dedi.

haber3.jpg

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE DİKKAT

Eken, “Ülkemizi tarımsal üretim açısından bekleyen en önemli tehlike, giderek etkisini hızla arttıran küresel iklim değişikliğine uygun değişimi sağlaması gereken çiftçinin de çok daha hızla yaşlanmasıdır” dedi.

Eken şöyle devam etti: “İklim değişebilir ve ciddi sorunları beraberinde getirebilir ama bu değişime uygun şekilde dönüşümler sağlanarak alınacak tedbirler ile bu sorun en az zarar ile atlatılabilir, hatta yeni fırsatlara dönüştürülebilir. Bunun için devlet tarafında ciddi çalışmalar yapılıp akademik raporlar hazırlanmaktaysa da bunların saha da çiftçiyle buluşması ve giderek yaşlanan çiftçiye bu yeni yaklaşımların önce benimsetilmesi ve sonra da tatbik ettirilmesi zorlaşmaktadır. Eğer gençleri tarıma çekecek inovatif, modern, bilimsel otomasyonlar, sistemler ve uygulamalar bir an önce devreye sokulmazsa, onların ekonomik refah düzeylerinin yanı sıra sosyal ihtiyaçlarını da karşılayacak hizmetler verilmezse; neler olabileceği hesap edilmelidir. Örneğin; terk edilen ve boş kalan tarım arazileri yabancı büyük firmalar tarafından satın alınıp, dev işletmeler haline dönüştürülürse iyi mi yoksa kötü mü olur. Burada mülteciler daha da kötüsü çiftçiler maaşlı işçi statüsünde çalıştırılsa ne olur? En ufak bir küresel buhran karşısında tutumları, en ağır ekonomik zorluklara direnebilen küçük aile çiftçisinin ki kadar fedakârca olur mu? Dev tesis bir günde kendini tasfiye edip, canlı materyali başıboş bırakıp giderse vatandaşı nasıl doyururuz. İthalat ile 100 milyondan fazla insanın ihtiyaçları karşılanabilir mi? Pandemi de bizzat şahit olduğumuz üzere cebimizde paramız olsa dahi gıdaya ulaşabilir miyiz? Bütün bunların çok iyi hesap edilmesi ve geleceğe ilişkin hesaplamaların bu göstergelere bakılarak çok iyi yapılması gerekmektedir.”

Faruk Gökyurt/ www.gazeteilksayfa.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.