Yusuf Akoğul

Yusuf Akoğul

Azerbaycan Ve Bağımsızlık Süreci 2

Azerbaycan Ve Bağımsızlık Süreci 2

Azerbaycan'ın Rusya Tarafından İkinci Kez İşgali (1920-1991)
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren büyük manialarla karşılaşmıştır. Sahip olduğu yer altı zenginlikleri Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’ni, Rusya tarafından cazip hale getirmiştir. Bakü’de komünizmi tesis etmek için vazifelendirilen Lenin, görevine başlamasıyla: “Bakü’nün Rusya’dan ayrılmaz bir parça teşkil ettiğini ve buraların her ne pahasına olursa olsun Rusya’nın elinde muhafaza edilmesi gerektiğini” söylemiştir. Bu cazibe Azerbaycan’ın Rusya tarafından ikinci kez işgal edilip Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin ilga edilmesine sebep olmuştur.

Bolşeviklerin işgal hareketlerinin ilk günlerinden itibaren Azerbaycan Halkı Gence, Karabağ, Zaqatala, Lenkeran gibi şehirlerde Sovyet hakimiyetine karşı isyana girişmiş, isyanlar karşısında Ruslar ise acımasız bir tavır sergilemiştir. Ruslar, 27 Nisan 1920 tarihinde Azerbaycan’ı tamamen istila etmiştir. Ruslar, Azerbaycan topraklarında girdikleri her yerde vahşet uygulamıştır. 

27 Nisan 1920 günü tarihe Azerbaycan’ın “kara günü” olarak geçmiştir.

İşgalin ardından Cumhuriyet Dönemi devlet adamları ağır takibe maruz kalmıştır. 1920-1921 yıllarında Milli Hükümet’in eski başkanları F. Hoyski ve N. Yusufbeyli ve Cumhuriyet Parlamentosu’nun önde gelen parlamenterlerinden birçoğu Ermeni teröristlerce öldürülmüştür. M. Emin Resulzade, Moskova’ya götürülerek hapse atılmıştır. Moskova’dan 1922’de Finlandiya’ya, oradan da Türkiye’ye göç eden Resulzade, göç ettiği yıllarda bağımsız Azerbaycan Devleti’nin tekrar kurulması için faaliyetlerine devam etmiştir.

Tabi Azerbaycan'ın bağımsızlığını tekrar kazanmasında rol alan en mühim isim şüphesiz Ebulfez Elçibey'dir. Elçibey, Dağlık Karabağ’daki Ermeni ayrılıkçılığına yol vermemek ve Azerbaycan'ın SSCB’den bağımsızlığını kazanması için çalışmış ve 1991’de SSCB’nin dağılması ile Azerbaycan’a bağımsızlığını kazandırmıştır. Fakat, Elçibey’in Azerbaycan’ın cumhurbaşkanlığına geçmesi engellenmiş, cumhurbaşkanlığına KGB tarafından Azerbaycan SSR(Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) Komünist Partisi başkanı Ayaz Mutallibov getirilmiştir.

1992’de Ermenilerce yapılan Hocalı Soykırımı’na karşı koyamaması sonucunda Mutallibov istifa etmek zorunda kalmış, Azerbaycan’ın ilk demokratik seçimleri yapılmış ve Ebulfez Elçibey cumhurbaşkanı seçilmiştir. Elçibey, Azerbaycan’ın demokratik yollarla başa gelen ilk cumhurbaşkanıdır. "Elçibey" soyadı da Ebulfez Elçibey'e meclis tarafından verilmiştir. Elçibey, iyi, güçlü asker anlamına geldiği gibi; lider, önder anlamına da gelmektedir. Elçibey yaşadığı topraklar için sürekli mücadele vermiş yeri gelmiş hapis cezası almış yeri gelmiş türlü zorluklarla karşılaşmış ama o mücadelesinden asla vazgeçmemiştir. Elçibey'in ilk aktif eylemi ise, binlerce Azeri'nin İran sınırına yaptığı ünlü yürüyüş olmuştur. Nahçıvan ve Astra'dan on binlerce Azerbaycan Türkü, 30 Aralık'ta 'Yaşasın Tebriz-Bakü' sloganlarıyla sınıra dayandığında ne Rus askerleri ne de İran askerleri çatışmayı göze alabilmiştir.
O gün dikenli teller 'Birleşmiş Azerbaycan' sloganlarıyla parçalandı.

Elçibey’in bir Türk Milliyetçisi ve Türkiye aşığı olması Azerbaycan'daki halk hareketinin ve bağımsızlık mücadelesinin “Türk” kimliği etrafında şekillenmesine de yol açmıştır. Bu sayede Sovyetler Birliği içindeki esir Türk Devletinde de milli uyanış başlamış ve Azerbaycan’daki milli akım diğer Türk Devletlerine örnek olmuştur. Eğer Elçibey olmasaydı Azerbaycan’ın bağımsızlığı yıllar sonrasına ertelenebilir ve Sovyetlerin dağılması oldukça gecikebilir veya Azerbaycan kendisini Güney Azerbaycan’la birlikte İran sınırları içerisinde bulabilirdi. Zira Azerbaycan bağımsızlık hareketi Sovyetlere karşı bir “İslamcı-Şii” harekete dönüşebilir ve bu durumda Rusya’yla beraber Türkiye’ye de uzak bir Bağımsız Azerbaycan kurulmuş olurdu.
Elçibey; “Turan’ın yolu birleşik Azerbaycan’dan geçer.” diyordu. Bir kahraman gibi yaşadı ve bir kahraman gibi öldü. Allah, rahmet eylesin...

Son olarak; zorluklarla karşılaşılmış olsa da Türk Milletinin idealistliği ve ümitvar olması aşikardır. İstemek ve inanmak her türlü güçlüğü yok eder. Türk Milletinin asla boyun eğmeyeceği gözler önündedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR