Osman Doğan

Osman Doğan

Suriye topraklarından ülkemize akın ettiler

Suriye topraklarından ülkemize akın ettiler

 Soframızı katığımızı paylaştık. İnsan olmanın gereği ne ise onu yaptık. Ansızın Halil İbrahim sofrasından nasiplenmemiş olanların seslerini duyduk! Bunları söyleyen, bunları yapan insanlar önce Müslüman mı sorusunu sorduk, sonrasında bunlar insan mı dedik... Tabi ki cevap alamadık. Hiç kimse kurulu düzenini terk edip bilmediği topraklara sığınmaz! Sığındılar! Çünkü mecbur bırakıldılar. Başlarını sokacakları bir çatı kalmadı, kaçtılar... Evlerine katık götürecek bir durumları olmadı... Kaçtılar! Dedim ya Halil İbrahim sofrasından nasiplenmemiş olanlara gün doğdu. Onlar ateşten kaçarken adiler üç kuruşa bir köfte dahi vermediler.

On liraya kapılarında çalıştırdılar! Çaresiz kalan genç kızlarına el uzattılar. Para karşılığında evlendiler. Ev açtılar adeta fahişe muamelesi yaptılar. Daha ileri gidip para karşılığında bu insanları sattılar! Ahlakından ödün vermeyenler, ayağındaki ayakkabıyı, sırtındaki elbiseyi çıkarıp kardeşleriyle paylaştılar ama dillendirilenler ahlaksız olanlardı! Araçlarında kaykılarak ilerleyenler ellerindeki selpak mendili uzatıp bir kaç kuruş isteyenlere ' devlete git!' dediler. Oysa bir dakika durup az sadakanın çok belayı def ettiğini bilselerdi böyle bir şey diyemezdiler. Ya da git dedikleri devletleri başlarında olmasaydı o an başka bir ülkede belki de bir kişinin arabasına yaklaşıp selpak satan belki onlar olacaktılar, unuttular! Mültecilerin gidecekleri bir ülkeleri varken, mülteci olsalardı gidecekleri bir ülkeleri olacak mıydı sorusunu hiç bir zaman akıllarına getirmediler.

Afyon'da ziyaretinde bulunduğum Suriyeli bir ailenin dramını paylaşmak istiyorum sizinle. Ailenin reisi donanımlı bir marangoz. Kapısında çalıştığı patronu yedi yüz lira para karşılığında bu kişiyi çalıştırmakta. Ve yedi yüz lira karşılığında da bu insanlara evlerini kiraya vermiş durumda. Nasıl geçiniyorsun sorusunu sorduğumda; ' Ben evin kirasını karşılıyorum. Eşim ve çocuklarım ise mendil satıyorlar' demişti. Sizce dilenmek çaresizlik değil miydi? Sizce dilenmek kolay olsaydı bu adam neden oturdukları evin kirası karşılığında çalışıyordu? Müslümanım diyen insanlar cami avlusunda eşini kaybetmiş amcalara sana bir Suriyeli alalım diyebiliyorsa ve kıldığı namazdan sonda 'ya Rab! Beni ülkesiz bırakma, devletime milletime zeval verme' dediklerinde görevini yapmış mı oluyorlar. Bakın dostlar kapınızda çalıştırdığınızın daha teri soğumadan ücretini ödeyen bir ümmetin torunlarıyız. Bakın dostlar Allah'ın zulüm karşısında görevlendirdiği bir devletiz.

Taif'e sığınan peygamberimize taş atanlardan mı olmak isteriz, yoksa bir bağ üzüm yaprağına üzümleri koyan, peygambere ikram eden adisdas mı? Atılan taşlara razı olmayan Allah'ın söyle bu dağları Taif halkının üzerine yürüteyim diyen yaradana bilselerdi yapmazdılar diyen peygamber sabrı mı var sanıyorsunuz? Suriye'ler şunu yaptı bunu yaptı diyen bir kesimin sesini duyar gibiyim. Unutmayın bir devlet yıkıldı bir devlet. Gelenlerin içinde Hızır'da olabilir, Şeytan da. Bize düşen her gelene Hızırmış gibi kucak açmak. Bize düşen kapımızı çalana soframızda yer vermek. Bunları yapmadığımızda Allah korusun gün gelir sofrası olmayan, devleti olmayan bir millet oluruz. İmkansız deme Ol deyince olduran rabbinin kulusun unutma!
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR