Serhan Yetkinşekerci

Serhan Yetkinşekerci

Hâlâ Tito’nun ekmeğini yiyorlar

Hâlâ Tito’nun ekmeğini yiyorlar

Geçtiğimiz hafta Eurobasket heyecanı sona erdi. 12 Dev Adam turnuva boyunca bizi gururlandırırken, İstanbul da muhteşem bir finalin ve hikâyenin ev sahipliğini yaptı. 
Gerek takımımız, gerekse Yugoslav ekolü şampiyonaya damga vurdu.
Bu arada basketbol seyircisinin de hakkını teslim edelim. Kadir kıymet biliyorlar. 

12 DEV ADAM’DAN BAŞLAYALIM

Tepeden tırnağa hoş bir yönetim örneğine şahit olduk. Başta Hidayet Türkoğlu olmak üzere eski kadro yönetimde yerini aldı. Sürekli, ‘Türk basketbolunu nasıl daha iyi yerlere taşıyabiliriz?’ sorusu ve motivasyonuyla her çevreden fikir alan, genç, dinamik, oyunu ve organizasyonu bilen tanıyan bir yönetim anlayışı var. Bu anlayışın sahaya yansımasını görmek mümkün. Bu arada, organizasyon da gayet iyiydi. Misafir ülkeler İstanbul’dan memnun ayrıldı. Keşke futbolumuz da biraz bu anlayıştan nasiplense! Neyse sinir bozmayalım şimdi futbolla, biz baskete dönelim.
Önümüzdeki 10 – 15 yıla damga vurması beklenen pırıl pırıl bir oyuncu grubu var elimizde. NBA’deki gururumuz Cedi ve Furkan’ın başını çektiği bu kuşak, her maç sahadaki mücadelesiyle parmak ısırttı. Bas bas bağırdılar her maçta, ‘Biz boşuna buralara gelmedik’ dercesine. 
Türk basketbolunun böyle gençler yetiştirebilmesi başlı başına gurur kaynağı. Ancak yetinmemeli daha fazlasını talep etmeli. Sadece sağlam mücadele değil sağlam oyun da gerek. Takımda teknik kapasite, hız, istek, iyi savunma… Ne ararsan var. Ancak tecrübe eksikliği de var. Maçın kırılma anlarında, olmaz hatalara kurban gidiyoruz. Son toplar el yakıyor.
Zamanla, takım tecrübe kazandıkça eksikler de kaybolacaktır yavaştan.
Öncelikle, oyun kurucu eksiğimiz var. Semih’in de alternatifini bulabilmiş değiliz.
Ancak Ufuk Sarıca’nın yönetiminde çok doğru yolda giden, umut veren bir takımımız var. Lütfen bu takıma her maçta sahip çıkıp destekleyelim. Bu çocuklar ‘yerli ürün’
Üstelik, basketbolda yabancı sayısının sınırsız olduğu ülkemizde yetiştiler. Yani, sınırlamakla değil üretmekle oluyor bu iş. 
Bu arada bizim çocukların bir şanssızlığı var. Yugoslav ekolüne tosladılar. Bizim gibi onlar da kendi jenerasyonlarını yetiştiriyor. Üstelik onlar bu konuda gerçek gelenek sahipleri. Yani öteden beri bu konuda becerikliler. Bunlardan bazılarıyla karşılaştık, Sırbistan gibi. Bazılarıyla da karşılaşmadık ama izlerken parmak ısırttı onlar da. Özellikle Slovenya ve Hırvatistan.

GERÇEK BİR EKOL

Diğer mevzuları bilmem ama mevzu bahis spor (basketbolla sınırlarsak haksızlık olur) olunca, bu ülkeler hâlâ Yugoslavya’nın, Tito’nun ekmeğini yiyorlar.
Evet, Slovenya’nın şampiyonluğu sürpriz oldu. Herkes, İspanya veya Sırbistan gibi ağır topların yine şampiyon olacağını düşünüyordu. (Benim adayım İspanya’ydı) Ama Slovenya, bu rakiplerin ikisini de devirdi. Turnuvayı namağlup şampiyon bitirdi.
İşin özeti şuydu:
Grupta önce sıkı bir basketbol ülkesi Rusya ile karşılaştık ve yenildik.
Sonra Büyük Britanya’yı yenerek yola devam ettik.
Ardından Yugoslavya ile (Sırplarla) oynadık ve kaybettik.
Belçika’yı yenerek, gruptan çıkmayı garantiledik.
Gruptaki son maçta Letonya’ya kaybettik.
Son 16’da Turnuvanın ağır favorilerinden İspanyollarla oynadık ve yenildik.
Ancak onları da Yugoslavlar (Slovenya) yendi.
Finalde de Yugoslavya (Slovenya) bu defa Yugoslavya’yı (Sırbistan) yendi.
Ve şampiyon Slovenya.
Daha bu denkleme Hırvatistan, Karadağ, Makedonya ve Bosna-Hersek’i katmıyorum. Az önce saydığım ülkelerden bazıları arasında oynanan maçları da.

YUGOSLAV EĞİTİM SİSTEMİNİN SONUCU:

Sadece basketbolda 3 dünya, 1 olimpiyat ve 5 Avrupa şampiyonluğu kazandılar.
40 yıl geçti hâlâ üretiyorlar. Sporcu yetiştirebiliyorlar. Yetiştirdikleri sporcular hangi branşta olursa olsun zirvede oynuyor.
‘Adamlık’tan bahsetmek, edebiyat yapmak yerine performans ortaya koyuyorlar.
Örnek mi?
Bakınız; Teodosic’ler, Obradovic’ler, Bogdanovic’ler, Dragic’ler, Docic’ler, Modric’ler, Djokovic’ler… Hepsi Yugoslavgiller
Her ne kadar 12 Dev Adam’ın bu turnuvadaki performansı bizi gururlandırsa da genel anlamda bu ekolün yanına bile yaklaşamıyoruz.
Çok basit bir örnek:
Sloven basketbolcu Luka Doncic, final maçının hikâyesini yazanlardan biri oldu. Turnuvanın da açık ara en iyi oyuncularından biriydi.
Doncic sadece 18 yaşında…
Genç takımımızdan da genç…
Demek ki genç oyuncularla da yapılabiliyormuş…
En acısı da, Yugoslavgil ülkelerin toplam nüfusu 19 milyona yakın
Bizim sadece genç nüfusumuz 21 milyon.
Bütün mesele eğitim ve üretim. Ah bir anlayabilsek…
İşte o zaman, nice gurur ve zafer dolu turnuvalarımız olacak…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR