İbrahim Demirkan

İbrahim Demirkan

SOSYAL MEDYANIN GÜCÜ-II-

SOSYAL MEDYANIN GÜCÜ-II-

 

Sosyal medyanın gönüllü birlikteliğine işaret ederek bunu İslami kavramlarda başta istişare ve şura gibi kavramlara tekabül ettiğine dair açıklamalarda bulunmuştuk.

Herkesin elinde facebook ya da twitter kimsenin kaynak eserlere baktığı yok genelde.

Ulemanın reyi ve fikri Kuran ve sünnet gibi iki kutsal kaynağa dayandığı halde önemini yitiriyor mu sorusuna verilecek cevap burada gizlidir bence; İnananlarla bir şey paylaşmadan yapılacak emrivakiler ve dayatmaların artık yaşama şansı yok.

Nitekim yüzyılımızın İslam düşüncesinin en etkin isimlerden ve tek adam yönetimleriyle hep mücadele içinde olmuş Bediüzzaman’da “Evet, nasıl ki, nev-i beşerdeki telâhuk-u efkâr ünvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyâtı ve fünûnun esası olduğu gibi, en büyük kıt’a olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi, o şûrâ-yı hakikiyeyi yapmamasıdır. Asya kıt’asının ve istikbalinin keşşafı ve miftahı şûrâdır.” (Hutbe-i Şamiye, Yeni Asya yayınları,sh.66) dedikten sonra 6 Nisan 1911’de Şam’da Emeviye camiinde verdiği bu hutbede sosyal medya ile patlayan Arap baharını o tarihlerde tarif eden bir açıklama yapar; “Yani, nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıt’alar dahi o şûrâyı yapmaları lâzımdır ki, üç yüz, belki dört yüz milyon İslâmın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak, meşveret-i şer’iye ile şehamet ve şefkat-i imaniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer’iyedir ki, o hürriyet-i şer’iye, âdâb-ı şer’iye ile süslenip garp medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatı atmaktır.” (Hutbe-i Şamiye, Yeni Asya yayınları,sh.66)

Bediüzzamanın tek başına yazdığı İşaratül İcaz adlı tefsirini tamamlayamamış ve ‘bahtiyar bir heyet öyle bir tefsir-i Kur’ani yazsın’diyerek (İşaratü’l-İ’caz, Yeni Asya yayınları, Sayfa 9) heyetler halinde çalışmanın önemine vurgu yapmıştır öyle ki onun ‘fert dâhi de olsa, cemaatin ferd-i mânevîsine karşı sivrisinek kadar kalır.’ (Sünuhat, Yeni Asya yayınları, Sayfa 52) dedikten sonra bir şeyhülislamın fetvasını bile kamuoyuna arzetmesi gerektiğini ümmetle paylaşıp onayını aldıktan sonra geçerli olabileceğini yine aynı eserinde “ Her müstaid, çendan içtihad edebilir. Lâkin içtihadı o vakit düsturü’l-amel olur ki, bir nevi icmâ veya cumhurun tasdikine iktiran ede. Böyle bir şeyhülislâm mânen bu sırra mazhar olur. Şeriat-ı garrâda daima icmâ ve rey-i cumhur medâr-ı fetva olduğu gibi, şimdi de fevzâ-i ârâ için, böyle bir faysala lüzum-u kat’î vardır.” ifadesiyle belirtir.

Oscarlı yönetmen Steven Soderbergh’in yönettiği 1991 yapımı Franz Kafka’nın hayatını anlattığı Kafka filminde ki şu diyaloğun artık geçersiz olduğunu özellikle batı mantalitesinin bile sosyal medya sonrası dünya düzeniyle ilgili yapacağı açıklamaların zayıf kalacağını gösteren bir işaret olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz;

“Bu yüzsüz kitle, hesap sormaya geldiğinde ne diyeceksin? Ne cevap verebilirsin? Halkı kontrol etmek, bireyi kontrol etmekten daha kolaydır.”

Artık sosyal medya ile bireyler güdülen birer sürü olmaktan çıkmış hayatın her alanında söz söyleyen ve sözlerini de Wall Street işgali gibi ekonomik sömürüye karşı koymak amacıyla yaptıkları gösteriler ile tüm dünyaya yayılabilmişlerdir. (‘Wall Street’i İşgal Et’ hareketi yayılıyor’ http://yenisafak.com.tr/televizyon-haber/wall-streeti-isgal-et-hareketi-yayiliyor-30.11.2011-353209).

Kitleleri ne yüceltmek nede çoğunluğun despotizmine teslim olmamak gerekiyor ama çoğunluğun sözü demokraside geçer akçe olduğu için azınlığın hukukunu da unutmamak lazım. İşte ulema ve aydınlar fikirleriyle bu türden problemlerin halledilmesine katkıda bulunabilirler.

Artık insanlık hakikat yolculuğunda ve sorunlarının çözümünde tek sesliliğin kendisine yardımcı olmayacağını şahısların keyfine bırakılmış bir dünya düzenini tasavvur edememektedir. İster alim ister aydın olun kitleleri razı etmeyen hiçbir fikir ve düşünce sorunların çözümünde yer alamamaktadır.

Gerek batının gerekse İslami kaynaklara dayanarak yapılan söylemlerin kendilerini gözden geçirmeleri gerekmektedir. Metinleri, nassı ya da ilham alınan kişileri doğru okumak kadar olayları ve hadiseleri de doğru okumak gerekir. Fikrin ya da düşüncenin açıklandığı yeni mecralarda artık söylenen her söz bir karşılık bulmakta ya eleştirilmekte ya da desteklenerek büyütülmektedir.

Kitle iletişim araçlarını elinde bulunduranların fikir üretim araçlarını da elinde bulundurduğu günlere gelmiş durumdayız. Ulema ya da aydın kendileri de dahil olmak üzere seçkin sınıflara değil artık kitlelerin katılımcılığına dayandıkları zaman söylemlerini de varlıklarını da devam ettirebileceklerdir.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR