Adem Orman

Adem Orman

Şarbon

Şarbon

Gölbaşı’nda patlak veren şarbon vakasını biliyorsunuz.
Bu olay aslında bir sonuç.

Hayvancılıkta yıllardır çözüme kavuşturulmayan sorunların neden olduğu bir sonuç.
Kırmızı et üretiminde kendi kendimize yetemez duruma gelmişiz ki, yurt dışından hayvan ithal ediyoruz. 
Elin hayvanı kendisiyle birlikte değişik hastalıkları da getirebiliyor.
İşte Gölbaşı’nda yaşanan budur.
Et ve Süt Kurumu'nca (ESK) kurbanlık olarak iç piyasaya sürülmek üzere Brezilya ve İrlanda’dan getirilmiş hayvanlar bunlar. 
ESK, yaklaşık sayıları 4 bin olan bu ithal büyükbaş hayvanları Gölbaşı’nın Günalan Mahallesi’nde kiraladığı özel çiftlikte topluyor önce.  

Ardından Sincan başta olmak üzere değişik yerlerde kurbanlık olarak kesimlerine başlıyor.
Bu esnada hayvanlardan 50 kadarının telef olduğu görülüyor. 
Ölen hayvanlardan örnekler alınıp, incelemeye gönderiliyor.
İncelemenin ardından çiftlik ve çevresi, şarbon şüphesiyle karantinaya alınıyor.
Çiftliğin girişine de Tarım ve Orman Bakanlığı'nca 'Bu mahallede şarbon hastalığı vardır' yazılı levha asılıyor.
Olay ülke gündemine, bu levhanın haber yapılması üzerine geliyor.
Böyle ortaya çıktı şarbon vakası.
Şimdi ilgili kurumlarımız adeta seferber olmuş durumda.
Bölge karantinaya alındı; değişik tedbirler alınıyor; kalan hayvanlara aşılar yapılıyor falan.

Tartışma burda biter mi?
Bitmez elbette.
Vatandaş soruyor:
-Bu hayvanlar alınırken, ülkeye sokulurken muayene edilmiyor mu?
Ediliyor elbette, aksi mümkün değil.
Lakin bir baştan savma durumu olabilir mi, olabilir.
Onu geçtik burada asıl mesele, bu hayvanlardan kurbanlık olarak kesilenler olup olmadığı… 
Oldu ise, bu kurbanlıklar içinde de şarbonlular var mıydı? 
Bu noktada, Et ve Süt Kurumu’ndan önemli bir açıklama geldi.
Kurum, hastalıklı etlerin imha edildiğini, bu etlerin piyasaya sürülmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını bildirdi. 

ESK açıklamasında "İşletmeye karantina uygulanarak tüm giriş ve çıkışlar yasaklanmış, geriye kalan hayvanların aşılama işlemleri tamamlanmıştır. Söz konusu etlerin piyasaya sürülmesi gibi bir durum söz konusu değildir" denildi.
Ardından Tarım Bakanlığı’ndan bir açıklama geldi.
Bakan Bekir Pakdemirli, hayvanlardan şarbon vakası görülen 146'sının Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre imha edildiğini söyledi ve  “İthal edilen hayvanlar, canlı veya et olarak hiçbir şekilde piyasaya verilmedi” dedi.
Yetkililerimiz böyle diyorsa böyledir.
***
Değerli okurlar, Gölbaşı’ndaki şarbon vakasının bir sonuç olduğu yönündeki değerlendirmeme dönecek olursam;
Eskiden Coğrafya ders kitaplarında hep, Türkiye’de hayvancılığın yaygın olduğu, hayvancılıkta kendi kendimize yettiğimiz anlatılırdı. 
Öyleydi de…

Peki bugünlere nasıl gelindi?
Maalesef yanlış politikalar sonucu…
Asıl atılması gereken adımlar atılmadığı için… 
En başta kendi sığırımızı ıslah edemedik.
Islah edilmiş, bırakın dünyayı bölgemizde az çok bilinen bir “Türk sığırı” var mı? 
Yok. 
Hal böyle olunca ülkemizdeki yerli mallar, af edersiniz ama halk arasındaki tanımla “piç mal” olarak kıyıda köşede kaldı.
Bunları besiye çeksen, belli bir kilodan sonra gelişmiyor; süt desen aynı; verim düşük. Yem zaten sürekli artışta. Yediğinin hakkını vermeyen bir hayvanla uğraşmak külliyen zarar demektir. 
Elin ıslah ettiği; örneğin bir simental, hoştayn, mondofon hayvanlar öyle mi, değil; haliyle ülke olarak bunlara muhtaç hale geldik.
Kendi yerli-milli sığırlarımızı bunlara ezdirdik.
Sonuç olarak da yerli-milli sığırlarımızın sayısı yıldan yıla azaldı. 
Netice itibariyle diyeceğim şu ki:
Nasıl kendi otomobilimizin olmasını, uçağımızın, tankımızın olmasını istiyor, bu yönde gayret ediyorsak, kendi sığırımız için de çalışmalıyız.
Hayvancılıkta ille de ıslah, ille de üretim…

Şarbon Nedir ?
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
SON YAZILAR