İsmet TAŞ

İsmet TAŞ

Termal-Devre Mülk-Devre Tatil Mağdurları

Termal-Devre Mülk-Devre Tatil Mağdurları

Öncelikle İran-İsrail “tepişmesinden” kısaca bahsederek esas konuya girmek istiyorum. Çünkü kim kime saldıracak, ne zaman saldıracak, nasıl saldıracak, üçüncü dünya savaşımı çıkacak? vs.

Bütün TV kanalları bu konu ile yatıp bu konu ile kalkıyorlar. TV tarihlerinin en utanç günlerini yaşıyoruz. Oysaki bu “tepişmenin” galipleri belli. İran halkı son seçimlerde %41 lik seçime katılma oranı ile ciddi şekilde yönetimi proteste etmiş, sandığa gitmemiştir. Bu da yönetim krizi, toplumun güvenini kaybetmesi demek olduğu herkesin malumu. Buna bir çözüm bulunmalıydı. Yani halk tekrar yönetime güvenmeli, kenetlenmeli devletine sahip çıkmalıydı.

İsrail, “Gazze’de yaptığı soykırım ile dünyanın tepkisini, hatta kendi halkının şiddetli bir şekilde eleştirisini çekmiş, protestolar çığ gibi büyümüş, “Kasap Netanyahu”nun koltuğu tehlikeye girmiş, siyasi hayatı bitme noktasına gelmişti.

İşte tamda bu sırada “İran-İsrail Tepişmesi” dünya gündemine oturdu. Ben dahil bir çoğumuz bu tiyatroyu gülerek izlerken, büyük bir kısmımızda da korku, telaş, heyecan ve panik havası oluştu. Sonuçta bu tepişmenin galipleri belli oldu. İsrail de Netanyahu koltuğunu kurtardı, İran kahraman oldu, halkı kenetlendi. Yani kazanan İran ve İsrail…

Oysa ki benim ülkemin bu tepişmeden çok daha önemli sorunları, sıkıntıları var. Örneğin kimsenin dikkatini çok fazla çekmese de adına “TERMAL MAĞDURLARI” diyeceğimiz ciddi bir kesim var. Yani yine bir saadet zinciri… Ancak tek bir farkla, burada “tosuncuklar” bir tane değil, onlarca… Ve fütursuzca ellerini, kollarını sallayarak geziyorlar.

Bildiğiniz gibi ülkemizde ciddi bir saadet zinciri furyası var. “Ne yapalım da bu halkı kandıralım. Samimi, iyi niyetli, masum insanların ceplerindeki parayı hiçbir zahmet ve eziyete katlanmadan, emek sarf etmeden alalım. Servetimize servet katalım. Üstelikte mahkemelerde haklı çıkmanın yollarını bulalım. Hukukun açık kapılarını zorlayarak haklı çıkalım, şerefsizliğin, alçaklığın, adiliğin “daniskasını” yapalım” dercesine faaliyetlerine devam ediyorlar.

Bu alçaklık şöyle işliyor;

Birileri, (ki o birileri belli zaten siz biliyorsunuz) “size kaplıca yapacağım, devre mülk satacağım, devre tatil vereceğim” diyerek daha ortada hiçbir inşaat veya çalışma olmadan, tek bir kazma vurulmadan, topraktan yer satıyorlar. Hatta sözleşme bile imzalıyorlar. Ve karşılığında ciddi paralar alıyorlar. Gün veriyorlar, nasıl harika yerler yapacaklarını maket üzerinde, slayt ve broşürlerle ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Resmen halkın gözünü boyuyorlar.

Bazen de göstermelik inşaat yapıyorlar, “bakın işte burası sizin devre mülkünüz olacak” diyerek başka bir kandırma yollarını deniyorlar.

Sonra ne mi oluyor? Orta da ne devre mülk var ne de devre tatil. Akla hayale gelmedik bahanelerle yıllarca vatandaşı oyalıyorlar. “Sözleşmemiz var, paramızı geri verin, sözünüzü yerine getirmediniz” diyenlere de mahkeme yolunu gösteriyorlar. Tabi ellerindeki sözleşme de bir kaşe ve bir imza var ne isim var ne de unvan. Sanki birileri bir sözleşme hazırlamış, şirketin kaşesini de bastırmış, uyduruk imza atarak şirketten para talep etmiş durumuna düşüyorlar. Yani sahtekârlar, alçaklar, şerefsizler diyor ki, “asıl sahtekâr bunlar ben böyle bir sözleşme imzalamadım” Daha da sıkışınca, “bakın gelin sizin mülklerinizi veremedim ama şurada tatillerinizi yapın” diyorlar. Diyorlar ama söyledikleri yerlerin yıllık aidatları nerede ise beş yıldızlı otel fiyatlarına bedel.

Parası pul olan, buharlaşan vatandaşımız çırpınıyor, “kandırıldım, aldatıldım, hakkımı istiyorum” diyor mahkeme kapılarında sürünüyor. Onlar sürünmeye devam ederken bu insanları mağdur edenler, milletin gözünün içine baka baka servetlerine servet katıyorlar, kandırmalarına, aldatmalarına devam ediyorlar.

Sonra vatandaşımız ne diyor, “Allah belanızı versin, Allah’ınızdan bulun, haram zehir zıkkım olsun” diyerek parasından da vazgeçiyor, mahkemesinden de.

İşte parasından, pulundan, alnının teri ile kazanmış rızkından vazgeçmeyenler var. “Bu alçaklarla mücadele edeceğim, onlara bu paraları yedirmeyeceğim diyenler var. Hukuka inanmaktan, adaletin bir gün mutlaka tecelli edeceğine inananlar var. En azından, “bakın biz inandık kandırıldık, siz inanmayın kandırılmayan” diye mücadele edenler var.

Büyük bir irade göstererek, sonuna kadar korkmadan yılmadan mücadele edeceğim, burası bir hukuk devleti, hakkımı söke söke alacağım diyenler var.

Hiçbir tehdide, şantaja boyun eğmeden dik duranlar var.

Gerekirse varımı yoğumu feda ederek bu alçakların ipliklerini pazara çıkaracağım diyenler var.

Kim mi bunlar?

BAŞKANLIĞINI TEVFİK SEYREK’İN YAPTIĞI JEO TERMAL DERNEĞİ.

TERMAL MAĞDURLARI İÇİN, KORKUSUZCA DA TELEFONLARINI VERİYORLAR, “BİZE ÜYE OLUN, HEP BİRLİKTE MÜCADELE EDELİM, HAKKIMIZI SÖKE SÖKE ALALIM, BU ÜLKEDE ADALETİN DE VAR OLDUĞUNU GÖSTERELİM, RIZKIMIZA ALIN TERİMİZE SAHİP ÇIKALIM” diyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR