Eğitim değer üretmektir
İnsanı insan eden belki de sultan eden, sahip olduğu ve yaşattığı değerlerdir.
Eğitim insanı insan kılmaktır. Eskilerin tabiriyle “okuyup adam olmaktır.” “Bir baltaya sap olmak” değil. Meşhur vali hikâyesinde olduğu gibi, vali olup babasını ayağına getirten evladına, babası: “ ... Oğlum ben sana vali olamazsın demedim. Adam olamazsın dedim. Vali oldun ama adam olamadın. Babanı ayağına getirttin...” Mesele vali olup bir baltaya sap olmak değil, adam olmaktır.
“İnsan ederi değil, değeri olan” şerefli bir varlıktır. Değerlerden yoksun, sadece elemeye, acımasız rekabete mahkum edilmiş sınav odaklı eğitimin, insan üzerinde açtığı yaraları kapatmak için ortaya atılan “değerler eğitimi” çabaları, beyhude çırpınışlardan öteye gitmiyor, gidemez. Zira değerler teorik olarak öğretilecek kuru bir bilgi asla değildir. Değerler öğretilen değil, üretilen, anlatarak değil, yaşayarak kazanılan hasletlerdir. Lisanı kâl ile değil, lisanı hâl ile ilmek ilmek işlenerek şahsiyet inşa etmektir.
Bizi biz eden değerleri unutturup, kanaat yerine doyumsuzluğu, hırsı; diğerkamlık yerine bencilliği; fedakarlık yerine, egoizmi teşvik edip önceleyen, sebepsiz, karşılıksız, hiçbir menfaat gözetmeden iyilik yapmayı unutturan, hatta bunu enayilik gibi gösterip menfaat odaklı bir toplum ve eğitim-öğretim ortamına çocuklarımızı mahkum edip, sonra da onlardan erdemli kişilikler olmalarını bekliyoruz. Böyle bir ortamda gün geçtikçe değerlerimize yabancılaşan nesillerimizi, “değerler eğitimi" gibi ile nafile uğraşlarla kurtarmaya çalışıyoruz. Sonuçsuz kalan çabalar tabi ki malumun ilamından başka bir şey değildir.
Aile ortamında, çocuğa çevresini yeni yeni tanımaya başladığı andan itibaren, tutarsız söz ve davranışlarla, hiç ettiğimiz değerlerimizi, iş işten geçtikten sonra, kazandırmaya çalışıyoruz. Değerler ancak, özü sözü bir, davranışlarında tutarlı, menfaatleri aleyhine de olsa*, durumu kurtarmak içinde olsa, şaka içinde olsa, asla yalana, hileye hatta beyaz yalanlara dahi tevessül etme ihtiyacı hissedilmeyen ailelerde, eğitim-öğretim ortamlarında, yaşayarak ve yaşatılarak kazandırılabilir.
İşte size en basitinden, masum bir örnekmiş gibi görünen ve değerlerimizi altüst eden küçük bir misal. Sadece mizah olsun diye, etkili bir kitle iletişim aracı olan televizyon ekranlarından, toplumun tamamına servis edilen kötü bir örnek. Kırmızı ışıkta geçen sarhoş sürücüyü durduran polisin: “Beyefendi, kırmızıda geçtiniz. Trafik ışıklarını görmediniz mi? Sorusuna: Işıkları gördüm de, sizi görmedim.” Cevabını, mizah diye canlandıran bir toplum zihniyeti ile “değerler eğitimi ”nasıl olur? Oturup bir kez daha düşünelim. Televizyonda, internette, değerlerimizi güzel örneklerle inşa etmek bir yana, onlara adeta savaş açmış daha nice korkunç örnekler var. Hangisini sayalım? Diziler, filmler, programlar, Şuyuu vukuundan beter olayların, günlerce ana haber bültenlerinde servis edilmesi. Tutarsız anne-baba, öğretmen davranışları, yazılı, görsel kitle iletişim araçları, kısacası toplumun her kesimini dört bir yandan kuşatan olumsuz örneklerin açtığı tüm bu yaralar.
“Medeniyet ayrıntıda gizlidir.” sözünden ilham alarak, işe en başta küçük küçük beyaz yalanlardan vazgeçerek başlamalı aslında. Aile fertleriyle birlikte seyahat ederken, boş yolda, trafik kurallarına uymak, kameranın, polisin, hiçbir aracın olmadığı kavşakta kırmızı ışığı beklemektir, değerler eğitimi. Elindeki küçük bir çöpü rastgele herhangi bir yere atmamaktır değerler eğitimi. Sonucu ne olursa olsun, zararı ne kadar büyük olursa olsun, asla doğruyu söylemekten vazgeçmemektir* değerler eğitimi. Hata yaptığında, evladından, öğrencisinden özür dileyen anne-baba, öğretmen olabilmektir değerler eğitimi.
___
*Nisa Suresi 135. Ayet,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.