Serhan Yetkinşekerci

Serhan Yetkinşekerci

Arşiv Çok Güzel Sen de Gelsene

Arşiv Çok Güzel Sen de Gelsene

1 Hafta oldu çıkamadım TRT Arşiv’den.
Uzun bir süre de çıkmaya niyetim yok.
Aman ya Rabbi neler var orada öyle!
Açık oturumlar, maçlar, konserler, röportajlar, birbirinden enteresan haberler…
Unutulan isimler, özlenen yüzler…
Eşsiz bir kaynak.
Sanki koca ülkeyi bir USB belleğin içine sığdırmışlar.
Dile kolay, 200 bin saatlik bir bilgi deposu. Ve giderek büyüyor.
TRT gerçekten de ülkemizin hafızası…
Arşivde  TRT’nin yayın hayatına başlamadan önceki dönemlere ait görüntüleri de mevcut. Mesela, Sultan Abdülhamid'in biat töreni, Sultan Reşad, Damat Ferit Paşa, 1919 Sultanahmet Mitingi, cumhuriyetin kuruluş dönemine ve Birinci ve İkinci Dünya Savaşına ait görüntüler…

Bendeniz 1990 doğumlu olduğum için özlem faslı bir hayli kısa tabi. Ancak arşivdeki gezintiyi daha eski tarihlere çektikçe bir şeyler öğreniyorsunuz. Benim için en çekici yanı bu. Kuşkusuz eski tüfekler için daha nostaljik bir rengi var bu arşivin. Fakat öğreticiliği hepimiz için geçerli olsa gerek.

GEÇMİŞİ UNUTMAMALI
Bugün verilen kararların, davranışların, toplumsal reflekslerin altında yatan sebeplerden biri de geçmiştir. Zira toplumsal hafıza, kimlik oluşumun önemli bir parçasıdır. Bu yönden bakıldığında TRT, tam zamanında koştu imdada.
İnsan geçmişe tanıklık edince, ‘vayy be nereden nereye’ diyor. Özellikle eski haberlere, tv programlarına, röportajlara bakınca… Ancak bu şahit olunan görüntü, toplum, o dönemin şartları bir mukayeseyi de beraberinde getiriyor.

Mukayesemiz şudur: O günlerdeki yayıncılık anlayışı ve mevcut yayıncılık anlayışımız.

TEKNOLOJİ İYİ HOŞ DA…

Tabi ilk olarak teknik imkansızlık dikkat çekiyor. Görüntü zayıf, ses çatallı, renkler tuhaf. Bugün öyle mi? Hd, 4k, ultra hd, 3 boyut, 33 boyut derken iş başka bir boyuta geldi. Sabit, tek perspektif kamera görüntüsünden, sıkıcı bir kadrajdan, sonra drone gibi bir teknolojiye erişti yayıncılık.

Bu açından bakarsak günümüzde harika bir yayıncılık var. İmkanlar müthiş. Kimse günümüzden, o günlere dönmek istemez. Ancak madalyonun bir de öbür yüzü var ki, ‘keşke o günlere dönebilsek’ dedirtiyor.

İNSANIN İÇİ CIZ EDİYOR
Nostaljinin lezzeti bir tarafa, ‘kamu hizmeti yayıncılığı’ nedir onu görüyoruz eskilerde. Programlar içerik açısından çok kaliteli. Özel kanalların henüz ortaya çıkmamış olmasından dolayı olsa gerek, reyting kaygısından ziyade ‘toplumsal fayda’ amacı görülüyor. Kültür sanat programları, davet edilen kişilerin çeşitliliği parmak ısırtıyor. Benim favorim açık oturumlar. Bayıldım bayıldım. Bugünden çok başka, çok centilmen, çok klas ve daima özlenecek bir üslup var.  Bazen izlerken, günümüzle mukayese yapıyorsunuz ve içiniz cız ediyor.
Peki bugün nasıl bir yayıncılık var?
Terazinin diğer kefesini tek örnekle dolduracağım. Yeterince ağır zira.
10 seneyi aşkın ekranlarda yer alan evlilik programları daha yeni kaldırılıyor. Toplumun ilk günlerde olağanüstü bir durum olarak karşıladığı bu programlar iyiden iyiye normalleşmişti. Bu programla kaldırılsa bile toplumsal ahlakımızda gedik açmayı başardı. Çünkü artık normal karşılanıyor. Sırada ne türlü bir formatın olacağını ise kestiremiyorum. Ancak şundan eminim, daha beteri olacak.
Neyse biz TRT’ye dönelim. Ben bir haftalık izlenimlerimi, tespitlerimi de bir kenara bırakayım. Biriktirmeye devam.
Son olarak, şiddetle tavsiyemdir: İzleyin, mukayese edin, tadını çıkarın. Nereden nereye geldiğimizi bir kez daha değerlendirin.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR