MUSTAFA BURAK DOĞAN

MUSTAFA BURAK DOĞAN

Rachel Corrie: Adanmışlık

Rachel Corrie: Adanmışlık

Bir düşünelim; 80’lerin başında Amerika’da doğmuş ortalama bir ailenin çocuğusunuz, henüz 10 yaşınızdasınız.

Dünyanın geri kalanından refah olarak bir değil on adım ileridesiniz. Temel ihtiyaçlarınızı rahatça karşılayabiliyorsunuz, en müreffeh sınıflarda ders görüp geleceğinize dair herhangi bir kaygı taşımıyorsunuz. Muhtemelen bir eviniz var ve bahçesinde oyun oynuyorsunuz. Hayat size hiçbir kötü yüzünü göstermemiş. Sizin geleceğe dair, insanlığa dair bir derdiniz olur muydu? Yada hazmedemediğiniz bir durum… Zulüm altındaki herhangi bir milleti kendi ailenizden görüp derdini dertlenir miydiniz mesela? Bu sorunun cevabı insanlığın yüzde 99’unda ‘hayır’ dır. Rahatımıza rahatlık katarız, her günümüzü eğlence ve şamata ile geçiririz Amerikalı bir çocuğuz neticede. Ama aynı soruya cevabı ‘evet’ olan hatta bu uğurda ileride canından geçecek olan birisi vardı…

Rachel Corrie henüz on yaşındayken kırklarındaymışçasına bir olgunlukla ‘dünya çocuklarının durumu’ adlı konferansta zulüm bizdense ben bizden değilim şiarını takınmış olarak bütün dünyaya meydan okuyordu adeta.

Daha o yaşta bir çocuğun hem farkında olup hem de farkındalık oluşturma çabası,  yazının başında belirttiğim gibi insanlığın yüzde 99’unun sahip olamayacağı bir meziyet. Konuşmasında şunları haykırıyor: “Ben diğer çocuklar için buradayım. Buradayım çünkü önemsiyorum. Buradayım çünkü her yerde çocuklar ıstırap çekiyor. Buradayım çünkü 40 bin insan her gün açlıktan ölüyor. Buradayım çünkü o insanların çoğu çocuklar. Anlamalıyız ki, bu ölümler önlenebilir! Anlamalıyız ki, üçüncü dünya ülkelerindeki insanlar da tıpkı bizim gibi düşünür, endişelenir, güler ve ağlar. Anlamalıyız ki, onlar bizim rüyalarımızı görüyor, biz de onların rüyalarını! Anlamalıyız ki, onlar biziz, biz de onlar! Rüyam, 2000 yılına kadar açlığı bitirebilmek! Rüyam, fakirlere bir şans verebilmek! Rüyam, her gün ölen kırk bin insanı kurtarabilmek! Rüyam gerçekleşebilir ve gerçekleşecek. Eğer hepimiz geleceğe bakıp oradaki parlayan ışığı görebilirsek gerçekleşecek. Eğer açlığı görmezlikten gelirsek o ışık sönecek. Eğer hepimiz yardımlaşır ve beraber çalışırsak o ışık büyüyecek ve özgürce parlayacak.”

Verilere göre, milenyum başından 2004’e kadar orada 1.700 kadar ev yıkılmış, yaklaşık 17.000 Filistinli evsiz kalmıştı. Ocak 2003’te her şeyini geride bırakıp Filistin için canlı siper olmaya gitti. İki ay kadar Gazze’nin havasını soludu, suyunu içti ve gecelerini mazlum halk için mermilerin altında geçirdi. 16 mart 2003 günü yine Filistinlilerin evleri yıkılıyordu. Zalim israilliler, buldozerler ile acımadan evleri dümdüz edip üzerinden geçiyorlardı. Rachel Corrie ’de oradaydı. Bir israil buldozeri kasıtlı olarak yönünü o’na doğru çevirdi ve yürek dağlayan bir ölüme sebebiyet verdi. Evini, ailesini, hayatının geri kalanını ardında bırakıp Filistin için canlı siper olmaya gelmiş ve korkusuzca sonunun ölüm olacağını bile bile siper olmuştu da. 

Onun adına endişelenen, belki korkudan tırnaklarını yiyen annesine yazdığı mektupta diyordu ki; “ben olmam gereken yerdeyim. Filistin'den dönersem uykumda kâbuslar göreceğimi, burada olmadığım için suçluluk duygularıyla kıvranacağımı biliyorum. Buraya gelmek hayatım boyunca yaptığım en güzel şeylerden biri oldu.”

Corrie, Filistin davasının sembol isimlerindendir. Unutulmaması gerektiğini düşündüğüm için, Kudüs’te yoğun olmak üzere ülkenin genelinde yeniden cereyan eden zulümler hasebiyle kendisini anmak istedim. Hak Teala bir an önce Aksa üzerinde özgürlük bayrağı dalgalandırmayı nasip etsin. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR