İsmet TAŞ

İsmet TAŞ

15 Temmuz kontrollü bir darbe miydi?

15 Temmuz kontrollü bir darbe miydi?

Aradan tam yedi yıl geçti. Ne darbe (bana göre işgal hareketi girişimi) ile ilgili tartışmalar bitti ne de afakî, hayali senaryolar, manipülasyonlar. Bundan sonra da biteceğini sanmıyorum.
Bunlardan en başta olanı Ana Muhalefet Lideri Sayın Kılıçtaroğlunun o yıllarda ilk defa dile getirdiği, "Kontrollü Darbe" söylemi.

Peki, gerçekten 15 Temmuz Kontrollü darbe miydi? Hep birlikte beyin fırtınası yapalım.

Nedir kontrollü darbe veya ima edilen, kastedilen? Güya; " darbeyi planlayan devletti! Her şey devlet eliyle oldu! Başta TSK olmak üzere, devletin kurumlarında at koşturan Fetö'cüler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla bu darbe girişimini gerçekleştirdiler! Darbeye belli bir safhaya kadar izin verilmiş, sonrasında müdahale edilmiştir." Anlatılan, söylenilen, söylenmek istenilen, kastedilen, ima edilen, kontrollü darbe diyenlerin kafalarındaki bu...!

Toplumsal hafızanın canlı tutulması, yapılanların unutulmaması veya unutturulmaması, ülkenin geleceği açısından son derece önemli. O halde hafızalarımızı bir yoklayalım.

Bu işgal girişiminde, bırakın subay, astsubayı, içlerinde orgenerallerinde bulunduğu 114 general ve amiral tutuklanmış, bunların bir kısmı firar etmişlerdir.

Şimdi dikkat edin, en üst düzeyde maaş alan, devletin bütün kapıları kendilerine açık, son derece etkili ve yetkili olan, rahat, huzur ve rafah içinde yaşayan, bir değil, iki değil tam 114 tane generale diyorsunuz ki, "biz bir darbe yapacağız ama bunun sonucunda ölmek, senin ve ailenin itibarsızlaşması, hain ve şerefsiz ilan edilmesi, rütbelerinin sökülmesi söz konusu. Halka kurşun sıkacaksınız, devletin kurumlarını başta külliye, emniyet ve TBMM olmak üzere bombalayacaksınız, bana suikast yapacaksınız, vs. böyle bir girişimin içinde olacaksınız" deseler sizce acaba kaç general bunu kabul eder? Şayet kontrollü darbeyse, bunlardan yeterli garantiyi almadan siz nasıl bir "kontrollü darbe" yapacaksınız?

Kime ne vaat ederseniz edin bu kadar üst düzeydeki bir insan böyle bir teklifi kabul etmesi söz konusu dahi olamaz. Ayrıca neden veya hangi gerekçeyle "kontrollü bir darbe"ye ihtiyaç duyulsun?
Elbette sözümüz, "akıl sahiplerine". En şiddetli şekilde, devlet karşıtlarına, karalamak, manipüle etmek için her yolu mübah görenlere, devlet ve millet düşmanlarına değil. Onların gözlerine istediğiniz kadar gerçekleri gösterseniz bile yine de asla ikna edemezsiniz. Onlar şartlanmış mankurt kafalardır.

Peki, o halde Sayın Ana muhalefet Partisi Genel Başkanı neden böyle bir şey söyleme gereğini duydu?

Herkesin bildiğini tekrar edelim. Fetö'cüler en fazla, TSK nın içeresine kendi adamlarını yerleştirdiler hem de her kademesine. Genel Kurmaydaki en üst rütbeli subayların çok büyük bir kısmı bu işgal hareketine katılmışlardır. Fetö, yıllarca öyle ilmek ilmek işlemiş, dokumuş ki, o kadar mükemmel "kamufle" olmuşlar ki, "tere yağdan kıl çeker" gibi adamlarını her makama getirmesini bilmişler. Elbette arkalarındaki gücü de kullanarak. Sayın Kılıçtaroğlu'nun yanına da “danışman” adı altında adamlarını soktular.( Bunlar sonraları Fetö'cü oldukları ortaya çıktı ve tutuklandılar.) Bu danışmanlar Genel Başkana önce "15 Temmuz’a tiyatrosu" demesini telkin etmişler, Fetö mağdurlarından Albay Ahmet Zeki Uçok'un "Bu adamlara inanmayın; bunlara bakıp böyle şeyler söylemeyin" uyarısı üzerine Sayın Kılıçtaroğlu bundan vazgeçmiş ama "Kontrollü Darbe " söyleminden vazgeçmemiştir.

Bu söylemler neticesinde başta Avrupa ve ABD 'deki Fetö'cüler, fonladıkları basın sayesinde bu kurgularını körükledikçe körüklediler. Hedeflerine ulaşamasalar bile, bir kısım vatandaşlarımızı etkilemeyi başardılar. Hatta bu işgal girişimine, kontrollü darbenin yanı sıra bir kısım da "tiyatro" deme gafletini göstermiştir.

O gece olan sadece iki olayı hatırlatmak istiyorum;

Fetö'cüler tarafından yılların hazırlığı olan, son derece gizli ve derinden giderek bu işgal girişiminden devletin birçok kurumunun ne haberi olmuş ne de ruhu bile duymamış. Bir binbaşımızın tesadüfen öğrendiği bilgileri MİT Müsteşarımıza "Darbe ihtimali olabilir" ihbarından sonra, tedbir olarak, Genel Kurmay Başkanı saat 18.30 da birliklere şu emri geçiyor;

-İkinci bir emre kadar Türk hava sahası askeri araçlara kapatılacaktır.

-Havada bulunan bütün uçaklar ve helikopterler derhal yere indirilecektir.

-Zırhlı birliklerin herhangi bir nedenle kışla dışına çıkışı yasaklanacaktır.

Genel Kurmayın bu emirlerine rağmen bir kısım birlikler buna uymamıştır. Bu da Fetö'cülerin geldiği noktayı göstermesi açısından son derece önemli.

Örneğin; Fetö'cülerin gayretleri ile 28. Mekanize Tugay Komutanlığına atanan Tuğgeneral Ali Kalyoncu, darbe girişimi gecesi Tugaya gelerek tank ve zırhlı araçların Ankara merkeze gönderme emrini verdiği, darbe girişimi başarısız olmasının ardından firar ettiği herkes tarafından bilinen bir gerçek.

Şimdi soralım kendimize! Bu mu kontrollü darbe? Bu darbe girişimine kontrollü darbe demek, o gece vatanı, devleti, bayrağı ve milleti için sokağa çıkan, şehit veya gazi olan vatandaşlarımıza yapılan en büyük hakarettir, onur kırıcıdır, düşmanın değirmenine su taşımak, ekmeğine yağ sürmektir. Kontrollü darbe demek kelimenin tam anlamıyla iftiradır.

Ne yaparlarsa yapsınlar, ne söylerlerse söylesinler, milletin kutlu direnişine, vatan müdafaasına, ne gölge düşürebilecekler ne de leke sürebilecekler. Güneş balçıkla sıvanmaz.

Başta 15 Temmuz şehitlerimiz olmak üzere, bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun. Bütün gazilerimize minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz. Allah onlara hayırlı uzun, sağlıklı ömürler nasip etsin…

İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı

Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR