Şule Nallı

Şule Nallı

Başarıyı Alkışlamıyoruz, Tüketiyoruz

Başarıyı Alkışlamıyoruz, Tüketiyoruz

Bir insan bir şey başarır. Belki bir icat, belki bir rekor, belki bir roman, belki de sadece zor bir hayatın içinden dik durarak geçmeyi… Toplum önce başını kaldırır, gözlerini o kişiye çevirir. “Kimmiş bu?” diye merakla bakar. Ardından alkış gelir. Kalabalık bir hayranlık yükselir. Sosyal medya o kişiyle dolar taşar. Haberler, yorumlar, videolar… “İşte örnek insan”, “İşte gerçek başarı”… derken o isim bir anda herkesin diline düşer.

Ama çok sürmez. O büyük ilgi kısa sürede tüketim hâline gelir. Başarı artık bir değer olmaktan çok bir malzemeye dönüşür. Herkes onunla konuşur ama onu anlamaz. Başarının ardındaki çaba, ter, yalnızlık, sessizlik kimsenin umurunda değildir. İnsanlar yalnızca sonucu sever. Süreci taşıyamaz. Hatta süreç onları rahatsız eder. Çünkü başarı, emek ister; emek hatırlatır; hatırlatmak da konforu bozar. İşte bu yüzden başaranlar, çoğu zaman alkışlandıklarından daha hızlı unutulurlar. Çünkü biz aslında başarıyı takdir etmeyiz; onu hızlıca tüketir, ardından yenisini ararız. Başarılı insanı önce kahramanlaştırır, sonra sorgular, sonra da sıradanlaştırırız. “O da bizim gibiymiş” demeyi severiz. Çünkü böylece içimizdeki kıskançlık, huzursuzluk, eksiklik sesini bastırırız. Bunun en belirgin örneklerini sosyal medya çağında her gün yaşıyoruz. Bir kadın bir ödül alır, bir adam kitap yazar, bir genç icat yapar. Önce herkes paylaşır. “Ne gurur” deriz. Sonra detaylara gireriz: Hangi siyasi görüşte, kimlerle fotoğrafı var, daha önce ne demiş, nasıl giyinmiş, ne kadar kazanmış… Alkışlar azalır, yorumlar artar. Şaşılacak kadar benzer tepkiler çıkar her seferinde. Çünkü biz başarıyı kutsamıyoruz; biz başarıyı hızla kullanıyor, tüketiyor, sonra bir kenara atıyoruz. Kendimizden büyük olanı sadece alkışlamıyoruz, bir noktadan sonra ona yükleniyoruz. Belki içten içe “Ben yapamadım ama o da eksik” demek istiyoruz. Hep bir yeni kahraman arıyoruz, ama hiçbiri uzun süre dayanamıyor. Bir toplum başarıyı tükettiği sürece, yeni başarılar yeşeremez. Çünkü kimse kalıcı olmak istemez. Kalıcılık, linçtir artık. Kalıcılık, her detayıyla didiklenmektir. Oysa başarının sürdürülebilir olması, ancak değer vererek, emekle, sabırla mümkün olabilir. Fakat biz başarının sadece ilk ışığını seviyoruz. Parladığı an, bizim için en değerli an. Parladıktan sonrası sıkıcı geliyor. Başaran kişinin değişimi, dönüşümü, tekrar çabalaması, tekrar düşmesi ilgimizi çekmiyor. Medya, bu tüketimin tetikleyicisidir. Bir başarı hikâyesi izleyici çektiği sürece ön plandadır. Sonra yerini başka bir hikâyeye bırakır. Bu devinim, içsel bir doyum değil, sürekli bir eksiklik yaratır. Hep daha fazlasını isteriz ama hiçbirine doyamayız. Aslında başarıya olan yaklaşımımız, kendimize bakışımızı yansıtır. Kendi hayatlarımızda da kalıcılığı değil, anlık zaferleri önemsiyoruz. Bir konuda derinleşmek, yıllarca bir alanda çalışmak, sabretmek bize uzak. Hızlıca parlamak, görünmek, takdir almak istiyoruz. Çünkü başarı artık bir iç huzur değil, dış onay meselesi hâline geldi. Oysa gerçek başarı, ne kadar beğenildiğin değil, ne kadar dayanabildiğindir. Kimse görmese de üretmeye devam etmendir. Alkışlar kesildiğinde de inandığın yolda yürüyebilmendir. Birileri vazgeçsin diye beklerken senin inadına yürümendir.

Bir toplum olarak kendimize şu soruyu dürüstçe sormalıyız: Biz gerçekten başarıyı destekliyor muyuz? Yoksa sadece onun etrafında toplanıp, en uygun anda çekip gitmeyi mi seviyoruz? Eğer başarıyı gerçekten yaşatmak istiyorsak, onu tüketilecek bir şey olarak değil, büyütülecek bir tohum olarak görmeliyiz. Alkışlayıp geçmek yerine, arkasında durmalı, emeğini öğrenmeli, insanını yaşatmalıyız.Çünkü başarıyı yaşatmazsak, geriye sadece anlık parıltılar ve büyük bir sessizlik kalır. Ve o sessizlik, toplumun geleceğinde yankılanmaya devam eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR