Salih Cenap Baydar

Salih Cenap Baydar

Ölü Ozanlar Derneğinde Problem Var!

Ölü Ozanlar Derneğinde Problem Var!

 

 

1989 yapımı “Ölü Ozanlar Derneği” filmi, 2015 yılında intihar eden ünlü oyuncu Robin Williams ile ilk tanıştığım filmdi. Talebelerini etkileyen, bilgi ve birikimiyle kendisine hayran edip onları avucunun içine alan hoca teması pek çok filmde işlenmiştir. Nedense bu tür filmlerin kötü çekilmiş olanları bile izleyiciye derinden tesir eder. Şöyle talebesi olup peşine düşülebilecek sağlam bir hoca bulamayışımızın da bunda etkisi var mıdır diye düşünmeden edemiyor insan!

Williams'ın bu çok meşhur filmi ile ilgili notlarımı paylaşmak istiyorum.

Robin Williams’ın böylesi bir hocayı başarıyla oynadığı bir film olan “Ölü Ozanlar Derneği” 1958 yılında, Wellton isimli kurgusal bir okulda geçiyor. O sene okulda öğretmenliğe başlayan John Keating isimli edebiyat hocası aslında öğretmenlik yaptığı okulun eski mezunlarından. Wellton isimli bu lise aslında sarmaşık ligi (Ivy Leaguge) denilen, ABD’nin kuzeydoğusundaki sekiz vakıf üniversitesinin oluşturduğu birlik okullarına öğrenci yetiştirmekle övünen bir lise. Aslında bir spor ligi olarak kurulmuşolan “Sarmaşık Ligi” artık bugün, akademik mükemmellik, zor öğrenci alma ve elitizm ile bağdaştırılmakta. Bu lige dahil olan okullardan birkaçını sayarsak zaten hemen bir fikir uyanacaktır: Harward, Princeton, Pensilvanya ve Yale...

Kalvinistler

Okulda dini temellere oturtulduğu sıkça vurgulanan bir disiplin söz konusu. Orta-üst sınıftan aileler, ciddi maddi zahmetlere girerek, yukarıda bahsedilen üniversitelere gidip mühendis, doktor, avukat olarak mezun olsunlar diye çocuklarını Wellton lisesine gönderiyorlar. Burada öğrencilerin ailelerinden tevarüs etmeleri beklenen bir Kalvinist adanmışlık söz konusu. Vikipedia’da yardım alarak Kalvinizm ya da Kalvenizm hakkında bir not düşelim:

Protestanlık'ta Kalvenizm mezhebine göre dürüstlük ve çalışkanlık birinci sırada yer alır. Calvin'e göre çalışkan, dürüst olan, dünya nimetlerinden uzak durarak ibadet edenler rahipler kadar Tanrı'nın selametine hak kazanmış, küçük seçilmişler grubunun üyeleriydi. Günah olansa lüks yaşam, süslü elbiseler ve mücevher kullanmak; dans etmek, sarhoş olmak ve tembellikti.”

Batı medeniyetini bugün bulunduğu bilimsel, teknolojik üstünlük noktasına getiren önemli anlayışlardan biri sayılan bu anlayışın filmde derinden eleştirildiğini görüyoruz. Öğrenciler okulun Wellton olan ismini bir harf değişikliğiyle İngilizce hell:cehennem kelimesine gönderme yaparak Hellton olarak telaffuz ediyorlar. Bu aslında okuldan ve benimsenen usullerden ne derece nefret ettiklerini gösteriyor. Tabi bu görüş tüm öğrencilerce paylaşılmıyor. Kalvinist ideallere inanan, kendisi için tasarlanan geleceği elde etmek için gayret eden çok öğrenci de var.


 

 

Gassal Elinde Meyyit

İlk edebiyat dersinde öğretmen John Keating klasik bir giriş yapıyor ama hemen sonra o klasik anlayışı tamamen değersiz bulduğunu belirtince öğrenciler ciddi bir gayretle aldıkları notları karalayıveriyorlar. Eskiler talebenin hocası karşısındaki vaziyetini tarif ederken “gassal elinde meyyit” deyimini kullanırlarmış. Gassal, gusleden, ölüyü yıkayan kişiye deniyor. Meyyit de ölü. Bir ölü beden, onu yıkayan kişinin elinde nasıl tepkisizi nasıl itirazsızsa ideal talebe de ideal hocanın elinde öylesine itaatkâr olur denilir. İşte Keating’in de karşısında böyle bir sınıf bulunuyor. O noktadan itibaren de Keating öğrencilerinin kafalarına yeni fikir tohumları atmaya başlıyor. İlk iş olarak onlara, şiir hakkında beğenmediği kanaatler öne süren kitap sayfalarını yırtmalarını söylüyor.


Kitap Sayfası Yırtmak

Benimsedikleri “kutsal doktrini” simgeleyen ders kitaplarından sayfa yırtmak öğrenciler için hiç de kolay bir şey değil. Zira bunu onlara salık veren kişi yine şartsız itaatle teslim oldukları müessesenin “hocası”. Aslında bu çatışmayla Bay Keating ilk anda “surda bir gedik” açmış, müesses nizamın şiddetle sorgulanabilmesine ilk defa imkan sağlamış oluyor.

Böylesine şiddetle eleştirilen görüş bir şiiri kıymetlendirmekle ilgili. Okudukları kitabın yazarı bir şiirin kıymetini anlamak için iki temel soruya cevap aranması gerektiğini söylüyor. İlki şiirin anlatmak istediği meselenin ne kadar ustalıkla işlenmiş olduğu, ikincisi bu meselenin ne kadar önemli olduğu. Filme Keating öğrencilerine, şiirin böyle matematiksel yaklaşımlarla değerlendirilemeyeceğini anlatmak istiyor. 

Filmle ilgili notlarımı aktarmaya devam edeceğim.

Twitter: @salihcenap

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR