Ali İLKBAHAR

Ali İLKBAHAR

Şehir Hastaneleri

Şehir Hastaneleri

Etlik Şehir Hastanesi'ndeyim. İlk girişten sonra çok büyük bir alana yerleştirilmiş hastaneler. Hastanelerin içindeki caddelerde dolmuşlar, otobüsler durakları dolaşarak hangi hastanede inecekse oradaki durakta iniliyor. Aynı zamanda hastanede işi bitenler de gidiyor.

Bunun yanında her hastanenin kendi otoparkı yeteri kadar var. Buna ilaveten de ortak meydan otoparklar da var. O kadar büyük alanlar (otoparklar) bırakılmış ki arabalar akın akın geliyor. Değnekçi yok, çizerler vesaire gibi bir endişe yok. Her taraf pırıl pırıl.

Araba seli parkları doldururken, insanlar akın akın hastanelere gidiyor. İlk gördüğümde bu kadar insan nereye sığar diye endişelendim. Devasa büyük hastanelerden birine giriyorum. Çok ferah ve bu kadar insan nereye gitti diye şaştım. Girişte görevliler herkese yardım ediyorlar. Girişten itibaren 5 yıldızlı otel konforunda tertemiz koridorlar, muayene edilecek polikliniklerin önleri vesaire insanlarla dolu ama herkese koltuk var, herkese yer var. O kadar konforlu, ferah ve yeteri kadar. Havalandırma, temizlik mükemmel, yetkililer ve çalışanlar ilgili, gerekenler hemen yapılıyor.

Her kattaki koridorlarda yeteri kadar oturma yerleri var. İhtiyaçlar için kantinler kaliteli, temiz. Dev hastane içinde yer yer insanlar gideceği yere yönlendiren insanlar var.

Hastayı, insanı insan yerine koyup kırmadan onuruyla oynamadan yönlendirmeler yardımlar insanı rahatlatıyor. Geren, hastayı üzen, hastayı bunaltan ortamdan ise şifa yeri diye bir nefes alan şehir hastaneleri.

Bu hizmetleri gördüğümde yıllar önce emekli sandığı mensubu, sigortalı mensubu diye ayrılarak sigortalı insanların ikinci sınıf muamelesi yapılması. İkinci sınıf insan yerine konulması, boynumuzu büküp çaresizliğimizle çırpınıyorduk.

Emekli sandığı mensubu her hastaneye gider. İstediği her doktorda muayene olur. İlacını istediği eczaneden alırdı.

Ya sigortalı sadece ve sadece SSK hastanelerine gece karanlıkta hava aydınlanmadan sıra almaya gelirdi. İki üç saat, saat dokuza kadar hastanenin açılması beklenir. Ağır olanlar hastanenin bahçesinde her biri bir yere kıvrılmış hastanenin açılmasını beklerdi.

Hastane açıldığında eğer kapıda odacı adamın yoksa sıraya girer, torpilliler bittikten sonra vatandaşlar itile kakala polikliniklerde sıraya girerdi. Bir günde doktor sırası, ilaç sırası, tekrar doktora gösterme sırası mesai biterdi. Ertesi günü tekrar doktor sırası, alınan ilaçların doktora gösterilmesi, olmayan ilaçları muadili verilir. Yoksa dışarıdan alınacaksa bir günde ona gelinir. Her işler bittiğinde akşam kan, ter içinde, terden su gibi olurduk. Ufacık alanlarda sıradan sabahtan akşama kadar sıkışıklıktan yapış yapış milim milim ilerlerdik. Bazen terden su gibi olurduk.

Üç günün sonunda işimiz biter, 2-3 ilaç için temelli bitkin, yürüyemez hale gelecek kadar bitkin düşerdik. İtele kakalaya 3 gün sonunda hastane maceramız biter. Bundan sonra da hasta olsak da izdihamlardan sürünür yine hastayız demezdik.

Nereden nereye 5 yıldızlı otel konforunda şehir hastaneleri. Akın akın gelen insanlar yorulmadan, terlemeden işi biter gider. Gelişen büyüyen Türkiye, insanların hayırlısı insanlara faydalı olanıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR