Salih Cenap Baydar

Salih Cenap Baydar

Bilim Kurgu - 2

Bilim Kurgu - 2

Bilim kurgu türünde hikâye ya da roman yazmak bu yüzden herşeyden önce çok iyi bir donanım ve müthiş bir özgüven gerektiriyor.Bu işe soyunanların işin hem “bilim” tarafına” hem “kurgu” tarafına hakim olmaları icap ediyor.Tabi bir de yukarıda bahsettiğim eziklik hissinden kendilerini kurtarabilmeleri de şart.Daha küçük yaşlarda bilim kurgu hikayeler yazmaya niyet eden bir genç, hüsranla neticelenen macerasını ekşisözlük’te şöyle anlatmış:Asıl çarpıcı olan hadise, herhalde, (yazdığım hikayelerde) “Recep radyasyon tehlikesinden korunmak için, Hamdi’nin uzun araştırmalar sonucu icat ettiği kriptonik ultraviyole radyasyon kalkanını kullanacaktı” gibi cümlelerin, öznelerinin nereden bakarsan bak lakayt olan duruşlarından dolayı bana pek inandırıcı gelmemesinden olacak, karakterlerin hepsinin isminin ingilizce olmasıydı. Zira o yaşıma kadar, benim bildiğim hiçbir Recep radyasyondan korunmadığı gibi, aşağı yukarı hiçbir Hamdi de ultraviyole kelimesini doğru düzgün telaffuz dahi edemiyordu. Zorunlu olarak Recepler oldu Jack, Hamdiler oldu Jim. Tabi, bir Türk evladı olarak, Jack şöyle yaptı, Jim bunu yaptı minvalinde hikaye yazmak, bana dahi bir süre sonra garip gelmeye başladığı için bilimkurgu maceramı bitirmek zorunda kalmıştım. Sanırım bilimkurgu olayındaki kişisel başarısızlığım ile ulusal başarısızlığımız paralel sebepler yüzünden olmaktadır.”

Peki, bilim kurgu yazabilmek için illa yüksek teknoloji üreten bir milletin ferdi olmak mı lazım?Hayır! Mesela dünyada saygıyla karşılanan ciddi bir Sırp bilim kurgu geleneği var. Meşhur Stanislav Lem Polonyalı. Yazarları dünya çapında bir popülarite yakalayamamış olsa da Romanya’nın bilim kurgu sahasında varlığı söz konusu. Tarkovsky’nin meşhur bilim kurgu filmi Stalker’ı çektiği Estonya’da “Stalker” ismiyle bilim kurgu edebiyat ödülleri veriliyor. Bilim kurgu yazarlarıyla, yönetmenleriyle, dergileriyle, ödülleriyle Hırvatistan da bilim kurgu üretilen ülkelerin arasında bulunuyor. Ya Şili’ye ne demeli? Yazdığı bilim kurgu roman “Los Altisimos” 10 dile tercüme edilen Hugo Correa’nın başını çektiği Şilili bilim kurgu yazarları ülkelerini bilim kurgu üretebilen ülkeler listesine taşıyor.

Bunlar Amerika, İngiltere, Fransa, Japonya gibi gelişmiş ülkeler değil, hatta nispeten fakir sayılabilecek ülkeler ama hepsi “batılı” ve “judeo-hıristiyan” medeniyet dünyasından diyebilirsiniz. Ancak İslam dünyasında da bilim kurgu üretimi var ve hatta bu üretimin tarihi, sayılan ülkelerdeki bilim kurgu tarihinden çok daha eskilere uzanıyor.En eski nüshaları dokuzuncu asırda tespit edilmiş olan “Binbir Gece Masalları” gayet açık bilim kurgu motiflerle bezeli mesela. Bulukya’nın maceraları isimli bölümde, ölümsüzlük otu peşinde büyük bir yolculuğa çıkan kahramanın cinlerle, deniz kızlarıyla, konuşan ağaç ve yılanlarla karşılaştığı fantastik bir hikaye anlatılır. Uçan halı, aya seyahat, deniz altında yaşayan insanlar, insansı robotlar, bir senelik mesafeyi bir günde alan, uzaya hatta güneşe bile uçarak gidebilen mekanik bir at gibi unsurlara da aynı eserde rastlanır.

İbn-i Tufeyl’in 12. asırda yazdığı Hay Bin Yakzan, Daniel Defoe’un ‘Robinson Crusoe’ isimli eserine, Rousseau’un ‘Emile’ isimli eserine ve Rudyard Kipling’in ‘Orman Kitabı’ eserine ilham verir.

Geçtiğimiz asırda Bengal merkezli bir bilim kurgu üretim faaliyeti olması sanırım pek çok kişiyi şaşırtacaktır. Müslüman kadın yazar Begüm Rukiye Şekavet Hüseyin’in 1905 senesinde yazdığı “Sultana’nın Rüyası” isimli bilim kurgu hikayede Müslüman toplumdaki kadın ve erkek rolleri tersine çevrilmiştir. Kadınların fiziksel güç noktasında zayıflıklarını, o zamanda hayal etmesi bile zor teknolojiler yardımıyla telafi ettikleri görülür.Konumuzu toparlayalım.

Zihnimize üşüşen sorular şunlar:

Batıda doğuda, Hristiyanlarda Müslümanlarda, zenginlerde fakirlerde örneklerini verdiğimiz bilim kurgu eserler neden bizim canım ülkemizde üretilemiyor?Bu düşünce ufku darlığının, belli kalıpların/klişelerin dışında düşünemememizin sebebi nedir?Bize ne oldu da hayal gücümüzü bu daracık ve karanlık odalara hapsettik?Küçük çocuklar misali kum havuzunda oynamaktan ne zaman ve nasıl kurtulacağız?

Mevzu derin.Cevaptan çok soru var belki.Sorulara cevap verebilmek için hayal-gücüne alan açmak lazım.Belki bir bilim kurgu hikaye, bir uçuk fantezi gerçek olur kim bilir!Fakültedeki biyokimya laboratuvarında zekayı geliştirecek bir ilaç üzerinde çalışırken, beklenmedik bir reaksiyon sonucu çıkan lacivert dumanlara maruz kalarak kendinden geçen bilim adamımız kendine geldiğinde tesadüfen hayal-gücünü serbest bırakan bir ilaç keşfettiğini anlar belki! İlacını bir gece gizlice İstanbul’un şebeke suyuna karıştıran çılgın bilim adamı, Türkiye’de bir hayal-gücü devriminin yolunu açıvermiş olabilir! Kim bilir...

Salih Cenap

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR