Osman Doğan

Osman Doğan

ADAM OLMADIN

ADAM OLMADIN

 

Ne acı değil mi? Yanına devlet erkanından birilerini alan direk imamları hizaya çekmeye kalkışıyor. 
İmamların yaptığı, yediği, içtiği herşey birilerini rahatsız ediyor...
Bir zamanlar İmam olan müftüler ise geldikleri yerleri unutup, vurun imama tarzında bir davetiye çıkarıyor. 
İmamlar fırça atılmaya ne kadar müsait...
Müftüler, Kaymakamlar imamları fırçalama da ne kadar istekli...
İmamın aldığı maaş birilerini rahatsız eder...
İmamın yediği birilerini rahatsız eder...
İmamın sesi birilerini rahatsız eder... birileri fırça atar, birileri dayak!
Ezanı okuyan imamdır, ezanı yüksek sesle okudun diye dayak yiyen yine imamdır...
Caminin ihtiyaçları için derneğin toplattığı paralara zerre dokunmayan imamdır, ama parayı alan da, çalan da nedense yine imam...
Dernek topladığı paralardan bir ampul yenilemez, imam kendi cebinden alır... 
murakıp camiye koşar, imama fırçanın alasını atar suçlu yine imam... 
birileri çıkıp peygamber mesleğini icra eden bu imamlara sahip çıksın artık!

Akşehir’in beyleri Hoca’yı yemeğe davet etmişler. Hoca nereden bilsin; davete, günlük kıyafetiyle katılmış. Katılmış ama ne hoş geldin, ne sefa getirdin diyen var. Herkes, allı pullu kıyafetlilere el pençe duruyormuş. Hoca, bir koşu evine giderek, sandıktaki işlemeli kürkünü giyip yemeğe geri dönmüş. Az evvel hoş geldin bile demeyenler, önünde yerlere kadar eğilmişler. Hoca’yı, yere göğe sığdıramayıp başköşeye oturtmuşlar. Kuzunun en hasını önüne koymuşlar. Herkes Hoca’nın yemeğe başlamasını bekliyormuş. Hoca, bir taraftan kürkünün kolunu sofrada sallamaya, bir taraftan da “Ye kürküm ye, ye kürküm ye!” demeye başlamış.
– İlahi Hoca, demişler, kürkün yemek yediğini kim görmüş?
Hoca taşı gediğine koymakta gecikmemiş:
– Kürksüz adamdan sayılmadık… İtibarı o gördü, yemeği de o yesin.

Bu hikâyeyi bilmeyeniniz yoktur. Günümüzde insanları giyimiyle yargılayan Kaymakamlar, valiler, belediye başkanları Nasrettin Hocaya kulak vermeliler… 
Bu hikayeyi tamamlayan başka bir hikayemiz var; Oğul Kaymakam olur, yanındaki emir erlerine gidin şu köyde bir adam var, o benim babam olur, alın gelin der…
Emir erleri gider, Babasına Kaymakamımız sizi makamına çağırıyor derler ve Babayı alıp götürürler…
Kaymakamlık makamına girdiklerinde, oğul makam koltuğuna oturmuş vaziyette, -Baba bak; kaymakam oldum der…
Baba oğluna oğlum sen kaymakam oldun da, ADAM OLAMADIN der…
Ne güzel hikayeleri var ülkemin… Makam odalarında ahkam kesenler, akıl verenlere ne güzel cevaplar veriyor atalarımız.
Hele mikrofonu eline alıp sen yardım yapmıyorsun, sen cenneti mi garantiledin diyen kaymakamlara bu anekdotlar umarım hikaye olarak gelmiyordur…
Sanırım Kaymakam bey oturduğu koltukta akıl vermeye, ahkam kesmeye müsait bir özelliğe sahip… Pasok imamlarına sesleniyorum; Bir sabah namazında şu kaymakamınızı bir sabah namazına davet edin. O an giydiği elbisenin kravatına, ütüsüne de takılı kalın, tıpkı onun yaptığı gibi. Eşıfmanı ütülü mü, değil mi dikkat edin, hatta tişörtünün üzerinde kravatı var mı özellikle bakın!
Bakın ki Milli Eğitimin kurallarından bir tanesi olan öğretmenlerdeki giyim kuşam standardının henüz Diyanet İşleri Başkanlığı kararlarında olmadığını kendilerine bir hatırlatın. Caminin içinde görev yapan, namaza duran imamın eşofmanları ile görevini icra edip etmediğini kendilerine gösterin… Gösterin ki koskoca Diyanet İşleri Başkanlığının bu konuda ki kararını kendilerine bir hatırlatın…
Kaymakam efendi hangi camide namaz kılıyor bilelim; Namazı kılan imam pasaklı mı gezmiş, kokmuş mu, yüzünü gözünü mü yıkamamış! Nedir Kaymakam bey seni bu denli rahatsız eden…
Benim imam kardeşim bu davayı hakkıyla icra ederken, devlet kademelerinde itibarsızlaştırıcı cümleler kuran insanlar ne kadar samimi? 
Kaymakamın makamına takım elbisesiz oturmayacağı gibi, imam kardeşim de namazına cübbesiz durmaz…
Gelelim diğer konuya, şu meşhur Kaymakam beyin takıldığı hususa, Cenneti garantiledikleri için yardım yapmayan imamlar ve her cumada zorla da olsa camiye yardımda bulunan KAYMAKAMA…
Hayır hasenatı reklamsız yapan tek makam var mı acaba halk haricinde, imamlar haricinde… Yardım toplanıyorsa bir camide, o yardımın toplanma amacı camide olmayan şadırvan içindir, olmayan ısıtma giderleri içindir, olmayan lambaları içindir… Ve çoğu zaman imamlar yardım toplamadan camisinin bu ihtiyaçlarını kendileri giderir… ve kendi paralarıyla karşılar… İşte burada şunu sormak lazım Kaymakam beye, akıl vermek yerine, giyim kuşama takılmak yerine, reklamsız, kendi cebinden ya da Kaymakamlığın giderlerinden karşılasa şu ihtiyaçları da halk da, imamlar da bu yardımları fakir fukaraya yapsa, başka ihtiyaç sahiplerini görse…
Devletin parasından ağalık yapmak kadar kolay bir şey olamaz. Önemli olan kendi payına düşenden yardım yapmak… Eminim ki bu denli tatlı akıl veren bir Kaymakam saklı gizli, kimse bilmeden takım elbiseli bir imam bulup ona yardımını, zekatını veriyordur. Eminim…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
SON YAZILAR