Samet CAN

Samet CAN

Doğu Türkistan’da neler oluyor?

Doğu Türkistan’da neler oluyor?

Afganistan ve özellikle Suriye iç savaşında daha önce adı çok fazla duyulmamış olan bir örgüt adını duyurmaya ve ses getiren saldırılar yapmaya başladı. Çoğunluğu Uygurlardan oluşan bu örgütün üyeleri arasında sadece erkekler değil aynı zamanda kadınlar ve çocuklar da vardı. Türkistan İslam Partisi adındaki bu örgüt özellikle bütün Dünya’nın yakından ilgilendiği ve büyük güçlerin bilek güreşine tutuştuğu Suriye sahasında faaliyetlerde bulundular. Türkistan İslam Partisi, İdlip başta olmak üzere Irak ve Suriye’nin bazı bölgelerinde hala etkin.

Uygurların sistematik olarak baskıya ve asimilasyon politikalarına maruz kaldığı bir ortamda böyle bir örgütün doğmuş olması ve Çin işgali altındaki Doğu Türkistan’dan başka bir ülkeye gitmenin çok zor olduğu hatta bir Uygur’un ailesiyle birlikte aynı anda başka bir ülkeye gitmesinin neredeyse imkânsız olduğu bir ortamda böyle bir örgütün Musul, İdlip gibi binlerce kilometre uzaklıktaki bölgelere ulaşabilip buralarda örgütlenebilmesi kafalarda doğal olarak soru işaretleri bırakıyor.

Çin, radikal olduğunu bildiği Uygur Türklerinin örgütlenmelerine ve ülkeden kaçmalarına göz yumdu hatta el altından destekledi. Çin böyle bir örgütün kurulmasına adeta öncülük ederek El Kaide gibi bütün Dünya tarafından terörist olarak kabul edilen bir örgüte monte etti. Bu örgütün Suriye ve Irak gibi uluslararası aktörlerin baş rol oynadığı bir coğrafyaya yollanması ise elbette tesadüf değil. Çin, Türkistan İslam Partisi’ni el altından bu bölgeye sevk ederek uluslararası arenada Uygurları Selefi terör örgütlerine yakınmış gibi göstererek “potansiyel terörist” olarak gösterdiği Uygurlara karşı yürüttüğü asimilasyon politikalarına kılıf bulmuş oldu. Türkistan İslam Partisi adındaki Selefi terör örgütünün Suriye ve Irak’ta etkin olmasıyla eş zamanlı olarak Çin, Doğu Türkistan’da toplama kampları kurdu ve Uygurları “teröre destek verme(!)” suçlamasıyla bu kamplarda esir etmeye başladı.

Çin İstanbul Başkonsolosu’nun toplama kamplarındaki Uygurların beyinlerinin hastalıklı olduğunu ve onların tedavi edildiğini söylemesini bu yönden değerlendirmek gerekir. Hastalıklı olan Uygurlar değil onları asimile etmeye çalışan soykırımcı Çin’dir. Soydaşlarımızın kanına, gözyaşına rağmen Türkiye’yle Çin’in iyi ilişkiler içinde olması imkansızdır. Alçakça bir açıklama yapan Çin Başkonsolosu derhal ülkesine postalanmalı ve Çin’in soykırım ve asimilasyon politikalarına karşı daha dik bir duruş sergilenmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR