Zeynep OKUMUŞ

Zeynep OKUMUŞ

Şimdi kuşlar ağlasın

Şimdi kuşlar ağlasın

Kuş olsam duvarlara çarpa çarpa ölebilirdim doktor. Kuş olsalar yürekleri kanını taşıyacak kadar büyük olur muydu? Kuş olsan yine de durur muydun burada? 
Şimdi kuşlar ağlasın. Sen de ağla. Ben de ağlayayım. Ölü bedenine bile huzuru çok gören sözleri temizleyebilir mi değersiz gözyaşlarım? Şimdi kuşlar ağlasın. Sen de ağla. Ben de ağlayayım. Bir gün kan gölüne dönüşmemiş bir hastane odasında tekrar buluşalım. 
Gerçekleşmemiş hayallerimde korku var doktor. Hayallerine korku bulaşmak ne demek bilir misim? Bilirsin belki de. Belki de en çok sen bilirsin. Bir insanın anılarında korku olur, yaşamında korku olur, nefesi korku kokar da, hayallerinde korku olur mu? Ne anlamı kalır hayal olmasının artık. Hayal dediğin mutlu olur! Benim hayallerim kalmadı doktor. Her şey korkudan ibaret. 
Şimdi kuşlar ağlasın. Sen de ağla. Ben de ağlayayım. Mucizesi olduğun hayatlar da ağlasın gökyüzüne doğru. Sahi, sen kaç hayata ışık oldun;  zifiri karanlık bir mağarada çıkışa götüren ateş böceği misali? Şimdi kuşlar ağlasın. Sen de ağla. Ben de ağlayayım. Onlar can nedir, insan nedir bilirler mi?
Bırak bir mektup yazayım sensiz olan sokaklara. Mektubumu kuşlar götürsün sana. Mektubumda sen bile yoksun doktor. Sana seni anlatmaya gücüm yetmedi. Mektubumda ben varım. Benim satırlarım coşuyor, hırçın dalgalarım vuruyor önlüğünün kıyılarına. Ciğerlerimde bir baskı var; öksürsem de geçmiyor, kan kusarcasına. Ben masamdaki bir avuç mürekkepte boğulmuşum kime ne! Senin kanında boğulan nefeslerin bile umurlarında değil ya. 
Şimdi kuşlar ağlasın. Sen de ağla. Ben de ağlayayım. Sen bile küstüysen insanoğluna, caniliğin ayakları altında ezilen yeryüzü de ağlasın. Onun bile canı yanıyor. Başkalarının yanmasa da. Şimdi kuşlar ağlasın. Sen de ağla. Ben de ağlayayım. Göğsünü delen kurşunlar bile ağlasın, onların aksine. Sahi onlar can nedir, insan nedir bilirler mi? 
Kalbim bir ıslahevidir doktor. Yetim bir çocuk durmadan azarlanır içinde. “Neden?” diye sormak mıdır suçu? Neden diye sormayanlar kırmıştır kalbini belki. Umutlarını tek tek alaşağı eden insanlara ne demeli? “ah zavallı çocuk” dedim. “ kimse görmedi mi, kimse sevmedi mi seni?” bana öyle bir döndü ki konuşamadım. Gözleri bomboş, ışık yok. “onlar can nedir, insan nedir bilirler mi?”. Bilmiyorlarmış işte doktor. Sen varken de bilmiyorlardı, yoksun yine bilmiyorlar. 
Şimdi kuşlar ağlasın. Sen de ağla. Ben de ağlayayım. Bazıları abartıyorsun diyecek. “yahu ne gerek var bu kadar süslü cümlelere?” diyecek. Anlamıyorsunuz! Benim hayallerimde korku var diyorum; ben şimdi bir kuş olup gitsem diyorum. Yılda 2000 hekim göç ediyor diyorum, alim ölürse alem ölür diyorum. Daha ne diyeyim? Daha ne demeliyim? Beklide vazgeçmeliyim.  Şimdi kuşlar ağlasın. Sen de ağla. Ben de ağlayayım. Biz baştan kaybetmişiz doktor. Bizim bir şeyleri değiştirmek isteyen yüreklerimize nasıl kıydılar?
Kızıl bir güvercin bacağına bağladım mektubumu. Birkaç cümlesi olan kısacık bir şey. Bakma sadece birkaç cümlesi olduğuna;  içinde bizim olup olmayacağı meçhul geleceğimiz, korku kokmuş hayallerimiz, senin ve senlerin ardında kalan ümitlerimiz, şiddet kusan cahil zihinlerimiz, ağzımızın utanacağı söylemlerimiz, toplasak manas destanı kadar uzayıp gidecek hayat hikayelerimiz, hak ettiği değeri anca ruhu gökyüzüne karışınca alabilen kimilerimiz var. 
“Sözün bitip ‘nefesin kesildiği’ yerdeyim. 
Ciğerlerimde bir baskı var; öksürsem de geçmiyor, kan kusarcasına. 
Galiba gezegeninize alerjim var, doktor öyle söyledi.” 
Sözün bitip nefesin kesildiği yerdeyim. Tarık Tufan’ın binlerce hayat ve bir ölümle yazılmış kitap sayfasının tam tersiyim. Ve sen kuş olup gitsen de, şimdi kuşlar ağlasın  doktor. Kuşlar sana yakışır. Sen de ağla. Ben de ağlayayım. 
.
.
.
“ – sana bunları kim öğretti doktor?
Yanıt anında geldi; 
-    Acı çekmek” 
Albert Camus, Veba
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR