Salih Cenap Baydar

Salih Cenap Baydar

Türkler Türkiye ve İslam - 2

Türkler Türkiye ve İslam - 2

Ahmet Yaşar Ocak’ın “Türkler, Türkiye ve İslam” başlıklı kitabı hakkındaki değerlendirmelerimizi aktarmaya devam ediyoruz.
Ocak kitabında, Türklerin İslam'ı nasıl benimsedikleri, tarih içinde nasıl anladıkları ve yorumladıkları, devlet ve siyaset, toplum ve kültür temelinde hayata nasıl geçirdikleri, ondan ne gibi özellikler aldıkları, ona ne gibi özellikler kazandırdıkları, Türk sosyal hayatında İslam'ın bir inanç, ahlak ve kültür sistemi, bir toplum nizamı, bir dünya görüşü olarak nasıl bir yer işgal ettiği ve gelecekteki konumu gibi konuları çalışmalarının odağına koyduğunu söylüyor. Bu konular –ki kendisi yer yer bunlar için “problemler” ifadesini kullanıyor- bilimsel olarak ele alınıp çözüme kavuşturulmadan bugün yaşanan çatışmalara çare bulunamayacağını ileri sürüyor. Türklerin Müslüman oluş süreçleriyle ilgili bildiklerimizin genellikle mitlerden ibaret olduğunu söyleyen yazar, mesela Türklerin eski –Gök Tanrı- inancına zaten büyük benzerlik gösteren İslam’ı kolayca ve kitleler halinde kabul ettiklerine dair yaygın kabul gören görüşün bilimsel dayanaktan mahrum olduğunu dile getiriyor. Türklerin İslam’la tanışmaları konusunda en geçerli bilgi kaynağı sayılan, İbn Fadlan ve Ebu Dülef gibi Arap seyyahların yazdıklarının bile yeterli olmayabileceğini, bunları 10. Ve 13. yüzyıl Arap ve Fars coğrafyacıları ve tarihçilerinin ve hatta belki Çin kaynaklarının verdikleri bilgilerle desteklemek gerektiğini belirtiyor.
Ocak’a göre 16. asra kadar heterodoks kesime karşı herhangi bir baskı siyaseti gütmeyen Osmanlı merkezi yönetiminin, birden çok sıkı bir denetim politikası uygulamaya başlamasının sebebi, teolojik bir çatışmadan ziyade, siyasi, yani Safevi propagandasına karşı kendini ve topraklarını savunma amacına yönelik bir hamle olarak değerlendirilmelidir. 
Ocak, “Heterodoks İslam” yorumunun en dikkat çekici yanı olarak, göçebe Türkler arasında İslam'dan önce mevcut olmuş bulunan bazı dinlerin kalıntılarını Orta Asya'dan Balkanlar'a uzanan bir zaman ve mekân boyutunda İslami kavramların içinde birleştirip yoğurarak kendiliğinden tabii bir şekilde oluşan bir senkretizm (bağdaştırmacılık) olmasını görüyor. Bunun çok tabii bir sonucu olarak da, bu İslam yorumunun Sünni İslam gibi ince ince işlenmiş ve gelişmiş, sistematik yazılı bir teolojisi olmadığını ve hiç bir zaman da olmayacağını ileri sürüyor. Heterodoks İslam yorumunu benimseyenlerin, ağır tabiat şartları altında sürdürülmekte olan konar-göçer hayatta uygulanması çok zor görülen şer'i emir ve yasakları pek ciddiye almadıklarını, onların yerine eski ritüelleri İslam cilası altında yaşattıklarını söylüyor.
İslam, Türklerin yaşadığı coğrafyaya İran mistikleri üzerinden geçerek ulaşmış olduğu halde sağlam bir medrese geleneğinin oldukça erken sayılabilecek bir devirde Maveraünnehir'e girdiği tespiti çok önemli görünüyor. Karahanlılar devrinde, Buhara, Semerkand, Merv gibi büyük kültür merkezlerinin kısa zamanda Sünni İslam teolojisinin ve fıkhının tedris edildiği medreselerin ocağı olması, Buhara’nın, İslam dünyasının en büyük hadis âlimlerinden birisini ve Sünni İslam'ın iki büyük inanç mezhebinden birinin (Matüridilik) kurucusunu yetiştirmiş olması bu tespiti destekliyor. 
Ahmet Yaşar Ocak, tarihsel perspektif içinde tasavvufun, bizzat teorik çerçevede İslam'ın içinden doğan bir mistik vakıa olmaktan ziyade, zühd hareketinin, İslam'ın ilk yüzyılından itibaren, önce Emevi, sonra Abbasi İmparatorluğu'nun alabildiğince geniş toprakları üzerinde, yani İran ve eski Mezopotamya'daki özellikle Budizm, Maniheizm gibi dinlere dayalı Hint-İran mistik kültürleriyle, Hellenistik dönemin Gnostik ve Neoplatonik felsefi etkileriyle ve nihayet köklü bir Yahudi ve Hıristiyan mistik geleneğinin kalıntılarını taşıyan Mısır ve Suriye bölgelerindeki mistik kültürlerle birleşerek yarattığı bir sentezin ürünü olduğunu da ileri sürüyor.
Özellikle heterodoksi hakkındaki bilimsel, orijinal ve cesur çalışmalarıyla temayüz ettiği görülen Ahmet Yaşar Ocak’ın diğer eserlerinin de kesinlikle okumaya değer olduğu anlaşılıyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR