Selçuk  YILDIRIM

Selçuk YILDIRIM

Yağmurdan kaçarken doluya tutulduk

Yağmurdan kaçarken doluya tutulduk

Para getirdiği görülen her iş diğer müteşebbisler tarafından kopyalanarak yapılmaya başlanır. Bu temel bir ekonomik bilgidir. Kavram konumuz dışında değerlendirmeye tabii tutulduğunda gayet mantıklı, tutarlı bir davranış olarak değerlendirilir.
Geçtiğimiz yıllarda televizyon program yapımcıların adeta ağızlarından sular akıtan evlendirme programları geçen yıl izleyicilerin çok sayıda şikayetiyle yetkililer tarafından yapılan düzenlemeyle bu yıl ekranlarda görünmedi. İlk başlarda bir kısım televizyon izleyicisi durumdan memnun oldu lakin geçen yıllarda evlendirme programı yapan daha doğrusu sunan sunucuların tam da tahmin ettiğimiz üzere yeni bir kurguyla bu yıl ekranlarda boy gösterdikleri gördük, görüyoruz. Bu işin garip yanı aynı şahsiyetlerin yeni formatlarla yeni programlar yapıyor olmaları değil, yeni program formatında bir yerlerden buldukları bazı şahsiyetleri hasımlarıyla kavga ettirme üzerine kurulu olması. 
Daha önce cast ajanslarından, sosyal medyadan ayarladıkları veya bir şekilde ekranlarda popüler olmuş kişileri kendi programlarına malzeme ederek evlendirme programı adı altında milyonların önünde bir dünya rezillik sahneliyorlardı. Şimdi ise rezillik bu sefer sanki ringe çıkmış iki boksör gibi birbiriyle kavga eden şahısların ekran önüne uygun mücadelesiyle kaldığı yerden bir şekilde devam ediyor. 
Bu kavgaların içinde ne ararsanız var, karı koca kavgası, gelin kaynana kavgası, ailesini arayanların kavgası, çocuğunu arayanların kavgası, hakaret, küfür tehdit her türlü kavga var. Peki bütün bu kavgalar ne için yapılıyor tabii ki reyting yani para için. Belki de masumane hislerle kendilerine başvuran kişiler tv karşısındaki izleyicilere ‘nasıl olsa iki haftaya yüzünü bile hatırlayamaz’ diyerek malzeme yapılıyorlar.

Halk bunu istiyor algısı

Bazı kesimler tarafından halk bu tür programları seviyor ve istiyor algısı oluşturuluyor. Bu algı oluşturma çabasının asıl amacının Türk halkının aşağılanması olarak görüyorum. Neden mi? İlk olarak şunu da belirterek konuya gireyim televizyon denen aleti aptal kutusu olarak görmesem de topluma çok fazla yararı olan bir araç olarak da görmüyorum. Toplumun aşağılanması durumuna gelecek olursak bu iddiayı atanlar acaba Türkiye’deki toplam izleyicinin demografik yapısını incelemiş mi, ekonomik olarak hangi kesimden geliyor ve şuanda hangi kesimin içinde. Eğitim durumu tespiti yapılmış mı, çalışma şartları göz önüne alınmış mı, medeni durumları göz önüne alınmış mı? Tabi bu sorular yapılacak kapsamlı bir araştırmada daha artırılabilir lakin ilk aklıma gelen bunlar. Anlatmak istediğim şu bu tür iddiaları söyleyenler bu kriterleri göz önüne alarak mı söylüyor yoksa salt at çamuru izi kalsın mı ya da daha vahimi bu algılar toplum mühendislerinin hummalı bir çalışması mı? 
Şimdi çok derinlere inmeden konumuzdan da sapmadan program yapımcılarının bu soruların hiçbirine kafayı taktığını düşünmüyorum onlar yegane amacı para kazanmak ve ne yazık ki amaca ulaşmak için her yol mubahtır felsefesini benimsemiş durumdalar. Bence bu programların yayınlanma saatini belirleyen kanal sahipleri durumun farkında olan esas sorumlulardır. Dikkat edin bu programlar genellikle ev hanımları ve işten erken çıkabilen kitleye hitap eder. Ayrıca şunu da belirtmeliyim ki bu tür programların yapımcıları, sunucuları ciddi paralar alsalar dahi nitelikli bir eğitici program ya da bir belgesel programdan daha ucuza mal olur. Bu kıyaslamanın kaynağı ise milyon dolarlık ABD yapımı 3 ya da 4 filmin fiyatına satın alınabiliyor sadece 1 adet belgesel. Doğal olarak kanal sahipleri de genelde daha ucuz olanı seçme eğiliminde oluyor. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR