Şule Nallı

Şule Nallı

Yatırım mı Teselli mi

Yatırım mı Teselli mi

İnsan, doğası gereği belirsizlikten rahatsız olur. Ne olacağını bilemediği bir gelecek, kontrol edemediği bir ekonomi, yönünü kestiremediği bir hayat… Tüm bunlar zamanla içimizde görünmeyen çatlaklar açar. Bu çatlaklardan içeri giren yalnızca maddi kaygılar değildir; aynı zamanda güvensizlik, korku ve çaresizlik de sızar. Ve insan, bu çatlakları doldurmak için bildiği en temel yönteme başvurur: bir şey biriktirmek.

Bugün sokakta yürüyen, pazarda alışveriş yapan, evinde çocuk büyüten herkesin cebinde küçük de olsa bir yatırım düşüncesi vardır. Kimisi altın alır, kimisi döviz. Kimisi hisselere yönelir, kimisi dijital paraların peşine düşer. Görünürde bu kararlar birer ekonomik eylemdir. Ama gerçekte çok daha derin bir duygunun izini taşır: korunma ihtiyacı. İnsan sadece para kazanmak istemez. Aslında asıl arzusu kaybetmemektir. Çünkü kaybetmek, yalnızca bir miktar maddi değerle ilgili değildir. O kayıpla birlikte umut da eksilir, denge de, özgüven de… Bu yüzden bazı yatırımlar, sadece maddi değer taşımaktan çıkar. Bir çeyrek altın, bazen bir annenin çocukları için duyduğu endişeyi bastırır. Küçük bir döviz hesabı, bir babanın ev masraflarına yetişememe korkusunu sessizleştirir. Bazen ise bir gencin kripto para girişimi, ailesine yük olmama arzusunun dijital bir ifadesine dönüşür. Bütün bu girişimler, dışarıdan bakıldığında finansal gibi görünse de, iç dünyada bambaşka karşılıklar bulur. Çünkü her yatırım, biraz da insanın ruhuyla ilgilidir. Ekonomik istikrarsızlık dönemlerinde bu tablo daha belirginleşir. İnsanlar bütçelerini korumak kadar, kendi psikolojik dengelerini de koruma çabası içine girer. Banka hesapları, cüzdanlar ya da dijital portföyler yalnızca sayıların değiştiği alanlar değildir. Aynı zamanda duyguların, beklentilerin, korkuların da yansıtıldığı alanlara dönüşür. Bu noktada yatırım, bir eylem olmaktan çok bir sığınma biçimidir artık. Bir kenarda duran birikim, hayatın dengesizliğine karşı kurulmuş küçük bir kale gibidir. O kaleye sığınan kişi, içinde bulunduğu koşullara rağmen kendini daha güçlü hisseder. Bu his bazen gerçektir, bazen yalnızca bir teselliden ibaret. Ama yine de insan buna tutunur. Çünkü yaşarken her şeyden önce bir dayanağa ihtiyaç duyar. Bu dayanak somut da olabilir, hayali de…Ekonomik sistemler ne kadar karmaşık hale gelirse gelsin, insan en temelde şu dürtüyle hareket eder: “Bir ihtimal daha var.” Bu ihtimali korumak için çabalar, bekler, umut eder. Ve bazen bu umut, kazançtan daha değerlidir. Ancak burada bir başka hakikat daha vardır: Her yatırım gerçekten bir gelecek planı değildir. Bazıları sadece geçmişin izlerini silmeye yöneliktir. Geçmişte yaşanan kayıpların ardından gelen “bir daha olmasın” çabasıdır. O nedenle bazı insanlar yatırım yapmaz, sadece kaybetmemeye çalışır. Bu da onları ileriye taşımaz, yalnızca yerinde tutar. Bu tür davranışların sonucunda da ortaya çıkan şey yatırım değil, yerinde sayan bir teselli olur. Herkesin aklında bir “acaba” var. O “acaba”lara cevabı yatırım araçlarıyla vermeye çalışıyoruz. Ama o cevabın samimi olması için önce kendimize dürüst olmamız gerek. Gerçek yatırım, sadece rakamlarla değil, niyetle ölçülür. Kazançla değil, nasıl bir dünyaya inşa edildiğiyle anlam kazanır. Eğer attığımız adım bizi ileri taşıyorsa, ufkumuzu açıyorsa, özgürleştiriyorsa o zaman yatırım olur. Ama eğer sadece içimizi rahatlatıyor, kısa süreli bir huzur veriyor, aynı yerde dönüp durmamıza neden oluyorsa, o artık bir tesellidir. Bu yüzden her karar, her hamle, her tutum bir düşünceyle başlar: Ben nereye gidiyorum?

Ve işte bu sorunun cevabı, yatırım ile teselli arasındaki o ince çizgiyi belirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR