Alperen Aydın

Alperen Aydın

Peygamberimizden Af Dileyen Şair ve Kaside-i Bürde’nin Öyküsü -1

Peygamberimizden Af Dileyen Şair ve Kaside-i Bürde’nin Öyküsü -1

Birçoğumuz Kaside-i Bürde’yi severek dinlemişizdir. Türkiye’de ve İslâm dünyasının diğer birçok ülkesinde İmam Büsiri’nin kasidesi Ḳaṣîdetü’l-mîmiyye olarak yazılmışken, şairin tutulduğu hastalıktan kurtulmasına vesile olduğu için de Ḳaṣîdetü’l-bürde diye meşhur olmuştur.
Kaab bin Züheyr’in kasidesi de aynı adla anıldığından karışıklığa meydan vermemek için Bûsîrî’ninki Osmanlı Devleti’nde Ḳaṣîdetü’l-bürʾe (el-Ḳaṣîdetü’l-bürʾiyye) şeklinde anılmışsa da literatürde Ḳaṣîdetü’l-bürde diye tanınmaktadır.

Biz yazımızda Türkiye’mizde günümüzde çok bilinmeyen Kaab bin Züheyr’in Kaside-i Bürde’sinin gerçek öyküsünü sizlere anlatacağız.

Kaab bin Züheyr, Peygamber Efendimiz (s.a.v) döneminde yaşayan bir azılı şair. Babası Züheyr, ölüm döşeğinde iken ‘’Bir ahir zaman peygamberi’’ gelmesini beklediğini ancak kendisinin O’nu göremeyeceğini, oğullarının ona tereddütsüz iman etmesi gerektiğini vasiyet etti. Fakat Kaab, Babası Züheyr gibi şiirde usta olan dilini, Peygamber Efendimiz’e hakaret yağdırmakta kullanmaktan geri durmuyordu. Nerede bulunursa orada öldürülmesi emredilmişti!
Kaab’ın kardeşi Kaab’a rağmen Müslüman oldu ve hakkında ölüm emri verilmiş Kaab’a, Peygamber Efendimiz’in huzuruna çıkıp af dilemesini söyledi.

Hicretin 9.yılıydı!

Allah Resulü (s.a.v) Medine’de Peygamber Mescidi’nde sahabeleriyle sohbette. Kaab sessizce içeri giriyor. Bakıyor ki sahabeler öyle bir vecd ile Resullah’ı (s.a.v) dinliyor ki kimse kendisini fark etmiyor. Bir süre sonra Resullah’a sesleniyor:

‘’ Ey Allah’ın Resülü! Ölüme mahkûm şair Kaab bin Züheyr küfründen dönmüş ve günahlarından tövbe etmiş… Kapıda senden af ve eman diliyor! Ne buyurursun, huzuruna getirsem bağışlar mısın? ‘’

Peygamber Efendimiz (s.a.v), ‘’Evet!’’ dediler. Bu kez Kaab:

‘’Kaab bin Züheyr benim ey Allah’ın Resulü! Affına sığınmaya ve İslâm’a girmeye geldim! ‘’ dedi.

Hz. Ali ve bazı sahabeler kılıçlarına sarıldılar, Efendimiz (s.a.v) bir işaretleriyle onları engellediler. Kaab dizlerinin üstüne çöktü ve affını istediği kasidesini okumaya başladı.
Kasidenin tac beyiti olan ‘’Şüphe yok ki, Peygamber, en keskin bir kılıçtır kılıçlarından Allah’ın./ Sonsuz bir kurtuluşa, nura ve hidayete alıp götüren bizi.’’ Kısmına geldiğinde Allah Resulü (s.a.v), arkalarındaki Hırka-ı Şerif’ini çıkarıp Kaab’ın önüne attılar.

Bu hadiseden sonra "Banet Süâdü" adlı kaside "Kaside-i Bürde" (Hırka Kasidesi) olarak anılmaya başlandı.

Kaab vefat edene kadar Hırka-ı Şerif’i muhafaza etti. Onu Hz. Muaviye yüksek bir meblağ ile kendisinden almak isteyince Kaab, "Resûlullahın hırkasını giymek hususunda kimseyi nefsime tercih etmem." diye cevap vererek Hırka-ı Şerif’i satmadı. Hz. Muaviye ancak Kaab vefat ettikten sonra mirasçılarına 20.000 dirhem vererek hırkayı satın aldı.

Daha sonra bu hırka Emevîlerden Abbasîlere sultandan sultana derken Yavuz Sultan Selim vasıtasıyla Osmanlılara geçti. Allah Resülü’nün (s.a.v) bu hırka-ı şerifi "Mukaddes Emânetler" içinde Topkapı Sarayının "Hırka-i Saadet" dairesinde muhafaza altında bulunmaktadır. Hatta İstanbul’daki Hırka-ı Şerif semti de adını bu Hırka-ı Şerif’ten almıştır…

Haftaya inşallah Kaab bin Züheyr’in Kaside-i Bürde’sini Türkçe tercümesiyle sizlerle paylaşacağım. Rabb’im bizi Resul’ünün şefaatine nail eylesin. (Amin!)
Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR