Mehmet YILDIRIM

Mehmet YILDIRIM

Milli Eğitimin Sosyal Fonsiyonları 

Milli Eğitimin Sosyal Fonsiyonları 

       Geçen hafta ki yazım da eğitimin, bir kültür ve medeniyetin devamını ve devamlılığını sağlaması için gerekli olduğunu ve eğitim sayesinde milli tecrübe, milli kültür ve milli şuurun nesillere aktarıldığını söyledik. Ayrıca eğitimin dört fonksiyonundan bahsettik. Bu kısa hatırlatmadan sonra devam edelim.
        Bu hafta ki yazım da eğitimin fonksiyonlarından biri olan eğitimin  “Sosyal Fonksiyonları” ndan bahsedeceğim.  Hadi başlayalım.

        Eğitim sosyal bir olay ve olgudur. Yani sosyal bir ihtiyaç olarak insanlığın var olduğu en eski zamanlarda dahi vardı. Fakat günümüz de eğitim düzenli bir sosyal olgu olarak ele alınmalıdır. Evet, günümüzde bir örgün eğitimden bahsediliyor fakat ne kadar örgün olduğu meçhul. Çünkü hâlâ bir düzene oturmuş sistemli eğitimi faaliyetimiz yok. 
        Kalkınmış ve bizim gibi kalkınmakta olan ülkelerde eğitimden beklenti yüksektir ve yeni neslin eğitimine önem verirler. Aynı zamanda bir millet, bilimsel, çağdaş ve millî eğitim plan ve programlarını uzun vadeli yapar ve sosyal yapıyı milli şuur ve şahsiyet içinde tutarak hiçbir problem ve sıkıntı yaşamadan istenilen hedeflere gitmek isterler. Fakat problemlerini bilim ve eğitim ile çözemeyen milletlerde anarşi ve ihtilal eksik olmaz. Bu sebeple sağlıklı bir millet, sosyal değişimin hızını, niteliğini, hedefini ilim ve eğitim ile kontrol etmesini ve düzene sokmasını bilen bir cemiyettir.

     Yalnız, daha önce birçok kez dile getirdim tekrar yineliyorum. Sağlam ve başarıya ulaşmış bir Milli Eğitim Sistemi,  milli zihniyete ve milli sosyal yapıya uyumlu olmanın ve milli tecrübenin her birini işlemenin yanında çağdaş ihtiyaçlara da cevap vermelidir. Bu ince ve hassas dengeyi çok iyi planlayıp kurmalıdır. Bu dengeden birisinin bozulması durumunda dahi ya yozlaşmaya başlarız ya da çağının çok gerisinde kalmış bir millet oluruz. Kısacası milli eğitim tam anlamı ile milli ve çağdaş olmalıdır. Milli eğitim tüm müessesesiyle o milletin kendi olmalı ve o milleti eğitip geliştirmelidir. Aileler evlatlarını okula ve öğretmenlere teslim ederken hiçbir endişeye kapılmamalı; çocuklarının çağdaş bilimlerle güçlendirilmiş birer Müslüman-Türk nesli olarak eğitileceğine inanmalıdır. Dedelerimizin “ Hocam eti sizin kemiği bizim” sözü ile bize anlattıkları teslimiyeti göstermelidir. 

      Eğitim milleti bütünleştirme de birinci roldür. Kesinlikle milli eğitim, milleti bütünleştirmeli, bölge, zümre, sınıf, her türlü siyasi mezhep kışkırtmalarından sakınmalı, hatta çatışma varsa ise bunları yok etmeli ya da en azından yumuşatmalıdır. Aksine faaliyet gösteren, millet için hain fikir ve düşüncelere sahip kadroların hâkim olduğu bir eğitim sistemi milleti devlete düşman kılar. Yaşamak ve gelişmek isteyen bir millet böyle kadrolara asla fırsat vermemeli ve yaşatmamalıdır. Eğitimin, bütünleştirici ve geliştirici milli karakteri asla inkâr ve ihmal edilemez.
      Şimdi yukarıda belirttiğimiz tüm hususları bir araya getirecek ve oluşmasına imkân sağlayacak noktaya gelelim “Eğitim de Fırsat Eşitliği”. Eğitim, milleti oluşturan tüm tabaka ve dilimlerden vatandaşlara tam ve kâmil anlamda eğitimde fırsat ve imkân eşitliği sağlamalıdır.

Yazılı kanunlarla bunun var olduğunun söylenmesi yeterli olmaz. Tüm öğrenci ve öğrenci adaylarının ihtiyaçlarını temin etmek üzere planlar yapılmalı, maddi kaynaklar oluşturulmalı ve bunlar devletin eliyle öğrencilere verilmelidir.  Temelinde kapalı durumda olan sosyal sınıflar ve sosyal dilimler arasında düşey ve dikey geçiş sağlanmalı, sosyal hareketlilik hızlandırılmalıdır. Her birey kendi kabiliyeti ve liyakatı ölçüsünde iş bölümlerine yerleştirilmeli, ihtiyacını karşılayacak sosyal bareme ulaşabilme imkânı sağlanmalıdır. 


     Tüm ülke eğitim kurum ve kuruluşlarında köylü-şehirli, zengin-fakir, kadın-erkek, vs. gibi ayırıcı ve ötekileştirici hiçbir unsur eğitime yansımamalıdır. Eğitim, tüm millete sahip çıkmalı ve hiçbir kimseyi sahipsizlik veya üvey evlât hissiyatına düşürmemelidir.

     Eğitimde ırsî faktörlerin etkisi göz ardı edilemez. İnsanların zihni ve fiziki güçler bakımında bir eğri oluşturdukları bilimsel olarak ispatlanmıştır. İnsanlarda ki bu farklar kontrol etme imkânı var mıdır veya uygulanabilir mi bunu bilemem. Belki pratikte bu farklar faydalı olabilir. Fakat cemiyetler kontrol edilebilir şartlarda ki eşitsizliklerden rahatsız olmaktadır. Dolayısıyla burada milli devlete düşen vazife, milletini bütün tabaka, sınıf ve dilimlerini adaletle temsil ve idare etmesidir. 
     Selametle…
                                                                                           
        
    
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR