Hüseyin Taklacı

Hüseyin Taklacı

İSLAMI DOĞRU ANLATMAK

İSLAMI DOĞRU ANLATMAK

 

Bizim inancımıza göre her insan Müslüman doğar, fakat zaman içinde ailevi, kültürel, toplumsal nedenlerle, farklı inanışlara yönelebilirler. Fakat insan doğruyu araştırıp bulmakla mükelleftir. Toplumlar büyüyüp, bilgiler çoğaldıkça, insan zekası doğru bilgiyi bulmakta zorluk yaşayabilir. Bu nedenle konusunda uzmanlaşmış bireyler meydana gelmiş, zamanla ilmi konularda hüküm verecek görevliler, kurumlar belirlenmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı’da Müslüman vatandaşlarımızın dini ihtiyaçlarını gidermek, dini konularda toplumu uyarmak için kurulmuştur.  Bilgi çöplüğü haline gelmiş şu dünyada, İslami konularda doğru bilgi ve yanlış bilgiyi ayırt edebilmemiz için bu tür konusunda uzmanlaşmış ve doğru bilgiyi sunduğuna güvenebileceğimiz bir kuruma ihtiyacın olduğu kaçınılmaz bir gerçektir.

Bilindiği üzere ülkemiz sıkıntılı günler geçiriyor, 15 Temmuz olaylarını neden yaşadık, bunu çok iyi anlayıp idrak etmek lazım. Fetö terör örgütünü iyi işlemek lazım. Bunu en iyi anlatacak kurumların başında tabi ki Diyanet İşleri Başkanlığı geliyor.

Peki, Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanununun, 1-1. Maddesine göre; Yasal Görevi –“ İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek” olan bu kurum, sizce üzerine düşen vazifeyi yıllardır hakkı ile icra etti mi?  Peki Diyanet işleri başkanlığı din konusunda toplumu uyarma görevini tam anlamı ile yaptı ise, Bu yapılanmanın dini değerlere sığınan bir terör örgütü olduğunu neden araştırıp topluma sunmadı? Bu yapılanmanın İslam ile alakası olmadığını şimdi ayan beyan kanıtları ile topluma sunarken, 15 Temmuz öncesi bu ayan ve beyan kanıtlar ortada değimliydi?

Diyanet işleri şimdi; zekat şu şekilde verilir, fitre bu şekilde verilir diye,  Zekatın nasıl ve kimlere verilmesi gerektiğini anlatıyor. Şimdilerde Cuma Hutbesinde tekrar; “Allah iyiliği güzelliği, akrabalara bakmayı, kötülüğü, fenalığı, azgınlığı yasaklar”, (Nahl 90.) ayeti kerimesi okunuyor. Bir ara öyle bir duruma gelindi ki bu ayeti kerimenin içinden  “akraba”  kelimesini kaldırıldı veya tefsiri farklı biçimde yapıldı, şimdi aklımıza gelen ilk soru şu; acaba bu değişiklik bazı grupların zekât ve fitre toplamalarını kolaylaştırmak için mi yapıldı? Zekât hakkı ilk akrabanın olduğunda bazı gruplar zekât toplamada sıkıntımı yaşıyorlardı?

11 Kasım Cuma günü "Lâ ilâhe illallah Muhammed un Resûlullah” kelime-i tevhid inin birbirinden ayrılmaması gerektiği söylendi, bizde bunu tasdik ettik,  çünkü kelime-i tevhid büyük bir kelimedir, Ayrılmaz bir bütündür,  fakat Dinler arası diyalog mevzuları ortalarda dolaşırken, “gelin Lâ ilâhe illallah” kelimesinde birleşelim diyenlere Diyanet İşleri, bu milletin aydınlatıcısı olarak neden çıkıp bir açıklamada bulunmadı?

Diyanetin görevi İslam konusunda toplumu aydınlatmaktı, ne yazık ki yeterince aydınlatamamıştır. Bildikleri doğruları insanlarla paylaşmakta sıkıntı yaşamışlardır. Şu anda görünen durum vaziyet budur. Fakat bu kuruma olan saygımız ve inancımız tükenmiş değildir, bundan sonraki dönemlerde aynı hataların yapılmayacağını ümit ediyor, bu kuruma sahip çıkmanın her Müslüman vatandaşın görevi olduğunu düşünüyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR