Peygamber Efendimizin Medine’ye gelişi ve İslam toplumunun temelleri

Peygamber Efendimizin Medine’ye gelişi ve İslam toplumunun temelleri

Hz. Muhammed’in Medine’ye hicretiyle birlikte İslam toplumunun manevi ve sosyal yapısı şekillenmeye başladı. Onun gelişi coşkuyla karşılandı, Mescid-i Nebevi inşa edildi, Suffe ehli ortaya çıktı ve muhacirlerle ensar arasında kardeşlik bağı kuruldu.

Hz. Peygamber, hicret yolculuğunun ardından Küba’da Cuma namazını kıldıktan sonra Medine’ye doğru yola çıktı. Medineliler O’nu büyük bir sevinçle karşıladı; sokaklar sevgiyle dolup taştı, çocuklar ilahiler söyledi, herkes O’nu evinde misafir etmek için yarıştı. Devesinin çöktüğü araziye Mescid-i Nebevi’nin temelleri atıldı. Bu arsa ücretle alınarak inşaata başlandı. Caminin hemen yanında ise barınacak yeri olmayan yoksul Müslümanlar için Suffe adı verilen gölgelik oluşturuldu. Ayrıca, Hz. Peygamber’in öncülüğünde Medine’deki yerli Müslümanlarla Mekke’den gelen muhacirler arasında kardeşlik bağı kurularak İslam toplumunun ilk sosyal dayanışma modeli hayata geçirildi.

HZ PEYGAMBERİN MEDİNEDE KARŞILANIŞI

Hz Peygamber Küba’da Cuma namazını kıldıktan sonra Medine’ye hareket etti. yolun iki tarafı sevgili peygamberlerini karşılamak için sıralanmış halka dolu idi. Medineliler adeta bir bayram havası içindeydiler. O büyük misafiri, şanına layık şekilde karşılıyorlardı. Peygamberimiz geçerken sağdan soldan buyurun ya resulallah diyorlardı. Minimini masum yavrular rasulullahı öven şiirler okuyorlardı. Herkes bu mübarek misafiri evinde ağırlamak istiyordu. Devesinin yularından tutup buyurun rasulullah diyorlardı. Medinede bayram havası esiyor herkes çok mutluydu. Onu evinde ağırlamak büyük bir onurdu, ancak sevgili peygamberimiz Deveyi kendi haline bırakınız diyordu. Deve önce Neccaroğullarından iki yetime ait bir arsaya çöküp “hemen kalktı. İkinci defa olarak Hz Halid Ebu Eyyub Ensar ‘in evinin yanına çöktü. Hz Peygamber onun misafiri oldu. Peygamberimizin eşyalarını da alarak evine götürdü ve kendisine mescidin yanındaki odaların inşası bitene kadar yedi ay boyunca misafir etti. Hicret hem İslam tarihinin hem de dünya tarihinin en önemli olaylarından biridir. Bu olaylarla ilgili olarak Müslümanların fedakârlığına dair çok güzel örnek davranışlar bulmak mümkündür.

MESCİDİN İNŞA EDİLMESİ

Hz Peygamber’in devesinin çöktüğü alana bir Mescid inşa etmeye karar verdi. Medinelilerin hurma kuruttuğu bu arsayı satın almak istediğinde sahipleri, karşılıksız olarak vermek istediler Ancak Hz Peygamber bunu kabul etmedi. Arsanın değeri olan on dinarı Hz Ebu Bekir ödedi. İnşaata arsanın tesviyesi ile başlandı. Burda bulunan hurma ağaçlar kesildi, mezarlar başka yere nakledildi, tümsekler düzeltildi. Mescid’in yapımında başta Hz Peygamber olmak üzere Muhacir ve Ensar devamlı olarak çaliştılar. Başlangıçta kıblesi Kudüs’e doğru olan Mescid’i Nebevi ‘nin üç kapısı vardı. Birinci kapı güneyde, bugünkü kıble duvarında bulunuyordu. Mescid ‘i Nebevi’nin inşası tamamlandıktan sonra Peygamberimiz, geçici olarak yerleştiği Ebu Eyyüb in evinden ayrılarak mescid’in hemen bitişiğine aile mensupları için yapılan odalara taşındı, Mescidi Nebevi her şeyden önce bir ibadet mahali idi. Cuma namazı ve beş vakit namazı cemaatle kılmak için Müslümanların toplandığı ve topluca ibadet ettiği mekândı. Beş vakit namaz her yerde kılınabilir. Ancak Hz Peygamber, camaatle kılınan namazın daha fazla sevap kazanacağını bildirmiştir.

ASHABI SUFFA

Suffe Mescid’i Nebevi’nin bitişiğinde üzeri hurma dallarıyla örtülü, fakir kimsesiz ve barınacak yeri olmayan Müslümanlar için yapılmış gölgelikti. Burada kalanlara suffe ehli, Suffe Ashabı denilirdi. Suffe ehli kimsesiz Muhacirler, bekarlar, Arap kabilelerinden Müslüman olup Medine’ye göç edenler ile ilim tahsil etmek isteyen sahabelerden oluşuyordu. Bunlar genellikle yoksul kimselerdi. Hz Peygamber zengin Müslümanları suffe ehline yardım etmeye davet ederdi. Ensar hurma salkımlarını getirerek Mescidi Nebevi’ye bırakırdı. Suffe’de Hz Peygamber’in dışında okuma yazma ve Kur’an öğretmek üzere öğretmenlerde görev yapıyordu. Kur’an ayetlerini aralarında müzakere ederler ve geceleri ilim tahsili ile meşgul olurlardı. Bu sebeple bunlardan yetmiş kişiye kura adı verilmiştir.Hz Peygamber Medine dışına irşad ve İslami anlatmak için bir kimse veya ekip göndereceği zaman Suffe Ashabı arasından seçerdi. Hz Peygamberin yanında bulunduklarından Kur’an ve Hadis dinler, öğrenirlerdi. Burası adeta ilim yuvası idi. Ashabın zenginleri bunları gözetirler, yardım ederlerdi.

MUHACİR VE ENSAR KARDEŞLİĞİ

İslam toplumunun arasındaki teşkilatlanmanın en önemli unsurlarından biriside ensar ve muhacir arasında özel kardeşlik sistemi kurulmasıdır. Hz Peygamber İslam’ı ilk tebliğ etmeye başladığından itibaren bu dine girenleri hangi ırk, kabile ve ülkeden olursa olsun eşit kabul etmiş ve kabile kardeşliğinin yerine İslam kardeşliğini getirmiştir. O,bir yandan insanlara Allah’ın varlığını ve birliğini anlatırken, diğer yandan bu inanç etrafında toplananları din kardeşliğinde birleştirip kaynaştırıyordu. Mekke’den göç ederek Medine’ye yerleşen Müslümanlara ”Muhacir” Mekke’de yerli halk bunlara dışarıdan gelenlere her türlü yardımı yaptıklarından, onlara’da Ensar denir. Medineliler, yerlerini, yurtlarını bırakarak gelen muhacirlere kardeş elini uzatmışlar mallarına bile ortak yapmışlardır. Bu kardeşleştirme hadisesini Müslümanlar kısa sürede özümsediler. Öyle ki, bir Müslüman, putperest kabiledaşıyla ve akrabasıyla ilişkisini kesip, aralarında kan bağı bulunmayan, başka bir kabile veya ülkeye mensup olan bir Müslümanlar maddi manevi dayanışma işine giriyordu. Hz Peygamber, Muhacirlerden her birini, Ensar’dan bir kişiye kardeş tayin etti. Bu kardeşlik kan ve neseb kardeşliğinden daha kuvvetli oldu. Tarih bu kadar birbirine candan kaynaşan insanlar görmemiştir.

 Yazar
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.