Samet CAN

Samet CAN

Türk Kültürü ve İslamiyet

Türk Kültürü ve İslamiyet

Taylor kültürü şöyle tanımlar: “Bir toplumun üyesi olarak insanoğlunun öğrendiği bilgi, sanat, gelenek görenek ve benzeri yetenek beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bir bütündür.” Toplumun sosyal yaşamında deneyimlediği ve hayatın bir parçası olan başta din ve sanat olmak üzere her şey kültüre dahildir. Hatta sanat da çok kez dini bir gelenekten neşet etmiştir yahut onun etkisinde gelişmiştir.

Kültür bir milleti diğer milletlerden ayrı kılan değerler bütünüdür. Bir milletin millet olma iddiasını sürdürebilmesi kültürünü genç kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarabilmesiyle mümkündür. Kültürün aktarılmasında en önemli unsurlar dil ve dindir. Dil kültürün devamlılığını ve varlığını korurken din ise hem bu vazifeleri görür hem de kültürün aktarımında bir lokomotif görevi üstlenir.

Tarih boyunca din değiştiren Türkler zamanla kültürünü de kaybetmiş ve asimile olmuşlardır. Orta Asya’da Budizm’e inanan Türkler zamanla Çin kültürünün etkisinde kalmış, Avrupa’da ise Hristiyan olan Bulgar ve Macarlar milli benliklerini kaybetmiş ve asimile olmuşlardır. Ancak İslamiyet Seyyid Ahmet Arvasi’nin deyimiyle “Türk'ü, yeniden Türk'e buldurmuştur ve cihana vurulan mühre hakkın nazarını koymuştur.” Türk’ün alplik ruhunu besleyen cihat anlayışı ve ilay-i kelimetullah hedefiyle altı doldurulmuş cihan hakimiyeti mefkuresi, Söğüt’te 40 atlıya sahip bir uç beyliğini cihan devleti yapan kültürü inşa etmiştir. Arvasi’nin dediği gibi "İslamiyet, milletleri zayıflatmaz, yok etmez, aksine güçlendirir ve korur. Nitekim İslamiyet ile şereflenen milletler, bu dine samimiyetle sarıldıkları müddetçe, güçlü, sağlıklı ve parlak medeniyetler geliştirmeyi başarmışlardır."

Türkler bin yıl boyunca İslamiyet’in kılıcını sallamış ve İslamiyet’le kader ortaklığı yapmıştır. Türk İslamiyet’e sarıldıkça güç bulmuş, İslamiyet’in sancağı ise Türk’ün elinde vücut bulmuştur. Türk’ün din anlayışı başka bir milleti körü körüne taklitle değil yüzyıllarca süren bir süreç sonucunda kendine has özellikler kazanarak ortaya çıkmıştır.

Türk kültürünün devamlılığı seküler bir anlayışla değil ancak İslamiyet’i merkeze alan bir anlayış çerçevesinde mümkündür. Toplumun fikri açıdan sekülerleşmesi yahut sekülerleşmemekle birlikte farklı dini akımların etkisiyle geleneksel din anlayışından uzaklaşması kültürümüz açısından da önemli bir tehdittir. Millet olma iddiamızı sürdürmek için kültürümüzü, kültürümüzün devamlılığı için ise bin yıllık bir süreçte ilmek ilmek işlenen Türk Müslümanlığını korumamız gerekmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR