Yaşar Güldal

Yaşar Güldal

Lozan Antlaşması’nın bilinmeyenleri

Lozan Antlaşması’nın bilinmeyenleri

    Bilinmesi gereken önemli bir husus da Lozan görüşmelerine Batılı Devletler hem İstanbul hükümetini hem Ankara hükümetini birlikte davet etmişlerdir. Bu davet Ankara ve İstanbul hükümetlerinin arasındaki siyasi krizi daha da ciddi boyutlara taşımıştır. Bu kriz esasen cihan imparatorluğu olan Osmanlı imparatorluğunun da bir nevi sonunu getiren bardağı taşıran son damla olmuş, Ankara meclisinin 1 Kasım 1922 yılında saltanatı kaldırmasıyla da saltanat müessesi tarihe karışmıştır. 
   İşte Ankara hükümeti tarihe karışmış bir İmparatorluk olan Osmanlı’dan bürokrat alarak Lozan görüşmelerine gitmesi de böylelikle engellenmiş oldu.
     Savaştan yeni çıkmış bir devletiz. Lozan’a 200 yıllık şark meselesini çözmeye gidiyoruz, elimizde sadece 25-30 sayfalık bir dosya var ve bu dosyayla güya 200 yıllık şark meselesini çözmeyi düşünüyoruz. Buradaki asıl sıkıntı şu; eğer burada hazırlanan dosyanın hazırlık aşamasında bile Osmanlı diplomatlarından yardım alınsaydı bu dosya daha kapsamlı olabilirdi. Pekâlâ, sorabilir miyim, bu aşamada bile Osmanlı diplomatlarından yardım alınmamasının nedeni nedir acaba? Diplomatlar ülkeyi mi terk etmişlerdi de yardım istenmedi? Veya hepsi birden sırra kadem mi basmışlardı? Beyler karşımızda Lozan’a sandıklar dolusu belgelerle gelen İngilizler var! Bir sandıkta Musul, diğer sandıkta Adalar, diğer bir sandıkta da boğazlar meselesi vardır! Bizdeyse sadece 25-30 sayfalık bir talimat dosyası var. 
    İsmet Paşa kendi tabiriyle amatör bir diplomattır. Karşısında yer alan Curzon ise İsmet Paşa’ya nazaran kurnaz, tecrübeli usta bir diplomattır. Burada şunun altını çizeyim İsmet Paşa bir askerdir, Lord Curzon ise senelerin diplomatıdır.
    Burada altını çizmemiz gereken bir başka konu daha var; Lord Curzon isimli diplomat “Şark meselesi” denilen Türkleri Anadolu’dan ve İstanbul’dan çıkarma projeleri üzerinde çalışmasının yanında bir de Sevr antlaşmasının da mimarlarından olması münasebetiyle İsmet paşaya göre bu konularda daha tecrübelidir.
   Lozan görüşmelerinde yaşadığımız en büyük sorunlardan biri de telgraf ve istihbarat sorunudur. İsmet Paşanın çektiği telgraf hatları İngiliz istihbaratının elindedir. İngiliz istihbaratı telgraf hatlarına girerek Lozan – Ankara arasındaki haberleşmenin şifrelerini çözüyor, Curzon’a haberleşme içeriklerini aktarıyorlardı.
Pekâlâ, Lozan hezimet mi yoksa zafer mi?
    Lozan Antlaşması çerçevesinde Misak-ı Milli sınırları içerisindeki Musul, Kerkük ve Süleymaniye İngilizlere, Hatay ise Fransızlara bırakıldı. Bunun yanında 12 ada İtalyanlara, İmroz, Bozcaada ve Tavşanlı adaları dışındaki bütün Ege adaları Yunanistan’a, 1571 yılından beri bize ait olan Kıbrıs ise İngilizlere bırakıldı. Konuyla ilgili olarak Ali Naci Karacan’ın Lozan isimli kitabının 191. sayfasında bu söylediklerimin bir kısmını bulabilirsiniz.
   Daıly Telgraph’ın 27 Aralık 1923 tarihindeki haberinde “Türkiye acemi bir halı satıcısı gibiydi. Onlar kolayca isteğimizi kabul ettiler” haberi ve bu haberin karikatürünün olduğu nüshası halen Lozan’da sergilenmektedir.
  Lozan Antlaşması ile ilgili görüşü sorulan son sadrazam Tevfik Paşa demiştir ki “Yunan işgali devam etseydi, bu millet birkaç yıl daha gecikmeyle de olsa, İstiklalini yeniden kazanırdı. Ancak Lozan’da milletin bağrına öyle bir hançer saplandı ki bu hançer yüz senede zor çıkar!”
  Lozan antlaşmasının 129. Maddesi;  Çanakkale’de bir İngiliz toprağı… 
      “Türk Hükümeti'nce kullanımı bırakılacak toprak parçaları arasında, özellikle İngiliz İmparatorluğu için Anzak (Arı Burnu) bölgesindeki toprak parçaları da bulunmaktadır.” Maddenin alt metninde ise bu toprağın hiçbir askerlik ya da ticaret amacıyla kullanılmayacağı, Türk devletinin sadece denetleme hakkı olduğu, arazide bekçiler dışında asker bulunamayacağı, bekçi konutları dışında hiçbir yapının inşa edilemeyeceği, burayı ziyaret edenler için Türkiye'nin hiçbir zorluk göstermeyeceğinin de ifade edilmesi dikkat çekicidir. 
    1. Dünya savaşında Almanlar, Bulgarlar mağlup, ama tek karış toprakları gitmiyor. Biz ise galip tarafız, bizden Kıbrıs, Mısır, Suriye,  Irak, Libya, 12 Adalar, Batı Trakya, Musul gidiyor. Bunların yanında bir de Ortadoğu ve petrol yatakları İngilizlere veriliyor.
  Ayrıca Yunanlıları denize döktük, ancak masada Batı Trakya’yı Yunanlılara verdik. Hakkımız olan 190 milyar dolarlık savaş tazminatından da vazgeçtik.
   Sadece bu 129. Maddeyle sınırlı değildir Lozan’da kaybedilenler! Lozan’a giderken 12 milyon metrekare Osmanlı İmparatorluğu’ndan miras kalan toprağımız varken dönüşte elimizde sadece 783 bin kilometre kare toprağımız kalıyorsa bu sizce zafer mi yoksa hezimet midir? Burnunun dibindeki adaları, denize dökmekle övündüğün Yunan’a vermek midir başarı?  Türk heyeti içinde bulunan Yahudi Hahambaşısı Haim Nahum Efendi’nin Türk resmi danışmanı olarak görevli olduğunu ve bu haham başının 1948 yılında kurulan İsrail Devletinin kuruluşuna da önemli katkılarda bulunduğunu biliyor muydunuz? 
   Sorumuzu yeniden soralım;
 Sizce Lozan zafer mi Hezimet mi? 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR