Zeynep OKUMUŞ

Zeynep OKUMUŞ

Yalnızlık?

Yalnızlık?

Eğer şimdiye kadar okuduğum, izlediğim, yaşadığım şeylerden bir şey öğrenmem gerekseydi o da şu olurdu dostlarım; insan kendini bile anlamadığında yalnızlaşıyor. 

Yalnızlık iğrenç bir boşluk duygusuyla kendini dünyadan kopmuş hissetmektir. Uzayda kaybolmuş bir yığın yer yüzü toprağı olmuşuzdur. Psikologlar yalnızlığı günümüzün salgın hastalıklarından biri diye tanımlar. Sözlükteki yalnızlık, insanın çevresinde kimse olmayışıdır. İşte bana göre de yalnızlık; kendini bile anlayamadığın o korkunç zaman dilimidir. 

İnsan önce okuduğu kitapları, gördüğü olayları, yazıları, herhangi bir düşünce belirten herhangi bir şeyi anlayamaz. İç dünyasında o düşünce ile kavga eder. Sonra etrafındaki insanları anlamamaya başlar. Onlarla da kavga eder, bilinçli olmasa bile incitir, sinirlenir. Kendisinin onları anlayamadığı gerçeğini silip onların kendisini anlayamadığını yazar bilinç altına. Teker teker gidişleri gözüne gelmez. Bir şeyleri yıkmanın farkındalığı yoktur. Yalnız kalıyordur. Yavaş yavaş insan oğlunun ürettiği eşyalı da anlamamaya başlar. Bunda ruhunu kaplayan sinir dalgasının rolü büyüktür. “bu bina niye burada?”, “bu aletin amacı  ne?” , “bu deli saçmasını kim üretmiş?”, “bu anlamsız cümleyi kim yazmış?”… Kendi kendine kavga edişi aslında bir yardım çağrısıdır. Sona yaklaşıyordur. Hayvanları ve doğayı bile anlayamadığı zaman geldiğinde geri dönüş yoktur. Artık o kadar kimsesizdir ki bir kedinin miyavlaması bile kulaklarını tırmalıyor, şairlerin mısralarını zarifçe dokundurduğu kuş cıvıltıları midesini bulandırıyordur. Ve tren durur. Bilinç açılır. Camı ve kapısı olmayan bir odada, karanlık bir kutuda başını elleri arasına alıp yere yığılmış biri vardır. Uzayı keşfetmek isterken beyninin en ücra köşesinde kaybolmuş bir beden… Yavaş yavaş kaybolduğunu anladığı zaman kendine dört duvar örmüş ve korkusunu hapsetmeye çalışmıştır. Kendini, şimdiye kadar yaptığı ve hissettiği her şeyi sorgulamaya başlar. İşte o zaman bilinç altındaki “kimse beni anlamıyor” yazısının üstündeki sonradan eklenmiş harfler kalkar. Hiç kimseyi anlayamayanın o olduğu beyninin kendini sakladığı bölgesinde şimşekler çaktırır. Başından beri aslında hiçbir şey anlamamış veya yanlış anlamıştır. “niye böyle yaptım?” , “niye hala bunu yapmaya devam ediyorum?” düşünceleri bedeninde depremlere yol açarken o asıl yalnızlığı tadıyordur. Kendini anlayamıyordur. 

Sözlükçe yalnızlık geçicidir. İnsan sosyal bir varlıktır ve hayatının her yerinde o farkında olmasa bile diğer insanlarla iletişim halinde olmak zorundadır. Kimsesiz olmakla yalnız olmak aynı şey değildir. Fakat bahsettiğimiz yalnızlık… işte bu psikolojide hastalık olarak tanımlanan yalnızlıktır. Zehirlidir. Yavaş yavaş hayatınıza zehrini akıtır ve düşüncelerinizi felç eder. Takılı kalırsınız. Uyuşursunuz. Geri dönüşü zordur. O kapalı kutudan çıkıp geri bile dönseniz artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. 

Size söylüyorum, dinleyin beni. Kelimelerde kaybolmak gibi değildir yalnızlık. Aksine kelimelerde kendinizi bulursunuz. Yalnızlıktan kendinizi korumanız gerekir. Kimse yalnızlığı hak etmez. İnsanın bilinç altı görüp görebileceğiniz en korkunç yerdir dostlarım. Bir de orda tıkılıp kaldığınızı düşünün. Eğer karanlık yerlere gitmek istiyorsanız, lütfen belinize bir ip bağlayın ve yanınızda uzun ömürlü bir fener taşıyın. Aydınlatmaya gittiğiniz yerlerde karanlığa gömülmeyin ve asla kendinizle tartışmayın. Bu vakit kaybıdır. “neden” ve “niye” soruları karanlıkta kaybolmuşken kendinize sormanız gereken sorular değildir. O noktada onun için geç kalmış olursunuz. Eğer bir şeyden rahatsızlık duyuyorsanız gidin ve onu düzeltin. Hala nefes alan varlıklar için bilin ki mükemmellik insanoğlunun imkansızıdır. İnsan hataların ete kemiğe bürünmüş halidir. 

Bitirmeden önce şunu söylemek sterim ki; bu bilimsel bir makale falan değil dostlarım. Burada kesin ve değiştirilemez kanunlar yok. Ve ben sizi yalnızlıktan kurtaracak yegane varlık değilim. Hele ki bilinci açık bir şekilde kendi yalnızlığına sürüklenen biriyken…

Dileğim o dur ki, siz hep aydınlık kalın dostlarım. 
.
.
.
.
“Şimdi yalnızlık kelimesinin ne anlama geldiğini biliyorum. Her geçen gün kendime daha çok ihtiyaç duyuyorum. “

-    Jean Louis Fournier , Kuzeyli Annem
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR