Hamdi Alıtkan

Hamdi Alıtkan

Sanal Tiryakilik

Sanal Tiryakilik

Günümüz insanının en büyük problemlerinin başında herkesin farkında ve zararlarından emin olduğu alkol, uyuşturucu ve sigara bağımlılığı gibi fiziksel bağımlılıklar geliyor. Bu bağımlılıkların hastalıklı bir hal aldığının farkındayız. Etkisini giderek artıran internet ve etkisini hiç yitirmeyen televizyon bağımlılığımızın nasıl bir hal aldığının farkında bile değiliz. Özellikle günde 2 saatten fazla televizyon izlemek bağımlılık adına önemli bir eşiktir. Cep telefonu, bilgisayar ve tablet aracılığıyla dijitalleşen televizyon, artık sabit mekanlara da bağımlı değil,  gündelik hayatta izleyiciyle irtibatını hiç kesmeden yoluna devam ediyor.
Yakın zamanda televizyon izlenmesi ile ilgili yapılan araştırmalarından ilginç sonuçlar ortaya çıkmıştır.
•    Ülkemizdeki evlerin %99,6’sında en az bir televizyon bulunmaktadır.
•    Televizyon izleyenlerin oranı %97,56’dır.
•    İzleyici haftada ortalama 20,2 saat televizyon başında geçirmektedir. (Dünya ortalaması 16,6 saat)
Sizce de azımsanmayacak rakamlar değil mi? Küçük bir matematik hesabıyla ortalama 75 yıl yaşayan bir insan 9 yılını televizyon başında geçiriyor.

Gelelim neden televizyon izlediğimize…
Yalnızlık, yoksulluk, eğitimsizlik, psikolojik problemler, şiddete eğilimlilik, tembellik, sorunlardan kaçmak, sosyal fobi, eğlenmek, oyalanmak (özelliklede çocuklarımızı), kolay bilgi elde etmek, televizyon izlememiz öğretildiği için, cinsellik, alışkanlık ve daha da uzayıp gidebilecek bir liste. Yani bu kutuyu izlememiz için hepimizin bir sebebi var.
Sebeplerimiz geçerli mi?
Yalnızlık; bunun çözümü ancak iyi bir çevreyle olabilir. TV ortamında yaratılan ortam tamamen sanaldır. Kaçımız maç izledikten sonra o futbolcularla el sıkışıp konuşabiliyoruz ya da ünlü sanatçılar ile oturup yemek yiyebiliyoruz.
Yoksulluk; çözümden daha çok daha da derin hale gelen bir yara. Televizyon vasıtasıyla evimize giren büyük reklam sektörü bize litrelerce kolay sattırıp, mikro dalga fırını zorunlu ihtiyaç haline getirtip, gördüğümüz mankenlere benzemek için mucize çaylar, zayıflama aletleri sattırarak yoksulluğumuzu daha da artırıyor.
Eğitimsizlik; televizyon izlemek belirli bir zeka ve eğitim altyapısı gerektirmez.  Hatta zihinsel özürlüler bile büyük bir zevkle televizyon izleyebilir. Vaktimizi o kadar çok alır ki bu kutu, okuyup, araştıracağımız vakti bile elimizden alır.
Televizyon psikolojik problemleri daha da artırmakta her problemi çözen kahramanları yüzünden bizi değersizleştirmekte ve aşağılamaktadır. Tembellik hususunda hareketsiz bırakarak bizi uyuşukluğa, kilo alımına ve bezginliğe itmektedir. Kolay bilgi elde edinme konusuna gelince, televizyon bilgi edinme aracı değildir. Haberler, belgeseller, yarışma programlarının işlediği konuların neredeyse tamamı bizimle ilgili değildir. Bizimle ilgili olanlar da çarpıtılmıştır. Hem hiçbir entelektüelde televizyon başında kendini geliştirdiğini söylememiştir. Bu bizi kandıran sebepleri daha da artırabiliriz. Bizi içine aldığı sanal âlemde problemlerimizi içinden çıkılmaz hale sokabilir. Hiçbir sebep televizyon izlememize yeterli olmadığı gibi, çözümleri de orada mevcut değildir.
Ben yıllardır izliyorum, çok da mutluyum, hasta değilim, bana da çok şey öğretiyor diyebilirsiniz. Tercih elbette ki sizin, ben burada beynimizi uyuşturan, yoksullaştıran, eğitimsizleştiren, kişisel ve toplumsal problemleri artıran, saldırgan hale getiren bu kutudan uzaklaşarak bizi daha sağlıklı geleceğe giden yolda çözüm noktalarından birine değiniyorum. 
Bu aptal kutudan uzaklaşmanın vakti geldi de geçiyor. Kitap okuma oranın çok düşük olduğu ülkemizde televizyona ayırdığımız vakti kitap okumaya ayırabilirsek hepimiz birer kitap kurdu olur, daha eğitimli bir toplumun temellerini atarız. İzlemeyi bıraktığımız zaman beyin ve hafıza gücümüzün arttığını sizde hissedeceksiniz. Birilerinin güdümündeki tek tip insanlıktan uzaklaşacak,  daha çok düşünebilen ve sorgulayan insanlar haline geleceğiz. Ahlaksız dizi, film ve programlardan uzak kalacak, daha ahlaklı toplum olacağız. Çocuklarımız bir sihirle ya da onu kurtarmaya gelecek kahramanla değil, kendi sorunlarını kendi çözen birey olacaktır. Gün boyu ceviz kabuğunu doldurmayan kadın programlarından, sabahlara kadar süren futbol maç ve yorumlarında birbirimize daha çok vakit ayıracağız. Ön plana çıkartılan şiddet eğilimi ve cinsellikten uzak kalacak toplumun sorunları yavaş yavaş çözülecektir. 
Peygamberimizin (S.A.V.) Hadis-i Şeriflerinde de dediği gibi “İki günü eşit olan ziyandadır.” diyerek yola çıkarsak, televizyondan kurtulmanın çok da zor olmadığı bir gerçektir. 
Çözüm önerilerim; Aile olarak ciddi bir karar alınacak. Çizgi film yerine çocuklarımızla evde oyun oynayabiliriz. Haftanın belirli günleri film günü yapılabilir. En azından hafta da bir gün ailemiz ile çay günü yapıp, geçmişimizden ve sorunlarımızdan bahsedebiliriz. İmkan dahilinde sinemaya, tiyatroya, şehir turlarına, doğa yürüyüşlerine, spor yapmaya, pikniğe, akraba ve dost ziyaretlerine, enstrüman ve spor kurslarına gidilebilir. Günlük okuma saatleri oluşturunuz. Etkin bir şekilde bilgisayar ve internet kullanımını öğreniniz.  (Yeni bir bağımlılığa yakalanmadan.) Radyo dinleyin. Anne ve baba olarak tutarlı olun. Aile vizyonunun geliştirmesine ışık tutun. Fotoğraf albümlerini inceleyin ve aile toplantı günleri yapın. Evinize günlük gazete ve haftalık dergi girsin. Beyin fırtınaları yapın ve aile içi iletişim artırın.
Yaklaşık 50 yıldır evimize dost giren bu misafiri artık evden atmanın vakti geldi. Çocuklarımızı emanet ettiğimiz bu misafir, bize, ailemize, milletimize, devletimize yarardan başka her şeyi verdi.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR