Samet CAN

Samet CAN

3 Mayıs…

3 Mayıs…

Sovyetler Birliği’nin 2. Dünya Savaşı’nda galip gelen devletlerden biri olması Türkiye’deki komünistlere de cesaret vermiş, devlet kurumlarında yuvalanmaya başlamışlardı. Nihal Atsız, bu faaliyetleri sürdürenleri ve komünizm tehlikesine seyirci kalan İnönü hükümetini eleştiren bir yazı yazdığı için Sabahattin Ali tarafından mahkemeye verilmişti.

Bu mahkemenin ikinci duruşması için 3 Mayıs 1944’te Ankara’ya gelen Nihal Atsız coşkulu bir şekilde karşılanmış ve bu karşılama komünizm aleyhine bir nümayişe dönüşmüştü. Çoğunluğu üniversite öğrencisi olan Türk milliyetçisi gençler Ulus Meydanı’na doğru yürüyüşe geçmiş ve İstiklal Marşı okumuşlardı. Bu planlamamış yürüyüşe yüzlerce genç katıldı.

Gösteriye katılanlar gözaltına alındılar ve çeşitli işkencelere maruz kaldılar. Nihal Atsız da duruşma bittikten sonra aynı gün içinde tutuklandı. O zamanlar bir üsteğmen olan ve gösteriye katılan Alparslan Türkeş’in ifade ettiği gibi "3 Mayıs günü heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler. Kafaları yarıldı, gözleri patladı. Bazılarının kolları, kaburgaları kırıldı."

3 Mayıs’taki nümayiş sonrası Türk milliyetçileri İnönü hükümetini o kadar korkutmuştu ki sayıları altı üstü 600-700’ü bulan gençler için olağanüstü önlemler alınmıştı.

Osman Yüksel Serdengeçti’nin ifadesiyle “Hâlbuki gençlerin elinde bir jilet bıçağı bile yok. Bu korku neden? Bu gürültü bu patırtı, yolların kesilmesi, tepelere topların yerleştirilmesi, Çankaya’nın etrafının sarılması...” Bu korkunun bir tezahürü olarak Türk milliyetçileri aleyhine bir dava açılmıştı: Irkçılık-Turancılık Davası. 65 oturum süren davada 49 kişinin sorgusu yapıldı ve 33 kişi tutuklandı.

Aralarında Alparslan Türkeş ve Nihal Atsız’ın da bulunduğu tutuklular 26 Ekim 1945’e ,Yargıtay’ın tutukluları suçsuz bulmasına, kadar cezaevinde kaldılar. Tutukluların tırnakları çekildi, tabutluklara atıldılar ve çeşitli işkencelere maruz kaldılar.

Serdengeçti’nin dediği gibi 3 Mayıs’ta nümayişe katılan gençlerin elinde herhangi bir silah yoktu. Tek suçları devletin okullarında dahi Türk bayrağını indirip yerine kızıl bayrak asacak kadar cesaretlendirilen komünistlere karşı Türk milletini ve devletini müdafaa etmekti.

3 Mayıs’ın bunları bu kadar korkutmasının tek sebebi Türk milliyetçilerinin reaksiyonlarının ne kadar güçlü olduğunu görmeleri ve Türk milletinin aleyhine bir durumda Ulus Meydanı’na yüzlerin değil binlerin yürüyeceğini anlamalarıdır.

3 Mayıs’la birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşı olan Türk milliyetçiliği birileri tarafından “zararlı” görülmeye başlanmış ve kontrol altına alınması gereken bir fikir olarak değerlendirilmiştir. 1944’te Türk milliyetçiliğini tabutluklara atmaya çalışılanlar 1980’de Mamak Cezaevi’ni reva gördüler.

80’den sonra da dönem dönem ayaklar altına alınmaya çalışılsa da Türk milliyetçiliği kendisini alt etmeye çalışan herkesi alt etmiş bugünlere gelmiştir. Dün yüzlerce gençten korkularak mahkûm edilmeye çalışılan Türk milliyetçiliği bugün Ulus’a yüzler değil milyonlar yürütecek güçtedir. Türk milleti yaşadıkça Türk milliyetçiliği ve 3 Mayıs ruhu ebediyen yaşayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR