Yusuf Akoğul

Yusuf Akoğul

Ya Olun Ya Ölün

Ya Olun Ya Ölün

Hudut bilmez cengaverliklerinin, alpliklerinin, cihan hakimiyeti anlayışının ve aleme kendi töresiyle hükmetme sevdasının, inandığının peşinde koşan, yorulmaz, gerekirse yemez içmez, ülküsünün ardında gevşemez, gerekmedikçe uyumaz her zaman ülküsünün peşinde sonsuz bir atılganlıkla hayret verici gayret ve taktikle cenk eden savaşçı ve daha İslamiyet’le müşerref olmadığında dahi zalimin karşısında olup mazlumlara umut olan Türk… 

Zamanının ve istikbalin dahi içine sığdıramadığı bir soy…

Mazlumun dayanağı, zalimin içinde dinmeyen korku Türk… 

Alplik sıfatının içini başkasına yer bırakmamacasına dolduran, arkasında göğsünü gere gere duran ve bu dünyaya Alplik dersi vermeye namzet bir millet. 

İşte bu kahraman Türk milletinin İslamiyet’le tanışması, Türklüğün ve İslamiyet’in dünya insanları için aynı manaya sahip oluşu... 

Milletimiz kendisine İslam tebliğ edildiğinde o kadar memnun olmuş ki sanki asırlardır gözlediği sevgilisine kavuşmuştur. Türk, yüce dinimiz İslamiyet’i o kadar benimsemiş ki artık Türk’üm dendiğinde Müslüman mısın? diye sorulmasına gerek kalmamış. Alp olan Türk artık sadece “Alpliğiyle” kalmamış aynı zamanda “Erenliğiyle” de nam salmış ve en sonunda “Nerede bir evliya var ise orası Türk vatanıdır.” dedirtmiştir. 

Türk, İslamiyet’le yücelmiş ve asırlar boyu Allah yolunda cihat ederek Nizam-ı Alem’i gerçekleştirme gayretinde olmuştur. 

Kendini Allah’ın ordusu olarak gören Türk; kendini yarının İslam iman ve ahlakının kaygısıyla yoğurmuş ve Allah’ın emir ve yasaklarına uygun hareket etmiştir. 

Ehl-i sünnet çizgisinden taviz vermeyen Türkler İslam adına hizmette yarışır olmuşlar ve kendilerini Türk-İslam ülküsüne adamışlardır.

İslamiyet’le hemhâl olunulduğu kadar yücelinmiş, taviz verildiği kadar da düşülmüştür. 

Türklüğü bedeni, İslamiyeti ruhu bilenlerin İslamiyet’le müşerref olma heyecanını bakınız büyük mütefekkir Seyyid Ahmed Arvasi nasıl açıklamıştır:

“Türk, bütün varlığı ve heyecanı ile İslamiyet’e koşarken, hasretle beklediği dine kavuşmanın mutluluğunu yaşamıştır. ‘Allah’tan başka ilah yoktur’ diyen, ‘cihad’ emri ile ‘Alplik’ ruhunu besleyen, öte yandan ‘Hak Yolda’ alimlerin akıttığı mürekkebi şehid kanından daha mübarek bulan İslamiyet, kısa zamanda Türk’ün ruhunu keşfetmekle kalmamış, Türk’ü yeniden Türk’e buldurmuştur.”

Batı hayranlığından kopup kendi özümüze Türk kültür ve medeniyetine dönüşümüzün yine İslam iman ve aksiyonuna sahip Türk gençliğinin eliyle olacağına vurgu yapan Arvasi Hoca: 

“Türklük şuur ve vakarına; İslam iman, aşk, ahlak ve aksiyonuna sahip; Türklüğü bedeni, İslamiyet’i ruhu bilen; milletini teknolojik hamlelerle dünyanın bir numaralı devleti yapmak özlemi ile çırpınan; dünya Türklüğünün, İslam dünyasının ve bütün mazlum milletlerin ümidi olmaya namzet bir gençlik yetiştirmekten başka çaremiz yoktur.’’ diyerek bizlere duracak ve dinlenecek zamanın olmadığını ‘‘Zaman bendedir ve mekân bana emanettir.’’ anlayışıyla hareket etmemiz gerektiğini belirtmiştir. 

Bu anlayıştan taviz verilmesini kimse beklemesin.      

Son sözümüz Üstad Necip Fazıl’la olsun: 

Bizim istediğimiz bir nesil var. 

Allah'ın Sevgilisinin beklediği bir nesil! 

Bu nesil siz olacaksınız! 

Mükellefsiniz! 

YA OLUN YA ÖLÜN!                                                                                                                                                               
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR