Ali İLKBAHAR

Ali İLKBAHAR

Unutulmayanlardan

Unutulmayanlardan

Bundan yıllarca önce ilk, orta, lise, mahalle vs. beraber olduğum dostlarımdan arayanlarla hatıralarla dolu sohbetler ediyoruz. Yaşımız ortalama yetmiş. Yetmişlik yıllarda da hatıraları toparlayıp o günleri dolu dolu yaşıyor.

    Yokluğun, işsizliğin, büyük şehirlere göçün olduğu 60’lı yıllar en zor yıllar. Yokluk, sıkıntılı yıllar. O yıllarda en korktuğum hasta olmak değil, SSK Hastanesi’ne gitmek çok sıkıntılıydı. Gece karanlıkta giderdik, yerlerde saatlerce yatardık. En çok korktuğum hastanenin bahçesinde hep birlikte açılışı bekleyenlerin, yatanlarından, ölenlerin olmasından, ağıtlardan çok korkardım. 

    Sabah erkenden kalkar, karanlıkta simsiyah simit fırınına girerdik. Kaç simit alırsak alalım iki simit de bize yememiz için verirdi. Birini sabah kahvaltısında yer, diğerini yine satardım.

    Yorgunluğumu, arkadaşlarıma ve öğretmenlerime belli etmezdim. Genelde sınıfta başarı sırasına girmek için uğraşır, öğretmenlerimin takdirini alırdım. O yıllar okul servisi yoktu. Dolmuşa binemezdik. Hatta taksi hiç bilmezdik. Beş kilometre okulumuza yılmadan, usanmadan gider gelirdim. Beslenme için kapaklı bir kavanozla giderdim. Genelde her gün yoğurt çıkardı. Hakkımı alır, tadına bakar, ağzını kapatır, eve götürürdüm.

    Pazar günleri mahallede ya salatalık satar, kader kısmet diye kura çekilen şeyi satardım. Pazar günleri ya da pazarlarda su satar, mendil satardım. Kazandığımı harçlığım olarak almaz, eve lazım olduğu için anneme verirdim.

    Bir gün samimi ilk beşinci sınıftaki arkadaşımla okul dağıldıktan sonra herkes evine, biz heyecanlı heyecanlı Ulus’a gittik. Eskiden Zincirli Camii’nin sırasında karaköy börekçisi vardı. Karnımız aç, vitrinin camının dışından içimiz geç geçe seyrederken bir adam ikimizi birden yakaladı. İçeri aldı. Korktuk. ‘Amca biz bir şey yapmadık, sadece seyrediyorduk.’ diye olmayan suçumuzu affettirmeye çalışıyorduk. Adam ise ‘Durun oğlum sabredin.’ Diyerek sakinleştiriyordu. Biraz sonra iki adet büyük içi dolu kocaman paketlerin ‘Biri senin diğeri de senin alın bakalım sizin.’ Dedi. Ben ‘Amca paramız yok bırak bizi gidelim.’ Dedim. Amca ise ‘Oğlum bunlar sizin afiyetle yiyin hadi bakalım.’ Diyerek paketleri verdi. Aldık, karşıya çıkınca çok sevindik. O sevinçle Ulus’tan Dışkapı’ya kadar paketlerle koştuk. Sonra ya niye koşuyoruz diyerek oturduk. Paketin birini açtık, simit börek, poğaça… Birini zor yedik. Belki de kendimize böyle ziyafet çektiğimiz en güzel günümüzdü. Kalanı aldık. Eve giderken paketi ben de arkadaşım da eve götüremeyiz, annem kesin buna inanmazdı. ‘Hadi aldığımız yere götüreceğiz.’ Diye annem hem götürür hem döverdi. Onun için mahallede arkadaşlarımıza dağıttık. 

    Yetmiş yılımı doldurdum. İlk, orta, lise vs. de devam ettiğimiz az olmasına rağmen zaman zaman arıyorlar. O yıllardan arkadaşımızdan iyi araba tamircisi dükkanı vardı. Eskiden gider, sohbet eder, çay içerdik. Bazıları memur olmuş, iyi görevlerde. 

    Lise yıllarında kadim dostlarımızda ‘Kültür ve Edebiyat’ kolunda birlikte ‘Çınar’ isimli bir gazete çıkardık. ‘Çanakkale Geçilmez’ adlı tiyatroyu birlikte hazırlayıp oynadık. Çok ilgi gördü. O dönem okul müdürümüz biraz daha oynamamızı istedi. Alkışlarla, çığlıklarla, ezanla şehitlerini başında anaların olduğu yanık çok güzel ezanla bitiyordu.
    Yine liseli yıllarda, hala görüştüğümüz samimi arkadaşlarımızla ‘Çınarspor’u kurduk. Bir grup fedakar, can dostlar bugünlere getirdiler. Gençliğin yetişmesi, korunması için önemli bir hizmet veriyorlar. 

    Eski yıllardan görüştüğümüz veya haberini aldığımız arkadaşlarımızdan memur, işçi olanlar ile siyasete atılanlar da oldu. Çok güzel görev yapan, yüksek mevkilerde gurur duyduğumuz dostlarımız da oldu. İşte onlardan aradıklarında çok eskilere gidiyor, bir buruklukla birlikte çok da mutlu oluyorum. 

    Lise 2 de hasta olup, hastaneye yatmıştım. Durumun ağır olduğu söyleniyordu. Can liseden bir arkadaşım lisedeki sınıf arkadaşlarımı toplayıp getirmişti. Onları hasta yatağımda görünce çok heyecanlandım. Ağladığımı sonra söylediler. Vefa, vefa, vefa… Hastane ziyaretinden iki gün sonra doktorum bana 

-    Ali sende anlayamadığım olumlu bir gelişme oldu. İlaçları uygulamaları araştırdım, çözemedim, hadi iyi gidiyorsun, dedi.

-    Sayın doktorum iki gün lise sınıf arkadaşlarımın tamamı ziyarete geldiler. Beni görünce gözleri dolanlar da çok sevinip sarılmak isteyenler de vardı. Hayatımın en mutlu gününü yaşadım. O gün en tesirli ilacımı aldım, sayın doktorum.

Eskimeyen eski dostlarımdan rahmetli olanlar da oldu. Allah rahmet eylesin. Canlarımdan zaman zaman görüştüğümüz haberini aldıklarım da var.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR