Ali İLKBAHAR

Ali İLKBAHAR

Demokrasi yokuşu

Demokrasi yokuşu

33 yıl bir karış toprağını vermeyen Ulu Hakan Abdulhamit Han’ın her hamlesine, açtığı okullara, tren yolu çalışmalarına, sayısız eserlerine vs. insanlığın gönlünü alan Abdulhamit Han’ı dünyanın değişik ülkelerinden emperyalistlerin temsilcileri ile yerli gönüllü işbirlikçileri ile yıkmak için her yolu denemişlerdir.

O gün Osmanlı’yı parçalamak için kurulan yabancılarla birlikte yerli gönüllüler yıkılışın hızlanması için ihanet değirmenine su taşımışlardır. Abdulhamit Han’ın yıkılışını isteyen hatta yardım edenler arasında hiç beklemediğimiz şair, yazar, ilim adamları sonra da çok pişman olmuşlardır. Ama iş işten geçmiştir. Büyük Osmanlı’yı Çanakkale’de yok etmek için büyük kahramanlarımız gazilerimiz, şehitlerimizin dünyaya ders verdikleri destan ve kahramanlıktan sonra düşman yaralılarını alarak, ölülerini bırakarak bütün gemilerine baka baka geri gitmişledir.

Bir karış toprağını vermeyen vatan sevdalısı Çanakkale kahramanları, büyük devlet adamı zanaatkar, Abdulhamid Han yıkıldıktan sonra milyonlarca metrekare büyük imparatorluğun her bir yerinde isyanlar başlamıştır.

Dün Çanakkale önlerinde mağlup olup geri giden dünyanın en büyük organize edilen orduları mağlup olmuştur. Aynı devletlerin emperyalist ülkelerin orduları hiç direniş görmeden Osmanlı topraklarını, şehirlerini işgal etmiştir. O gün bir kısım vatanseverler, alimler, yazarlar ve şairlerin desteği ile koskoca Osmanlı’nın, İslam’ın gözbebeği imparatorluk parçalanırken gözyaşları ile Anadolu’da milli mücadeleyi başlatan önder kahramanlarımızla birlikte idiler. 

Yeni kurulan Cumhuriyetimiz dualarla Hacıbayram’da başlamıştır. Milyonlarca toprağını, vatanını kaybeden dünyanın her köşesinde şehitlerimizi, eserlerimizi, camilerimizi, vakıf eserlerimiz bırakılmıştır, yıkılmıştır. 

Yorgun aç yiyecek giyecek yok yoksulluğa rağmen Anadolu’da başlayan milli mücadeleye ya gazi ya şehit olurum diyerek Anadoluyu dolaşmaya cepheden cepheye vatanım diye canım bu vatana feda olsun diye kahramanlıklar göstermiştir. Cumhuriyetimiz kurulmuştur. 

Daha sonra devrimler adı altında başta harf devrimi yaptılar. O zamana kadar dilimiz aynen kalsa bu devrim yine yapılsaydı buluşlarımız, kültürümüz kalırdı. Hatta üçüncü dil devrimleri yapılabilirdi. Ama köklerimizle ve dünya ile bağlantılarımız yükselişimiz daha fazla ve hızlı olurdu. Belki bazı sıkıntılar olmaz başarılar daha fazla olurdu.
Aydın- halk uyuşmazlığı çatışmanın belki temelleri atıldı. Avrupalılaşmak sevdası azınlıkların daha kolay ve hızlı geçişini sağladığı halde Türk Müslüman gazi ve vatanseverlere uygulanmasında çok fazla alim, ulemaların değersizleştirilmesine sebep oldu. Aralarımıza bir ayrımcılık tohumları atıldı. Avrupalı olma gayretleri yaprak dökümüne sebep oldu. İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif ERSOY’un yazdığı İstiklal Marşımız tekrar tekrar ayakta okunmuş alkışlar ve sevinç gözyaşları arasında kabul edilmiştir. Okuduğumuz zaman tüylerimizi diken diken eden vatan aşığı Milli Mücadele’nin kahramanlarından doğru yürüyen, canını fedaya hazırlayan Mehmet Akif ERSOY yüreği kan ağlaya ağlaya Mısır’a gidiyor. Daha sonraki yıllarda iki belediye zabıtası tarafından İstanbul Fatih Camii’ne cenazesi kimsesizlerin getirildiği gibi getirilmiştir.

Ne zaman ne oluyoruz dediğimizde Bağımsız Türkiye istendiğinde Sayın Menderes idam ediliyor. Bağımsız Türkiye istediğinde Sayın Bülent Ecevit hasta oluyor ve kaybediyoruz. Bir dolar cebinde yakalandığında, cebinde bir yabancı sigara yakalandığında yargılanan aziz milletimizi bunlardan kurtardı. Halkın ufkunu açıp bağımsız Türkiye diye her alanda olmalıyız diye Türkiye sevdalısı Turgut Özal öldü.

Ne oluyor anlayamıyoruz dendiğinde darbelerle aziz milletimiz susturuluyor. Ya da şiir okudu diye zindana atılmıştır. İlerici – gerici, sağcı – solcu, komünist – faşist, aydın – yobaz gibi vs. her fırsatta halkımız suçlanıyor. Köşeye sıkıştırılmak isteniyordu.

O kadar oyunlar oynandı ki travmalar arasında var olma mücadelesi ile geldik bugünlere.
Z kuşağına kimse bir şey söylemesin. Onu yetiştirenler travmalar, fırtınalar, öteleme, ayrıştırmalar arasında ayakta kalma, yok olmama gibi çırpınırken bugünlere gelindi. Geriye doğru incelendiğinde Z kuşağı dediğimiz evlatlarımız güzel günlerin müjdecileri ve kurucuları yolundadır. Geriye gitmeden bütün güzel günlerin mimarları emin adımlarla ilimle, teknikle, sanatla, insanlıkla gönülleri fethede ede güzel günler geliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR