Alperen Aydın

Alperen Aydın

Abdurrahim Karakoç Ağabeyin Ardından 

Abdurrahim Karakoç Ağabeyin Ardından 

Abdurrahim Karakoç; Türk Milletinin gönlünü fetheden yüreği güzel Anadolu insanı idi. Değerlerimizi, halimizi, gerçeklerimizi, geçmişimizi şiirlerinde ilmek ilmek dokudu ve bizlere miras bıraktı. Anadolu insanına ömrü vakfettiğince tercüman olmaya çalıştı. O yazdı kalemiyle derdi, aşkı, davayı, ızdırabı... O söyledi boynu büküklerin hâlini. Gizli sevdalarımızı Mihriban şiirinde buluşturan, memleket hasretimizi ''Anadolu Gezisi'' şiirinde gideren O'ydu.
Şöyle yazmıştı Dava Felsefem şiirinde:
Ben milletim uğruna adamışım kendimi / Bir doğrunun imanı, bin eğriyi düzeltir
Zulüm Azrail olsa, hep hakkı tutacağım / Mukaddes Davalarda ölüm bile güzeldir!
İşte böyle bir inanç, iman ve yürek adamıydı. Hiçbir devirde yazmaktan korkmamış, her gördüğü haksızlığa sesini çıkarmış bir yiğitti. Abdurrahim Karakoç, 1932 yılında 7 Nisan günü şair bir ailenin oğlu olarak Kahramanmaraş Ekinözü'nde gözlerini dünyaya açtı. Doğduğu, büyüdüğü yerin Abdurrahim Ağabeyin şiirlerine etkisi büyüktür. ''Şiirlerimi hatırladığım zaman buraları hatırlarım.'' diyerek memleketine olan sevgisini belirtir, Anadolu'da Bahar şiirinde:
'' Sen bizim dağları bilmezsin gülüm, /Hele boz dumanlar çekilsin de gör./ Her haftası bayram, her günü düğün, / Hele yaylalara çıkılsın da gör. '' demiş, memleketine olan hasretini dile getirmiştir.
Abdurrahim Ağabey farklıydı, övmeyi övülmeyi sevmez şöyle derdi: '' Nef’i günün yetkililerine 60 kadar methiye yazmıştır. Ben de bir tane övgü yoktur. Övülecek insan mı yok? Var ama yarınını bilmiyorum.''
Yüzü, bakışı, davranışları buram buram Anadolu'ydu Abdurrahim Ağabeyin. Özellikle dağları, yüksek tepeleri çok severdi. ''Benim dağlara karşı özel bir duygum, hassasiyetim var. Ben dağlara çıktığım zaman dopdolu olurum. Enginlere indiğim zaman boşalırım. Öten keklikler, sağılan güvercinler, otları, çiçekleri, akan suları. Suları dahi öyle pısırık akmaz, taştan taşa çağlayarak akar. Onun için ben dağları seviyorum.'' derdi.
Kara yağız bu adam, mensubu olduğu milletin şikâyetlerini dillendirmekten hiç çekinmedi. ''Tohdur Bey'' şiirinde insanımızın çektiği sıkıntıyı; ''Avrat yeğin sayrı, benim karnım aç,/ Keyf için gelmedik bura tohdur beğ./ Fukara harcından yaz da bir ilaç, / Olsun derdimize çare tohdur beğ.'' diyerek anlatır.
''Kıyas'' Şiirinde ise zulmün kimden gelirse gelsin, kabul edilebilir bir şey olmadığını ifade eder: Beni dinle ey kadı/ Bozuldu işin tadı/ Zulümse eğer adı/ Kenan yapsa da aynı/ Yunan yapsa da aynı
Ne dostlarımız kabul ettiğimiz derecede iyidirler, ne de düşman saydıklarımız tahmin ettiğimiz derecede kötü. Beni de böyle kabul ediniz diyerek asrımıza bir Yunus Emre hoşgörüsü bırakmıştır. Kendisine verilen ödülleri kabul etmedi. Ben büyük ödülü Rabb'imden ve halkımdan beklerim derdi. O ödülü, halkın yüreğindeki sevgiden aldığını, Ağabeyi Bahaettin Karakoç şöyle ifade ediyor: ''Kaç gezide, Abdurrahim'in kitabını şapkalarının altından çıkaran ağalar gördüm. Öyle severlerdi ki bir öküz verseler bu kitabı vermem derlerdi. Kitabın üstüne akan terleri silerek, Şair böyle olur böyle! Derlerdi.''  Bu sevginin nedenini belki Abdurrahim Ağabeyin İsyanlı Sükut şiirindeki şu dizelerden anlayabiliriz; Gitmişti makama arz-ı hâl için/ 'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını./ Bir azar yedi ki oldu o biçim../ 'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Türk Gençliğine nasihat vermekten hiç vazgeçmedi. Abdurrahim Ağabey gençlere tavsiyelerini bir röportajda şöyle dile getiriyordu:
“ Öncelikli tavsiyem… Bir: Önce Türkçe’yi güzel kullanın. İki: İllaki “Ben en uca kadar gideceğim” deyin. Siz öyle deyin, belki gidemezsiniz ama Allah’ın takdiridir. Gidemezsin ayrı mesele, zirveye çıkman lazım. Yarı yoldan döneceksen hiç lüzum yok o zaman. Bazı gençler diyor ki: Biz de yazıyoruz ancak iddialı değiliz. Ben de diyorum ki: Evladım terk edin o zaman. İddialılar gelsin. İddialı olmayan bir adam hiçbir şeye yaramaz. Mesele bu kadar basit: İddialı olacaksın.”
Ömrü boyunca bizleri düşündü, hakkı hakikati, doğruyu, dürüstlüğü, yiğitliği şiirleriyle bize öğreten Abdurrahim Karakoç Ağabeydir. Kimileri şiirlerin güzelliğine kapılıp giderken, Abdurrahim Ağabeyin şiirlerinin manasında kaybolup, yitirdiği ahlaki ve örfi değerleri bulmuştur. Hanım kardeşlerimize de tavsiyelerde bulunduğu Unutma Bacım şiirinden bir dörtlük koyalım.
Hak yolun yolcusu kalmaz arkada; / Gücünü, gönlünü ülküye ada./ Yaşamak ne kadar hakkımızsa da,/ Canımız Türklüğe kurban ha bacım.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR