Vefatının 29. yılında Türk müziğinin efsanesi Zeki Müren
"Bülbül Aşıkmış Güle" ve "Hep O Şarkı" gibi eserleriyle Türk sanat müziğine damga vuran Zeki Müren, doğumundan itibaren müzikle iç içe bir yaşam sürdürdü.
Türk sanat müziğinin unutulmaz ismi Zeki Müren, vefatının 29. yılında sevenleri tarafından anılıyor. 6 Aralık 1931’de Üsküp’ten Bursa’ya göç eden bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Müren, küçük yaşta müzikle tanıştı. Dedesi Bıçkıcı Mehmet Efendi’den aldığı ilk musiki dersleriyle sesini geliştiren sanatçı, üç yaşında şarkı söylemeye başladı. Bursa’da tamamladığı ilkokul ve ortaokul eğitiminde öğretmenleri tarafından yeteneği fark edilen Müren, sahneye ilk adımlarını ilkokul yıllarında bir piyeste çoban rolünü canlandırarak attı.
"HATIRIM İÇİN EVDEKİLER İKİ GECEDE BİR ÇADIR TİYATROSUNA TAŞINIRDI"
Yaptığı bir açıklamada, henüz çocukken evinin bahçesindeki sardunyalı havuzun başında, mahalleli için sahne almaya başladığını aktaran sanatçı, şu bilgileri vermişti: "Ortapazar Caddesi'ne her yaz çadır tiyatroları gelir, boş arsalardan birine kurulurdu. Bayılırdım o çadır tiyatrolarına. Babama hep yalvarırdım, 'Ne olur önden bilet al.' diye. Benim hatırım için evdekiler iki gecede bir çadır tiyatrosuna taşınırdı. Sahneye önce bir saz heyeti çıkardı. Ardından şarkıcılar sırayla sahne alırdı. Oturduğum yerden onlarla birlikte mırıldanır, şarkılar söylerdim. Hele hele çadırın assolisti çıktığı zaman nefesim kesilirdi, heyecandan yerimde duramazdım. Sahne kokusunu ilk defa çadır tiyatrosundaki şarkıcıları izlerken hissettim. Ne garip bir kokuydu o. Şarkıcıların süründükleri esans, yaptıkları makyaj, hatta sahnenin arkasındaki tuvaletten yayılan koku! Bu rutubetli kokuyu ciğerlerimin ta derinliklerine kadar teneffüs ederdim. Ben o günlerde koyu bir Müzeyyen Senar hayranıydım. Müzeyyen Hanım'ın evimizde her plağı vardı. Okul dönüşü o plakları dinler, sonra ilk dersleri almaya başladığım Bursalı tambur üstadı İzzet Gerçeker Beyefendi ile Müzeyyen Hanım'ın şarkılarını birlikte geçerdik."
Ortaokulu Tophane 2. Ortaokulu'nda okuyan sanatçı, 1946'da yatılı okuduğu İstanbul Boğaziçi Lisesi'ni birincilikle bitirdi. Usta sanatçı, "Zehretme hayatı bana cananım, Elemlerle doldu benim her anım, Kederimle yanıp sönse de canım, İnan ki ben sana yine hayranım." adlı acemkürdi makamındaki ilk eserini 1949'da Bursa'da kaleme aldı. Eser, Suzan Güven tarafından TRT radyosunda seslendirildikten sonra dikkati çekti.
EDEBİYAT VE RESME İLGİSİ HİÇ BİTMEDİ
Boğaziçi Lisesi'nde müzik dersleri veren bestekar Şerif İçli ve Kadri Şençalar'ın derslerini takip eden Müren, lise son sınıftayken Şükrü Tunar'ın "Bir Muhabbet Kuşu" adlı eseriyle ilk plağını doldurdu. Edebiyat ve resim sanatına da ilgi duyan Müren, ünlü yönetmen Arşavir Alyanak'ın babası Agopos Efendi ile Udi Krikor'dan da dersler alarak musiki eğitimini sürdürdü.
Usta sanatçı, olgunluk imtihanlarını pekiyi dereceyle vererek, 1950'de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisine (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) girdi. Yüksek Süsleme Bölümü Sabih Gözen atölyesinden birincilikle mezun olan Müren, öğrencilik yıllarında başladığı desen çalışmalarını, pek çok kez açtığı sergilerle sanatseverlerin beğenisine sundu.
Zeki Müren, üniversiteye girdiği yıl, 186 adayın katıldığı, TRT İstanbul Radyosu solistlik sınavını birincilikle kazandı. İstanbul Radyosunda 1 Ocak 1951'de, ilk canlı radyo konserini veren sanatçıya, saz ekibi olarak Hakkı Derman, Serif İçli, Şükrü Tunar, Refik Fersan ve Necdet Gezen eşlik etti. Müren, başarılı geçen ilk konserin ardından birçoğu canlı olmak üzere 15 yıl konser verdi. Sahneye çıktığı ilk dönemden itibaren şöhret basamaklarını hızla tırmanan sanatçı, popüler kültürün önemli bir unsuru haline geldi.
"BEKLENEN ŞARKI" FİLMİ İLE REKOR KIRDI
Sanatçı 1954'te "Beklenen Şarkı" müzikal filmiyle ilk kez sinemada göründü. Türk sinemasının ilk kadın yönetmeni ve ilk kadın yıldızı Cahide Sonku ile başrolü paylaşan Müren'in 10 bestesi de filmde yer aldı. Film, sanatçıyı görmek isteyenlerin ilgisi sonucu gişe rekorları kırdı. Türk sinemasında 17 filmde başrol oynayan sanatçı, sektörde en yüksek rakamlı sözleşmelere imza attı, 1955'te Arena Tiyatrosu'nun "Çay ve Sempati" adlı oyununda da başrol oynadı.
Müren'in oynadığı filmlere, "Berduş", "Hayat Bazen Tatlıdır", "Altın Kafes", "Bir Yaz Yağmuru" gibi, genellikle kendi bestelerinin adı verildi. Dönemin en popüler yüzlerinden biri olan usta sanatçı, ilk sahne konserini 26 Mayıs 1955'te verdi. Sanatçı, aynı yıl "Manolyam" şarkısıyla Türkiye'de ilk kez verilen Altın Plak Ödülü'nü kazandı.
Sanatçı, 1954'te ilk gazino deneyimini İzmir Fuarı'ndaki Açıkhava Tiyatrosu'nda yaşadı. Ardından Batı Anadolu turnesi gerçekleştirdi ve konserlerini gazinolarda vermeye başladı.
1976'DA LONDRA'DA ROYAL ALBERT HALL'DE KONSER
Zeki Müren, uluslararası alanda da dikkati çekerek, 1976'da Londra'daki Royal Albert Hall'da konser verdi ve bu salonda sahne alan ilk Türk sanatçı oldu. Sanatçı, askerliğini 1957-1958'de yedek subay olarak Ankara Piyade Okulu, İstanbul Harbiye Temsil Bürosu ve Çankırı'da tamamladı. Kendine ait gösterişli ve ilgi uyandıran kostümleriyle de hayranlarının beğenisini kazanan ve "Sanat Güneşi" olarak Türk toplumunun hafızasında yer edinen Müren, Maksim Gazinosu sahnelerinde, aralıksız 11 yıl Behiye Aksoy ile dönüşümlü sahne aldı.
Ses sanatçılığının yanında, sahne giysilerine yansıttığı kişisel bir imajı bulunan sanatçı, akademide edindiği sanat ve tasarım konusundaki uzman bakış açısıyla oluşturduğu imajını yaşamı boyunca korudu. Müren, 1965'te İstanbul'da Olgunlaştırma Enstitüsünde, Ankara'da Fransız Kültür Derneğinde, İzmir'de Yumru Galerisi’nde resimleri, serbest çalışmaları ve kumaş desenlerinden oluşan bir sergi açtı. Desenlerinden bazıları halı ve kilim olarak dokundu. 1970'li yıllarda ise bu sergideki çalışmalarının yer aldığı tabloları gazino sahnesinin fonuna astırarak dekor olarak kullandı.
Yaşamı boyunca 600'ü aşkın plak ve kaset dolduran sanatçı, 1991'de devlet sanatçısı unvanını aldı. "Şimdi Uzaklardasın", "Manolyam", "Bir Demet Yasemen", "Gözlerinin İçine Başka Hayal Girmesin" ve "Elbet Bir Gün Buluşacağız" gibi birçok sevilen esere imza atan Müren, aynı zamanda kurallı şekilde Türkçe konuşmaya özen göstermesiyle biliniyordu.
SANATIN BİRÇOK ALANINDA BAŞARILI YAPITLAR VERDİ
Sanatın birçok alanında başarılı yapıtlar veren Müren, farklı zamanlarda yazdığı şiirlerini bir araya getirdiği, "Bıldırcın Yağmuru" adlı eserini 1965'te kitap ve kaset olarak hayranlarının beğenisine sundu. Zeki Müren, 1980'de Kuşadası'nda kalp spazmı, ardından da 1983'te Paris'te kalp krizi geçirdi. Sahnelerden uzaklaşarak Bodrum'a yerleşen sanatçı, son konserini , geliri antik tiyatronun restorasyonuna harcanmak üzere, 1984'te Bodrum Kalesi'nde verdi.
Mal varlığını Türk Eğitim Vakfı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfına bağışlayan usta sanatçı, Ajda Pekkan, Muazzez Abacı ve Muazzez Ersoy'la düetlerin yer alacağı 7 şarkıdan oluşan yeni kasetini tamamlayamadan, TRT'nin İzmir Radyosu Stüdyolarındaki canlı yayında, 24 Eylül 1996'da kalp yetmezliği sonucu hayatını kaybetti. Sanatçının cenazesi, Bursa Emir Sultan Mezarlığı'nda toprağa verildi.
MÜREN BUGÜN HALA BİRÇOK ÖĞRENCİYE BURS SAĞLIYOR
Birçok kurum ve kuruluş tarafından yüzlerce ödüle değer görülen Müren'in Bodrum'daki evi, vefatından sonra Kültür ve Turizm Bakanlığınca müzeye dönüştürüldü. Türk Eğitim Vakfı (TEV) Zeki Müren Fonu'ndan da birçok öğrenciye burs sağlanıyor. TEV ve TSK Mehmetçik Vakfı tarafından 2002'de Bursa'da sanat üzerine eğitimler verilen Bursa Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesi yaptırıldı.
Sanatçının albümlerinden bazıları şöyle: "Senede Bir Gün" (1970), "Pırlanta 1" (1973), "Pırlanta 2" (1973), "Pırlanta 3" (1973), "Pırlanta 4" (1973), "Hatıra" (1973), "Anılarım" (1974), "Mücevher" (1975), "Güneşin Oğlu" (1976), "Nazar Boncuğu" (1977), "Zirvedeki" (1977), "Sükse" (1978), "Kahır Mektubu" (1981), "Eskimeyen Dost" (1982), "Hayat Öpücüğü" (1984), "Masal" (1985), "Helal Olsun" (1986), "Aşk Kurbanı" (1987), "Gözlerin Doğuyor Gecelerime" (1988), "Ayrılık İşte (1989), "Karanlıklar Güneşi" (1989), "Şarkılar" (1989)", "Dilek Çeşmesi" (1989), "Bir Tatlı Tebessüm" (1990), "Doruktaki Nağmeler" (1991), "Sorma" (1992)."
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.