Alperen Aydın

Alperen Aydın

Suud’un işgâl kuleleri ve Kâbe

Suud’un işgâl kuleleri ve Kâbe

Beytullah… Yani Allah’ın evi… Yeryüzündeki ilk mabed, Müslümanların ikinci ve son kıblesi, Kâbe, Mekke’nin içinde bir nur… Mekke bir şehir, Kâbe bir sır. Necip Fazıl’ın deyişiyle ‘’ Bir madde noktası üzerinde madde ötesi mânâların en azametlisini görmek isteyen, Kâbe’ye dönsün.’’ 

Namazımızın O’na dönmeden kılınamayacağı, Hacc’ımızın O’nsuz tamam olamayacağı, kâinatın en yüce mekânı. Hz.İbrahim (a.s) ve oğlu Hz.İsmail (a.s) temelleri üzerine inşaa ettikleri Kâbe. Yüce Rabb’imiz, ‘’Hani biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik. (Hac Suresi 26. ayet)’’ ve  ‘’İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin (Bakara Suresi 127. Ayet)’’ buyurmuşlardır. 

Efendimiz (s.a.v) Tevhid baltasıyla, şirk putlarını yıkmış, madden putları yıkmakla kalmamış, kalbi mühürlü olmayan kimselerdeki cahiliye fikir putunu da kırmıştır. Kâbe’yi de birçok topluluğu da şirkten arındırmıştır. Efendimiz (s.a.v)’in ‘’Ey Mekke! Vallahi eğer senden zorla çıkarılmasaydım, gönüllü olarak ayrılmazdım!" dediği topraklar şu anda sapkın vahabilerin ve emperyalist uşağı suudların tahakkümü altında…

Yavuz Sultan Selim zamanından bundan daha 90-100 sene öncesine kadar hizmetkârlığını yaptığımız, adeta hürmetten titreyerek, yaptırdığımız revaklar bile Kâbe’den alçak inşaa edilmiştir. İşte ecdad edeb ve erkânı böyleyken; nasıl bir densizliktir ki, mübarek mescidlerde Kur’an’ı yatarak okuyan sapkınlar, Kâbe’ye ayağını dayayarak güya nöbet tutan vahabi askerler, artık alışılagelmiş bir görüntü gibi adeta film şeridi hâlinde gözümüzün önünden geçiyor? Evet, bugün kutsal topraklar işgâl altındadır. Bunun en büyük nişanesi de Kâbe’yi çevreleyen, işgâl kuleleridir. Kalbinde iman bulunan herkesin vicdanen rahatsızlık duyması gereken bir husustur. Bunca yüzyıllardır ecdad, Kâbe’den uzun herhangi bir bina yapılmasını yasaklarken, edeb ve hayâ yoksunu vahabiilerin hemen Kâbe’nin dibine dağ gibi binaları dikmesi işgâl değil de nedir? 

Para kazanacak olmasalar, kendileri dışındakileri Mekke ve Medine’ye almayacaklarına inandığım bu iğrenç güruhlar, Fahreddin Paşa’dan yedikleri tokadın özlemi içerisindedirler. Dün bize ihanet ettikleri gibi bugün İslâm’a ihanet ediyorlar. Efendimiz’in yıktığı putları Lat, Uzza vs. den ibaret sanan bu Suud rejimi, ‘’para’’ putuna taparak öncelikle Efendimiz (s.a.v)’in ruhunu incitmektedir. Amerikan yalakası, ihanet çetesi, bu hainler, Hicaz’dan, kutsal topraklardan men edilmelidir. Onların yeri kucağına oturdukları Amerika’nın, malum kentleridir. İslâm Dünyası, Vahabi fikir anlayışından temizlenmedikçe bunların türevleri de bitmeyecektir. 

II. Selim’in Kâbe çevresinde yüksek bina yapılmamasını emrettiği fermanına bakmak bu konumda uygun olacaktır:

"Harem-i Şerif'in haricinde 4 tarafı ev vesair binalardan altışar zira yer ayırtıp, her taraftan 6 arşına varıncaya kadar olan evleri dahi yıktırıp, Beytullahi'l-Haram ve Harem-i Şerif'e yüksekten baktırmayasın.” 

İşte ecdâdımız zamanında Mekke ve bugün işte Suud rejiminin işgalindeki Mekke!

Yüce Rabbimizden niyazımız, İslâm görünen amma İslâm olmayan Suud rejiminin ve ahmak fikir ölçüleri Vahabiiliğin sona ermesi; birer put gibi Kâbe etrafına dikilen, sanki Kâbe’yi hakir görür gibi bina edilmiş bu işgâl kulelerini tevhid baltasıyla yıkıp toz etmeyi bize nasib etmesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
SON YAZILAR